BAŞBAKAN Erdoğan’ın televizyon reytingi gerçekten düşüyor mu?
Dün “Akşam” ve “Vatan” gazetelerinde ilginç bir değerlendirme vardı. Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir hafta arayla aynı televizyon kanalında, aynı saatlerde, aynı programa çıkmış. Programa katılan gazeteciler de aynıymış. Kılıçdaroğlu reytinglerde Erdoğan’a 7 sıra fark atmış.
Seçim sonuçları açısından bu ne anlama geliyor? Erdoğan’ın oyları düşüyor mu? Bilmiyorum. Anketler birbirinden farklı.
Seçim meydanlarından gelen gazeteci değerlendirmeleri her zamanki gibi farklı. Kısaca, reyting farkının oy sandığının aynası olup olmadığını bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ve onu da kendimden biliyorum. Televizyonda bağırıp çağırma dönemi kapanıyor. Hançere gerildikçe reyting düşüyor. Sadece siyasi belagatte değil, kavgalı programlarda da durum aynı. Batı’da sakin şekilde konuşan insanların katıldığı programlar yükseliyor.
Yakın siyasi tarihe bir bakalım. 1981 yılında Fransa’da Mitterrand’ı iktidara getiren slogan “Sakin Güç”tü. Aynı yıllarda Türkiye’de de rahmetli Özal’ı iktidara “sakin güç” psikolojisi getirmişti. “Orta sınıf” değerleri üzerine kurulu, “Köprüyü sattırmam” diye bağıran rakibi karşısında, elindeki kalemle sakin sakin konuşan bir siyasetçiydi Özal. 1990’lı yıllar ise Demirel’le birlikte yeniden “hançere siyasetinin” yükselişi başladı. Belagat, içeriğin önüne geçti. Erdoğan hançere siyasetinin çıtasını daha da yükseltti. O kadar yükseltti ki, artık benim çevremde insanlar, televizyondan bir haykırış geldiği zaman kanal değiştiriyorlar.
Kılıçdaroğlu şimdi yeniden “sakin güç” siyasetini yükseltmeye çalışıyor. O nedenle seçim sonuçlarını merakla bekliyorum. Türkiye, siyasette Özal’vari “sakin güç”e mi meyledecek? Yoksa Erdoğan’la yükselen “şehvetli belagat”, siyasi alemin kralı olmaya devam edecek mi? Bu seçimde “sakin belagat” prim yaparsa kazanan Türkiye olur. Çünkü siyasetin kalitesi yükselir.
BU YAZIN İÇKİSİ BORNOVA MİSKETİ
SON günlerde bana “Hangi şarabı tavsiye edersiniz” diye soranlara hep aynı cevabı veriyorum. “Bornova misketi...” Türkiye son iki yılda mükemmel bir Türk üzümünü keşfetti. Türk şarapçıları, “Öküzgözü” üzümü ile harikalar yaratıyor. Abartmadan söylüyorum. “Super Tuscan” kalitesinde şaraplar yapıldı. Şimdi beyaz şarapta bir “Türk mucizesi” geliyor. Beyaz şarapta aromayı, kuvvetli meyve kokularını seviyorsanız işte istediğiniz üzüm bu. İlk Bornova misketini üç ay kadar önce Reşit Soley’in Akaretler’deki butik restoranında içtim. İzmir’in Bornova semtinde, kaybolmak üzere olan bir bağı keşfetmiş. Onu iyileştirerek elde ettiği Bornova misketinden harika bir beyaz şarap yapmış. Bana göre Corvus’un son iki yılda ürettiği en başarılı şarap. Buna “Türk Riesling’i” de diyebilirsiniz. Geçen hafta Urla Şarapçılık’ın bağlarını ve tesislerini gezdim. Beni çok şaşırtan şeyler gördüm. İlerde bu grubu daha uzun anlatacağım. Onlar da 50 cl’lik şişelerde dömi sek “Bornova misketi” üretmişler. Çok beğendim. Bence aynı üzümden dömi sekle sek arasında, biraz daha düşük alkollü türünü de üretmelerinde yarar var. Öğrendiğime göre “Bornova misketi” üreten başka şirketler de varmış. Onları da tadacağım. Çünkü iddia ediyorum, bu üzüm önümüzdeki yaz, teknelerin en gözde öğle ve akşamüstü şarabı olacak. Geçenlerde Bebek’in yeni mekânlarından birinde içtim. Boğaz’a çok yakışan bir şarap. Bu yaz, bazı yerlerde son üç yılın modası “Rose” ile “Blush”ın yerini bile alabilir diyorum.