KORKTUĞUM başımıza geliyor. Gazete köşelerinde, meydanlarda başlayan marjinaller arası düello, şimdi toplumun ana gövdesini oluşturan kurumlara sirayet etti.
‘Makul çoğunluk’ sığındığı son kalelerden de kovuluyor.
Kötü hal ve gidiş, iyi hal ve gidişi kovuyor.
* * *
Gelin bu marjinalleşme kronolojisine bir göz atalım.
Önce Anayasa Mahkemesi Başkanı durup dururken bir iddia ortaya atıyor.
‘Anayasayı değiştirseniz bile türban yasağını kaldıramazsınız.’
Niye kaldıramazmış?
Türkiye Büyük Millet Meclisi türban gibi bir mesele üzerinde karar alamayacaksa ne üzerinde alacak?
Onun yetki alanı, av mevsimi ile ilgili kanunlar çıkarmakla mı sınırlı?
Geçmişte bu ülkede türbanlı kızlar üniversitelere girmiyor muydu?
Geçmişte bu ülkede komünizmi savunmak en ağır suçlardan biriyken, bu ülkenin yetiştirdiği en iyi şairler, en iyi düşünürler bu kanun yüzünden hapislerde çürürken, bugün kanuni gösterilerde orak çekiç taşınamıyor mu?
Bu Ali kıran baş kesen kanunu geçmişte kim değiştirdi?
Abdullah Öcalan’ın idam cezasını müebbede çevirebilen bu Meclis, türbanlı kızı üniversite kapısından içeri sokturamayacak mı?
Ülkenin en üst hukuk kurumunun başkanı böyle konuşmalı mı?
* * *
O, şahsi görüşünü böyle marjinal bir mecraya çekince, cevabı da aynı mecrada geldi.
Bu defa sözü ülkenin en yüksek yasama organının başı aldı.