Paylaş
Tırmandığımız dağın 2665’inci metresine geldiğimizde Sebati Karakurt’a bakıyorum.
Sırtında 40 kiloya yakın ağır bir çanta. Elinde en az 2-3 kilo tutan ağır bir fotoğraf makinesi.
Bir de kendi ağırlığı...
Bir inancın hac yeri sayılabilecek zirvesine doğru tırmanıyoruz ve Sebati’nin gazetecilik mesleği uğruna çektiği çileyi yüreğimde hissediyorum.
Artık Butan’da son günümüzdeyiz ve belki de buraya geliş nedenimiz olan bir mabede doğru yürüyoruz.
Kaplan Yuvası’na...
***
Sabah saat 05.45’te otelden çıkarken, kafamızda bu tırmanışa ait bir fikir var.
3200 metreye tırmanacağız.
Yol? Aslında yol falan yok. Bayağı dik, toprak ve kayadan oluşan bir patika diyebilirsiniz.
Tecrübeliler “Üç-üç buçuk saatte ulaşırsınız” demişlerdi.
İki saatin sonunda, bir düzlüğe geliyoruz.
Tam karşımızda “Tiger Nest”, yani “Kaplan Yuvası Manastırı”, yani İkinci Buda’nın yerleşip meditasyonlarını yaptığı mabet duruyor...
İlk duygum şu: “İnancın ve ibadetin bir estetiği varmış...”
Dünyada çok az mabet insana bu kadar estetik bir ruhani duygu verebilir.
Budizm’in Via Dolorosa’sı
GELDİK diye sevinirken, aşağıdan gelen biri gülerek hakikati deri bir eldiven gibi suratımıza çarpıyor:
“Asıl şimdi başlıyor...”
Gerçekten de asıl orada başlıyormuş.
Manastır hemen karşımızda gibi duruyor.
Ama aramızda, belki de 1500 metre derinliğinde bir yar... Onun etrafından dolaşıp manastıra ulaşacağız.Bunun için de ancak bir Indiana Jones filminde görülebilecek, tek kişinin geçebileceği merdivenleri inip çıkacağız. Önümüzde tam 7 bin basamak var... Hazreti İsa’nın çarmıha gerileceği yere giderken sırtında ağır bir haçla tırmandığı gerçek çile yolu “Via Dolorosa” meğer burada başlıyormuş.
Manastırın adı “Kaplan Yuvası” ama Butanlılar orayı “İkinci Buda’nın Evi” olarak biliyor.
Kapıda herkesin üzeri büyük bir titizlikle aranıyor.
İçeriye fotoğraf makinesi ve cep telefonu sokmak kesinlikle yasak.
Ama bizim elimizde Hürriyet’in adının ve itibarının sağladığı bir izin belgesi var.
Bizi önce manastırın VIP salonuna alıyorlar ve çok güzel bir pirinç tabağı ile çay ikram ediyorlar.
Sonra kendimizi Butan Budizmi’nin kutsal mağarasının ağzında buluyoruz.
KAPLANIN YUVASI / HÜRRİYET TV
İlahi ışıklar niye hep mağaradan yayılıyor
HAZRETİ Musa, Tanrı’nın ilk ışığını bir mağarada görmüştü.
Hazreti İsa çarmıhtan indirildikten sonra bedeninin konulduğu bir mağaradan gökyüzüne yükselmişti.
Hazreti Muhammed (SAV) müşriklerden kurtulmak için Sevr Mağarası’na sığınmıştı.
Burada anlıyoruz ki her büyük inancın ışığı karanlık bir mağaradan yayılıyor.
Mevlânâ’nın sanduka odasını hatırlıyorum
TAPINAKTA 8 ayrı ibadet mekânı var.
En büyüğünün kapısında ayakkabılarımızı çıkarıp giriyoruz.
Duvarları, önü camla kapalı vitrinlerin içindeki yarı tanrı heykelleleriyle ve tabii ki büyük bir İkinci Buda heykeli ile kaplı.
Ama asıl merak ettiğimiz yer, yerdeki bir kapak.
Kapağın başına geçiyorum ve üzerindeki tutamağı yakalayıp yavaşça açıyorum.
İçimde tuhaf bir heyecan var. Konya’da Hazreti Mevlânâ’nın yattığı “Sanduka Odası”nın kapağının başında duyduğuma benzer bir heyecandı.
Kapağı büyük bir saygı ve ihtimamla kaldırdım ve içine baktım...
Önümde derin bir karanlık uzanıyordu...
