Paylaş
İç mimarisini 1563 yılında büyük Michelangelo’nun yaptığı Santa Maria Bazilikası tam karşımda.
İki gün önce o kilisenin iç avlusuna konan 5 metrelik Galileo heykelinin ayaklarının dibinde otururken, bir insanın zamanına meydan okuyuşunu düşünüyordum.
Reed Hastings de böyle bir insandı...
Amerikan kültürünün temelini oluşturan “entertainment”ın, yani eğlencenin kanunlarını yeniden yazan adamdı o...
Pencereden ona iki gün önce gördüğüm Galileo heykelinin bulunduğu yeri gösterirken, işte bunu düşünüyordum...
Dünün büyük kâşifleri vardı... Colomblar, Vasco de Gamalar, Edisonlar...
Bugünün ise büyük ‘start-up’ları var...
Facebook’u, Google’ı kuranlar...
Onlardan biri de Netflix’i kuran bu insandı...
Düşünebiliyor musunuz, Netflix’i 2007’de kurdu...
Yani 10 yıl içinde hayatımızın en önemli markalarından biri oldu... İşte perşembe günü o odada hayranlıkla izlediğim bu adamla sohbet ettim.
Tabii ilk sorum biraz dalga geçmek içindi...
Melih Gökçek’in, önceki hafta çok konuştuğumuz o tweet’i ile başladık.
GÖKÇEK NE DEMİŞTİ
“Türkiye’de yeni ‘Gezi’yi düzenlemek isteyen üst akıl ‘La Casa de Papel’ kahramanlarını isyanın sembolü olarak kabul etmişlerdir.”
MELİH GÖKÇEK’İ BİR MESAJLA RAHATLATMAK İSTER MİSİNİZ
Sohbetin havasını rahatlatmak için gırgır bir soruyla başlıyorum.
- Son günlerde Türkiye’nin en
çok konuşulan konularından birisiniz. Eski Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, ‘La Casa de Papel’ dizisinin ikinci sezonunun anonslarını görmüş. Bir tweet attı.
Sosyal medyada böyle bir şey duydum ama ne olduğunu bilmiyorum.
- Güya Türkiye’de yeni bir ayaklanma yapılacakmış, Netflix’in ikinci sezon tanıtımlarında yeni bir ayaklanma teşvik ediliyormuş...
(Büyük bir kahkaha atarak cevap veriyor) Bizim böyle bir niyetimiz yok.
- Melih Gökçek’i tanıyorum. Bu cevap onu tatmin etmez. Benim aracılığımla Melih Gökçek’i rahatlatmak için “Sayın Başkan içiniz rahat olsun. Bu sadece bir film. Komplo teorileri ile işimiz yok. Darbe falan planlayan yok” der misiniz?
Evet aynen bu mesajı iletebilirsiniz...
ŞİRKETİNİZİN CEO’LUĞUNDAN SİZİ KOVMALARINI İSTEDİNİZ Mİ
- Bence bu açıklama iyi oldu. Herkes rahatladığına göre kafamdaki öteki sorulara geçelim. Kurduğunuz ilk şirketin CEO’suyken yönetim kuruluna başvurup beni CEO’luktan atın dediniz mi gerçekten?
Evet doğru.
-Samimi miydiniz bunu yaparken, yoksa tipik bir yeni nesil ‘start-up’ raconu mu?
Samimiydim. Çünkü takılmıştım ve ne ben, ne de şirket ileri gidebiliyorduk.
SİNEMA KONUSUNDA TUHAF BİR ZEVKİM VAR
- İyi bir Netflix kullanıcısı mısınız? CNBC’ye verdiğiniz bir mülakatta İsveç filmleri seyrettiğinizi söylemiştiniz doğru mu?
Sinema konusunda tuhaf bir zevkim var. Evet Netflix’teki İsveç filmi ‘Force Majeure’ü seyrettim. Çok trajik bir sonu var.
- O zaman ben sizden çok daha büyük bir Netflix kullanıcı-
sıyım!
GECİKEN VİDEO KASETİ İÇİN CEZA ÖDEYİNCE NETFLİX’İ KURMAYA KARAR VERDİM
- Bir de şu meşhur ’Apollo 13’ kaseti hikâyeniz var. Güya, ‘Apollo 13’ filminin kasetini kiralamışsınız. Ancak kaseti geç iade edince size 40 dolar ceza kesmek istemişler.
Netflix’i bundan kurmuşsunuz.
Evet o dönemde VHS kasetleri kiralıyorduk. Olay doğru ama Netflix’i kurmayı hemen o gün orada düşünmedim. Bir yıl sonra falan aklıma geldi.
- ‘Streaming video sistemi’nin geleceği nerede? Amerika Birleşik Devletleri mi, yoksa dünyanın geri kalan öteki ülkeleri mi daha önemli?
Biz aslında internetin ve televizyonun geleceğini konuşuyoruz. Bugün internet kullanımının sadece yüzde 10’u Amerika’da. Gerisi dünyanın öteki tarafında tüketiliyor. Netflix üyeliğine gelince yüzde 45’i Amerika, gerisi dünyanın kalan kısmı.
- Bunun geleceği ne olacak?
Dünyadaki abonelik sayısı yüzde 40 hızla büyüyor. Amerikan pazarı ise yüzde 11. Bu bir fikir veriyor sanırım.
- ‘Streaming’de de, müzikte de videoda da henüz kârlı pozisyonlara geçilemedi. Spotify halka açılışı planlıyor ama kârı yok. Ne zaman böyle duruma geçeceksiniz?
