Paylaş
Şu an Yeni Zelanda’nın bir hapishanesinde yatan biri...
Christchurch hapishanesinde gözaltında...
İlk duruşması bir ay sonra ve muhtemelen o güne kadar burada kalacak...
*
Suçu ne mi?
Aynı şehrin camilerinde 50 Müslüman’ı katleden caninin çektiği videoyu başkalarına göstermek... Yani o videoyu sosyal medya yoluyla yaymak...
Çünkü bu görüntüleri yaymak Yeni Zelanda’da suç...
Nefret ve kin duygularını yayma suçu...
*
Ama şurası kesin, bütün dünya Yeni Zelanda Başbakanı’nın adını bile vermeyecek kadar iğrendiği katilin çektiği görüntülerin yayılmasını gündeme aldı.
*
Bence teröristlerin propaganda amacıyla yaydığı görüntüleri başkalarına göndermek, göstermek konusunu da daha dikkatle ele almanın zamanı geldi.
İLK SONUÇLAR: KATLİAMI CANLI YAYINDA KAÇ KİŞİ İZLEDİ, KİM YAYDI
ŞİMDİ dünya bu terör görüntüsünü yayma suçunu tartışıyor. Bu görüntüleri kaç
kişi başkalarına da gösterme suçu işlemiştir?
Tabii ilk hedef Facebook... Çünkü katil cinayetlerini Facebook üzerinden canlı yayınla yaydı...
Facebook’un bir üst düzey yöneticisinin verdiği bilgiler şöyle:
- Katilin yayınını canlı olarak, yani yayınladığı an izleyen kişi sayısı 200’den az.
*
- Yayın sırasında hiçbir kullanıcı Facebook’a şikâyette bulunmamış.
*
- Yeni Zelanda polisinin uyarması üzerine Facebook bu görüntüleri anında kaldırmış.
*
- Ancak kaldırılıncaya kadar bu görüntüyü 4 bin kişi izlemiş.
*
- Facebook kaldırmadan önce bir tek kişi bu görüntüyü kaydetmiş.
*
- İşte bu kişi kaydettiği görüntüyü bir internet sitesine göndermiş.
*
- Ama bu öyle bir internet sitesi ki o bir kişi bunu milyonlarca kişiye göndermiş gibi olmuş.
Çünkü bu ana akım medyanın reddettiği, şiddet içerikli videoları yayınlayan bir site. Terör görüntülerini de yayınlıyor.
Katliam görüntülerini dünyaya gösteren, yayan da işte o site olmuş. Yeni Zelanda Başbakanı, o teröriste alet olmamak için, adını telaffuz etmeyi bile reddederken, bu site onların propagandasını bütün dünyaya yaymış.
Bu haberi New York Times’ta okudum. Orada sitenin adını vermişler ancak ben onu vermeyi de yanlış buluyorum.
TRUMP TÜRÜ LİDERLİĞE İLK BÜYÜK DARBEYİ SOLCU BİR KADIN MI VURACAK
HİÇ lamı cimi yok...
Teröre karşı evrensel bir duruş, bir dünya lideri yarattı.
Adı Jacinda Ardern...
Dünya, Trump ve Maduro tarzı popülist liderleri konuşurken, o liderlik paradigmasını paramparça etti. Daha şimdiden siyaset bilim kürsülerinde “The next big thing” (Bundan sonraki büyük olay) olarak konuşulmaya başladı.
*
Ne yaptı bu kadın?
Dünyadaki popülist liderlerin yapmadığını yaptı.
- Bütün popülist liderler, halklarını kutuplaştırarak yönetmeye çalışırken, o halkını birleştirerek, bir araya getirerek teröre karşı çıktı.
- Popülist liderler her terör olayından sonra, ait olduğu toplum adına sadece intikam, vurmak kırmak üzerinden nutuk atarken, o ait olduğu beyaz ve Hıristiyan çoğunluğu, Müslüman azınlığın yanında durmaya davet etti.
Ve başardı...
Küçücük bir devletten, herkesin saygı duyduğu koskoca bir millet yarattı.
GÖREV SIRASINDA ÇOCUK DOĞURAN İKİNCİ BAŞBAKAN
KİMDİR bu kadın?
- İşçi Partisi mensubu...
- İktidara geleli daha
17 ay oldu...
- Bütün dünyada, Benazir Butto’dan sonra, görev sırasında çocuk doğuran ikinci kadın başbakan.
Kim ne derse desin...
Dünya liderliğinin raconunu değiştirdi...
İnançlar kavgasından bitap düşmüş şu dünyada artık, attığı tweet’lerle herkese hiza vermek isteyen Trump tarzı lider tipine karşı hem Hıristiyanlara hem Müslümanlara nefes aldıracak barışçı bir alternatif lider profiline sahibiz.
İnanın yeni dünya siyaseti bu yeni rol modelinden çok şey öğrenecek.
İSTANBUL’DAN TOPLANACAK VERGİ NASIL BÜYÜYECEK
DÜNKÜ yazımda ‘cumhur ittifakı’ adayı Binali Yıldırım’ın İstanbul’dan alınacak vergilerle ilgili kısmında “İstanbul’dan daha fazla vergi almamız lazım” bölümü kısaltılırken sanki İstanbullu vatandaşa yeni vergi konacak gibi bir anlam çıkmış. Konuşmanın o bölümünün akışı içinde anlatılan şuydu:
*
“İstanbul’un milli gelirdeki payını 242 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkarırken, Avrupa’nın 10’uncu büyük ekonomisi olacak. 500 binden fazla istihdam doğacak, ihracat 78 milyar dolardan 125 milyar dolara çıkacak. Şehirde taksiciden küçük esnafa herkesin geliri artacak. Şehir ekonomisi büyüdükçe gelirleri ve dolayısıyla İstanbul’da topladığımız verginin miktarı da artacak. Türkiye’de vergilerin yüzde 49’unu toplayan İstanbul, bu vergilerden yüzde 10 pay alıyor. İstanbul’un vergiden aldığı payının da artması lazım.”
*
Samimi olarak yazıyorum. Binali Yıldırım’ın “İstanbul’dan toplanacak vergiyi büyütecek” bir politikayı kastettiği çok açıktı. Nitekim ben de böyle anladım.
*
Yani muhalefetin bundan siyasi bir eleştiri malzemesi çıkarmaya çalışması bence doğru bir davranış değil.
‘FREAKONOMİCS’ OKUYAN PUNK LEZBİYEN MAHKÛM
SAHNE şöyle...
Kadın cezaevinde, mahkûmların çocukları ve aileleri ile buluşmasına izin verilmiş.
Bütün kadınlar eğlenirken, bir genç mahkûm bahçe duvarının kenarına diktiği 5 küçücük haçın önünde ağlıyor.
*
Her haçın önüne bir isim yazmış.
Bunlar aldırdığı çocuklarmış...
Onlar için ağlıyor.
*
O sırada cezaevinin en bilinen punk lezbiyeni Boo (Lea DeLaria) yanına geliyor ve ona şunu soruyor:
“Sen Freakonomics kitabını okudun mu?”
Ağlayan kadın ‘Hayır’ deyince devam ediyor:
“Orada ‘Bütün suçlular nereye gitti’ diye bir bölüm var. Ona göre 1990’larda Amerika’da suç oranının düşmesinin nedeni, 1970’lerde kürtajın serbest bırakılmasıymış. Çünkü suçluların çoğu, uyuşturucu kullanan, yoksul, alkolik annelerin istenmeyen çocuklarıymış. Kürtaj serbest bırakılıp onlar da artık istemedikleri çocukları yapmayınca, 20 yıl sonra suçlu sayısı da iyice düşmüş. O yüzden üzülme. Sen eroin kullanan bir kadınsın. Bu çocukları doğursaydın hepsi suçlu olacaktı ve hapishanelerde çürüyeceklerdi.”
*
Bu sahneye yeni seyretmeye başladığım “Orange is the New Black” dizisinin üçüncü sezonunda rastladım.
Çok güzel bir diziymiş gerçekten.
*
Türkiye’de “Freakonomics” kitabını ilk yazan kişi bendim.
Bu teori ne kadar doğru bilmiyorum.
Ama bu dizide lezbiyen mahkûmun “Freakonomics” kitabı üzerine attığı bu tiradı, mahkûmların bu tür kitaplar okuması fikrini çok sevdim.
SUMO GÜREŞÇİLERİNİN EKONOMİK DÜZENİ
- “FREAKONOMICS”, 2000’li yıllara damgasını vurmuş ilginç kitaplardan biri. Steven D. Levitt ve Stephen J. Dubner adlı iki genç ekonomist tarafından yayınlandı. Starbucks kafelerin lokasyon seçiminden sumo güreşçilerinin ve uyuşturucu kaçakçılarının ekonomik sisteminin nasıl çalıştığına kadar anlatan farklı bir kitap. 2006 yılında “Görünmeyen Ekonomi” adı altında Boyner Yayınları tarafından Türkçeye de çevrildi.
Paylaş