İkinci Buda’yı sırtında dağa taşıyan kaplan aslında kimdi
ASIL adı “Patmasambava”... “Lotus olarak doğmuş” anlamına geliyor.
Milattan sonra 8’inci yüzyılda Hindistan’ın kuzeybatısında bir yerde doğmuş.
Sekiz yaşındayken çok özel yetenekleri olduğu fark edilerek evinden alınmış. Daha önceki hayatında bir lotus çiçeği tomurcuğu olarak reenkarne olmuş.
Guru Rinpoche olarak biliniyor. Ama Butan ve Tibet’te herkes onun “İkinci Buda” olduğuna inanıyor.
Sekizinci yüzyılda Tibet’ten Butan’daki bu dağa doğru yola çıkıyor.
Yolculuğunu uçan bir kaplanın sırtında yapıyor. Budist inanışa göre, bu kaplan aslında Patmasambava’nın iki karısından biri. Onu dağa taşımak için uçan bir kaplana dönüşmüştür.
İkinci Buda önce dağdaki bir mağaraya sığınır ve orada günlerce meditasyon yapar.
Ayağımın altında kapak işte bu mağaranın ağzıdır...
Yani bu manastırın yapılmasına neden olan kutsal mağara...
Orası İkinci Buda için Nirvana’ydı...
Bizim için de Nirvana oluyor...
Karanlıkta gördüklerim ve göremediklerim
SALONUN loş ışığı, mağaranın dibini aydınlatmaya yetmiyor.
Cep telefonumun ekran ışığını iyice açıp aydınlatmaya çalışıyorum.
Mağaranın taş çeperlerini görüyorum.
Bildiğimiz sıradan bir mağara gibi duruyor. Buradan, yeryüzünde 500 milyon insanı aydınlatan ışığın çıktığını gösterecek hiçbir işaret yok.
Ama biliyorum ki asıl işaret bu.
Nirvana’ya giden çileli yol ancak böylesine basit ve soğuk bir mağaradan ışık alabilirdi.
Orada öğreniyoruz ki mağara aslında bundan daha büyükmüş.
Manastır yapıldıktan sonra ikiye bölünmüş.
İkinci kısmı, kod farkı nedeniyle iki kat aşağıda kurulan bir başka küçük dua salonuna açılıyor.
Oranın kapısı ise yılda sadece bir kez ve kralla, ruhani liderinin önünde açılıyor.
Onun içi de başında bulunduğumuz mağaradan farklı değil.
Hayat çemberinde cehennem burada ama cennet dışarıda
İKİNCİ Buda’nın meditasyon mağarasının ağzında, Budizm’in “Hayat Çemberi”ni öğreniyorum. “Hayat Çemberi” yani, dünya âlemi 6 âlemden oluşuyor...
Tanrı âlemi
Yarı tanrılar âlemi
İnsan âlemi
Hayvanlar âlemi
Aç hayaletler âlemi
Ve cehennem
Çok ilginçtir, “cehennem”, insanlar, tanrılar ve hayvanların bulunduğu âlemde yer alıyor.
Yaşarken kötülük yapan biri, hemen yan taraftaki cehenneme gidiyor.
Buna karşılık “cennet”, 6 âlemden oluşan bu hayat çemberinin dışında bulunuyor.
Aç hayaletler âlemine giriyoruz
VE sonunda Budizm’in en dikkatimi çeken kavramlarından biri olan “Aç hayaletler dünyası”na giriyoruz.
Bunlar öyle sevimli hayaletler değil, o nedenle “aç hortlaklar” demek belki de daha doğru.
Aç hayaletler tuhaf yaratıklar.
Ağızları, iğne deliği kadar küçük...
Boyunları ve yemek boruları, hiçbir yiyeceğin geçemeyeceği kadar dar.
Buna karşılık mideleri dağlar kadar büyük. Bir türlü doyamıyorlar. Hem korkulacak, hem acınacak yaratıklar.
Bunlar “bağımlılık, saplantı ve fanatizm”i temsil ediyorlar.
Aç hayaletleri doğuran şey “açgözlülük ve kıskançlık.”
YARIN: KARAR GÜNÜ
Tektanrılı dinlerin baskısından hayal kırıklığına uğrayan vicdanım ve ruhum orada ne karar aldı.
İkinci Buda’nın meditasyon mağarasının ağzında yaptığım meditasyon beni nerelere götürdü. Sonra neleri düşündüm, hatırladım.
Ve hayatımın bundan sonrası için ne karar aldım.
Paylaş