Paylaş
Muhalif bir kadın milletvekilinin, kadına karşı şiddeti eleştirmek için başka kadınlarla birlikte yaptığı dansı bile saptırıp, ondan bir seçim mezesi çıkaracak kadar aşağılara inmişse...
***
Siyaset denilen şu şey...
Dibimizde her gün 800 Müslüman başka Müslümanlar tarafından hunharca katledilirken, Amerika’da 3 Müslüman gencin öldürülmesinden medet umacak kadar ufalanmış, küçülmüşse...
***
Siyaset denilen şu şey...
Hunharca katledilmiş bir genç kızın sırtından laik bir kadına, “Sen Fatiha biliyor musun” gibi bir suçlama vesilesi haline bile getirilecek kadar cüceleşmişse...
***
Siyaset denilen şu şey...
21’inci yüzyılda 18’inci yüzyıldan kalma saray dekorlarında oynanan bir vodvil haline getirilmişse...
***
Ne diyeyim arkadaş... Biraz riskli...
Ben, ne diyeceksem içimden diyorum...
Siz de öyle yapın.
Annelik babalık denen şu şey eğer
Annelik babalık denilen şu şey...
Özgecan’ın annesinin, babasının duruşu gibi soylu bir şeyse eğer...
***
Annelik, babalık denilen şu şey...
Özgecan ve ablası Beste’nin ağzında “Babam zaten bizi okula gönderdi” şarkısına dönüşmüşse eğer...
***
Annelik babalık denilen şu şey...
Özgecan’ın katilleri karşısında bile kan davasını reddeden adalet duygusuna dönüşebilen bir şeyse eğer...
Annelik babalık denilen şu şey...
Daha kızlarının ağıtını yakarken, başkalarının kız çocukları için sevgi dolu temennilere dönüşebilen bir duyguysa eğer...
***
O annelik, o babalık...
Çok şerefli bir duygudur.
Tıpkı Özgecan’ın annesi ve babasınınki gibi...
***
Ne diyeyim arkadaş...
Korkacak bir şey yok.
Ben bütün gücümle haykırıyorum...
Siz de haykırın...
Ki, siyaset de duysun bu sesi...
‘A330’ sağ salim yere indi ama mürettebat fena halde çakıldı
CUMHURBAŞKANLIĞI’nın A330 uçağının gazeteci mürettebatı 16 kişiden oluşuyor.
Bu, bir anlamda “Saray’ın elit medya birliği...”
A330 sağ salim Türkiye’ye ulaştı ama mürettebat Houston’da fena halde yere çakıldı.
***
Geçen hafta kuzey kutbuna yakın yerlerde dolaşırken bir mesaj geldi...
Mexico City’den kalkan uçak, Houston’a iniş yapmış...
Bu iniş daha önce programda belirtilmediği için, Türkiye’de heyecan yaratmış.
Benim de şu mendebur aklıma türlü çeşitli komplo teorileri takıldı.
***
Yazıişlerini aradım, ama orada da tam bir şaşkınlık vardı.
Çünkü, Houston’a indiğini, uçak yakıt alıp tekrar havalandıktan altı-yedi saat sonra öğrenebilmişler...
“Anlamadım” dedim, “Uçaktaki 16 gazeteciden hiçbiri yazıişlerini arayıp bunu söylemedi mi...”
Hayır söylememiş...
***
Tabii bu durum şüphelerimi daha da arttırdı...
Houston, Mexico City’ye yakın bir şehir. Normal olarak Türkiye’ye gelen bir uçağın, daha kuzeyde bir havaalanında yakıt ikmali yapması beklenir.
O zaman niye Houston...
Bu konuların en iyi uzmanı olan ‘Kokpit’ yazarı Uğur Cebeci’yi arayıp sordum, şunu anlattı:
“Houston’a inmesi normal. Çünkü Mexico City Havaalanı denizden 2 bin 250 metre yükseklikte.
Kalkış irtifası yükseldikçe uçağın performansı düşer. O nedenle az yakıt almış olabilir. Ayrıca Cumhurbaşkanı uçağı olduğu için, Türk Hava Yolları’nın elemanı bulunan bir havaalanı tercih edilir. THY’nin Houston’a uçuşu var. Dolayısıyla orada bir teknik ekip bulunduruyor. Bu havaalanı o nedenle seçilmiş olabilir.”
Bu cevap, habersiz inişin şüphe şehvetine kapılmış bir gazeteci için düş kırıklığı ama gerçek de bu...
Ama ne yazık ki bu gerçek, mürettebat için hafifletici bir neden olamadı. Onu da anlatayım.
Doğmamış ihaleye havuz donu biçilemeyeceğine göre bu nedir
SEYAHATE formda başlayan A330 mürettebatı, son gün öyle bir haber yaptı ki...
1350 odalı Saray bile dibinden sarsıldı...
Geçtikleri habere göre, Cumhurbaşkanı uçakta gazetecilere şunları söylemişti:
“Şirket yetkililerini çağırdım, İstanbul kanalı inşaatını hızlandırın talimatı verdim...”
Önce gazetelerin ekonomi sayfalarının yöneticileri iyi bir fırça yedi.
Düşünebiliyor musunuz, haberleri olmadan böyle dev bir ihale yapılmış ve yeni bir dev havuz doğmuştu...
Ama ertesi gün Saray’dan zehir zemberek bir yalanlama geldi...
Cumhurbaşkanı “şirket yetkililerini” değil, sadece “yetkilileri” çağırıp, ‘Hızlandırın’ talimatı vermiş. Yani eski ve yeni Ulaştırma bakanlarına söylemiş bunu.
Anlayacağınız kimseye ihale verilmemiş.
Bu defa A330’un sahibi, mürettebatını fırçalıyordu.
Neyse olayın aslını dün Hürriyet’te Akif Beki’nin köşesinde okuduk...
Meğer mürettebat aralarından iki zabıt kâtibi seçmiş. Bu iki kâtip Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını teybe alıp deşifre ediyormuş.
Sonra da bu resmi zabıtlar, mürettebata dağıtılıyor, onlar da yazıişlerine geçiyorlarmış.
Zabıt kâtiplerinin gezi yorgunluğu, geriye kalan mürettebatın zihin yorgunluğuna karışınca bu çam devrilmiş, mürettebat çakılmış...
Teşekkürler Akif Beki...
Ve iyi ki Hürriyet var da gerçeği öğrendik...
Paylaş