Biz bu yıl yüzde 10 vergi öncesi faaliyet kârı elde ettik. Ancak bu kârın neredeyse hepsini yatırımlara harcıyoruz.
SUUDİ ARABİSTAN’DA BİLE SORUN OLMUYOR TÜRKİYE’DE Mİ OLACAK
- Geliyorum en kritik soruya... Türkiye ve başka bazı ülkelerde internet üzerinden yapılan yayıncılığa da müdahale sinyalleri geliyor. Böyle bir durumda ne yapacaksınız?
Türkiye’yi konuşuyorsak öyle bir endişem yok. Biz Suudi Arabistan’da varız, Pakistan’da varız. Yani oralarda sorun çıkmayacak da Türkiye’de mi çıkacak? Böyle bir şey düşünemi-
yorum.
BUDAPEŞTE’YE 19’UNCU YY. NEW YORK’U KURMUŞLAR
ROMA’DA gün boyunca Netflix’in yeni dönem filmlerinden ve dizilerinden parçalar seyrettik.
Beni en çok etkileyen ‘The Alienist’ dizisi oldu.
Filmin 3 oyuncusu da karşımıza oturup filmi anlattılar.
Luke Evans, Dakotta Fanning ve Daniel Brühl.
New York’ta 19’uncu yüzyılda geçen polisiye olaylar. Biraz kanlı bir film.
Ama çok ilginç adli tıp vakaları anlatılıyor.
Bu ilginç diziyi Budapeşte’nin arka sokaklarında çekmişler. Oraya bir New York kurulmuş.
Sorulan sorulardan anlışılan izleyicileri en çok Dakota Fanning’in oynadığı kadın karakter etkilemiş.
Aslında bir sekreter ama dedektif olmak istiyor. Çok iyi ata biniyor, daktilo yazıyor, viski içiyor, atılgan...
BELGESELLERİN YÜKSELİŞİ
- Netflix, belgesel olayına yepyeni bir boyut getirdi.
Osho’nun hayatını anlatan ‘Wild
Wild Country’
dizisi çok tutmuş.
Önümüzdeki dönemlerde yakın geçmişe ait çok sayıda belgesel seyredeceğiz.
PATRONDAN SONRA EN ÖNEMLİ KİŞİ KİM
HERKES Netflix’i bir teknoloji şirketi olarak tanımlıyor.
Ama Netflix’te konuşulan tek şey içerik.
Başka şirketlerde CEO’dan sonra en önemli insanlar finansın başındakilerdir.
Ama burada ‘içerikten sorumlu başkan’.
Şirketin kurucu başkanı Reed Hastings’ten sonraki en önemli kişi olan Ted Sarandon işte bu görevde.
POLONYALI YAPIMCILAR NEDEN TÜRKİYE’DEN SÖZ ETTİ
SUNUMLARDA bu yılın Avrupa’da en çok önem verilen yerel yapımlarından birinin Polonya’da çevrilen ‘1983’ adlı dizi olacağı anlaşılıyor.
Film komünizm dönemindeki siyasi olayları anlatıyor.
Dinleyicilerden biri “Polonya’da bir dönemi çekiyorsunuz. Nelere baktınız” diye sorunca, kadın yönetmen “Rusya, Türkiye, Beyaz Rusya ve Macaristan’a baktık” cevabını verdi.
KONFERANSTA HANGİ 6 DİLDE SİMULTANE ÇEVİRİ YAPILDI
PANELLER sırasında 6 dilde anında çeviri yapıldı.
Bunlar Fransızca, İtalyanca, Almanca, Lehçe, İspanyolca ve Türkçe’ydi.
Bu diller Netflix’in Avrupa’daki büyüme haritasını da gösteriyordu.
MARVEL DİZİSİNİ KİLL BİLL KADINI YÖNETİYOR
MARVEL hastası olduğum için ’Luke Cage’ dizisinin konuşulduğu panel çok ilgimi çekti.
Filmi, Tarantino’nun Kill Bill filminde Japon mafya kadınını oynayan Lucy Liu yönetiyor.
Luke Cage’in kahramanı, son zamanlarda Hollywood’un yeni ana teması olarak görüldüğü üzere, Afrika kökenli bir Amerikalı olan Cheo Hodari Coker.
Marvel genellikle beyaz kahramanları olan bir dünya.
İlk defa bir siyah kahramanı oluyor.
Yönetmeni gibi o da sahnedeydi.
Bu arada ‘Black Panther’ filmini 4 kere seyrettiğini söyledi.
NETFLİX’İN AVRUPA’DAKİ İLK BEŞ DİZİSİ NELERDİ
- Netflix’in yerel yapımlardaki ilk göz ağrısı ve gözdesi hiç şüphesiz Narcos’tu.
- Ancak bu konferansta en çok konuşulan yerel yapım La Casa de Papel oldu.
- Onu Alman yapımı ‘Dark’ izliyordu.
- Önümüzdeki dönem için ise ‘Berlin Köpekleri’ adlı polisiye çok konuşulacak gibi.
- İtalyan yapımı ‘Suburra’ da gözdeler arasında.
İSTANBUL’U KORUYAN GİZLİ TARİKAT ŞEYHİ
BİR de Türkiye’de yapılan ‘Protector’ dizisine çok önem veriyorlar.
Çağatay Ulusoy da orada panelde konuştu.
İngilizcesi çok iyi.
İstanbullu bir dükkân sahibini oynuyor.
Bir gün İstanbul şehrini koruyan gizli bir tarikatın üyesi olduğunu öğreniyor.
Hafif Dan Brown tarzı bir dizi olacak gibi...
Merak ettim.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş