Paylaş
*
Oy isteyende yok da, oy istenende var mı...
Hayır onda da yok...
*
Demokrasi, adalet, özgürlük konuşuyoruz...
Nedense siyasetin lügatinde yan yana gelmiş o üç kelimeden oluşan insani talep yok...
*
Can Yayınları’ndan çıkan ‘Mutluluğa Dair Bir düşünce‘ adlı kitabı okuyorum.
Kitabın yazarları Latin
Amerikalı bir yazar ve aktivist olan Luis Sepulveda ile bütün dünyadaki Slow Food hareketinin kurucusu Carlo Petrini...
O üç kelimeye işte o kitapta rastladım.
*
Aynen aktarıyorum:
“Zevk alma hakkı...”
*
Öyle sihirli üç kelime ki...
İçinde özgürlük var... Hoşgörü var... Saygı var... Birlikte yaşama adabı ve duygusu var...
*
Hadi gelin hep birlikte bir kere daha yüksek sesle telaffuz edelim bu üç kelimeyi...
“Zevk alma hakkı...”
*
- İster ibadetten zevk alma de... İster eğlenmekten...
- İster kana kana içtiğin ayrandan zevk alma hakkı de...
- İster akşamüzeri güneşi bir kadehle batırmak, ister dağınık bir yatağın ucunda sabah güneşini bir fincan kahveyle doğurtmak de...
- İster tesettür içinde bir hayattan zevk alma hakkı de...
- İster başında kavak yelleri, mini etekle dolaşmanın keyfini yaşamak de...
- O zevki ister klasik Türk müziğinde bir nostalji, bir tasavvuf müziğinde huzur olarak almak ve bulmak de...
- İster bir Ezhel şarkısında bir sosyal itiraz hissi, bir Pink Floyd şarkısında duvarı yıkma duygusu olarak yaşamak de...
- Bu hayattan ister hızlı yaşayıp zevk al...
- İstersen bu kitapta anlatılan yavaş yaşamanın felsefesinde kaybol...
*
Artık hepimizin “zevk alma hakkını” iktidarın prompter’larına, muhalefetin kürsülerine, hançerelerine...
Yani herkesin belagatine yazma zamanı geldi.
*
Çünkü yan yana gelmiş bu üç kelimenin günlük dilimizdeki gerçek anlamı da yan yana gelmiş şu üç kelimedir:
Hayat tarzına saygı...
İZAFİYET TEORİSİNİ EİNSTEİN’DAN DAHA İYİ ANLATAN SALYANGOZ
KİTABIN girişinde, son yıllarda okuduğum en güzel kitap isimlerinden birini öğrendim.
Kitabın iki yazarından biri olan Luis Sepulveda’nın son kitabının adı şuymuş:
‘Yavaşlığın Önemini Keşfeden Bir Salyangozun Öyküsü...’
Kitapta bir cümle var ki bittim:
“Salyangoz kaplumbağanın üstüne çıkınca, ‘Ne kadar hızlı gidiyorsun’ demiş...”
İzafiyet olayını, Einstein’ın tren örneğinden çok daha iyi anlatmıyor mu...
TÜRKLER ARYA DİNLEMEZ DİYENLERİ ŞAŞIRTAN ALBÜM SPOTİFY VE APPLE’DA
ARYA dinlemeye Mahler’in ‘Çocukların Ölüm Şarkıları’ ile başlamıştım.
Fransa’da öğrenciydim ve Visconti’nin ‘Venedik’te Ölüm’ filmini seyrettikten sonra kendi kendime şunu söylemiştim:
“Kahramanlar semtinde bir emekçi çocuğu olarak doğdum ama bir burjuva olarak öleceğim...”
Hâlâ uğraşıyorum...
Bundan 8 yıl kadar önce, o zamanki damadım Ercan Saatçi’ye, “Bir arya albümü çıkarmak istiyorum” demiştim...
O sıralarda bunu kime söylesem bana, “Yahu bu ülkede kaç kişi arya dinler” demişti...
Ercan bana inandı ve kendi yayın şirketi REC’ten seçtiğim aryalardan oluşan albümü çıkardı.
Adını benim daha önce yayınlanan bir kitabımdan aldık.
‘Arta Kalan Zamanda...’
Albüm acayip tutuldu...
Haftalarca en çok satan yabancı albümler listesinin ilk 10 sırasında kaldı.
“Türkler arya dinlemez” diyenleri şaşırtan o albüm şimdi Spotify ve Apple başta olmak üzere bütün streaming müzik platformlarına kondu.
BİZE ARYAYI SEVDİREN İKİ OLAĞANÜSTÜ İNSAN
HER aryanın arasına o şarkı ile ilgili metinler yazdım.
Bunları aynı zamanda Braille alfabesi ile basıp görme engellilerin de okumasını arzuluyordum.
Ercan’ın aklına bunları Kenan Işık’ın okumasını istemek geldi.
Kenan Işık bizi kırmadı okudu.
Bu albümün bu kadar tutmasında onun çok büyük katkısı oldu.
İyi ki yapmışız bu albümü diyorum.
Türkiye’de binlerce insan hâlâ onun bu metinleri okuyuşunu dinliyor...
İnşallah diyorum, şimdi hâlâ hayata asıldığı o uykusunda o da dinliyordur bu müzikleri...
*
Beş yıl sonra ‘Arta Kalan’ albümünün ikincisini yaptık. ‘Tek Kişilik Tarikat’ adını taşıyan ikinci albümdeki metinleri Selçuk Yöntem okudu.
O da harika okudu.
İkinci albüm 8 hafta listelerde 1 numarada kaldı.
Türkiye’ye aryayı sevdiren bu iki albüme sesleriyle katkıda bulunan Kenan Işık ve Selçuk Yöntem’e çok ama çok teşekkür ediyorum.
O HİNT DÜĞÜNÜ NEDEN BURADA YAPILDI ANLADIM
GEÇEN yıl gazetelerde ve televizyonlarda zengin bir Hintli ailenin Bodrum’da yaptığı düğünün görüntülerini izlemiştim.
Hadi İstanbul’u anlıyorum ama Hintli bir aile neden Bodrum’da düğün yapar diye düşünmüştüm.
İki gün önce bu düğünün yapıldığı Rixos otelini gördüm.
Mevsim başı olmasına rağmen yüzde 90 doluydu.
Tatil köyünün bir ucundaki küçük köyde oturdum.
Kendimi Maldivler’de falan hissettim. Önümdeki küçük koy, sol taraftaki olağanüstü ada beni filmlerdeki o cennet gibi okyanus adasına götürdü.
Bildiğimiz Bodrum’dan çok farklı bir yerdi. İşte orada Hintli ailenin düğünü neden Bodrum’da yaptığını anladım.
Nikki Beach’in de gelmesiyle Bodrum’un Torba’ya ve havaalanına doğru olan bu tarafı giderek parlayacak sanıyorum.
Paylaş