VEYA,‘‘Absürditenin, saçmalığın gerçek insan olarak portresi’’.Yazının adını böyle de koyabilirdim.
Bir kitap düşünün ki, baştan sona bir erkek ile bir kadın arasında geçiyor.
Yani, iki kişilik çizgili stand-up.
Bir haftadır bu kitabı okuyorum ve bakıyorum.
Başta saçma diyorsunuz, iki sayfa gidip geri döndüğünüzde, orada kendinizi veya çok yakınınızdan ya da uzaktan tanıdığınız birini mutlaka buluyorsunuz.
İşte size son yıllarda okuduğum ve baktığım en güzel kitaplardan birinin özeti.
Adı ‘‘Pazar Sevişgenleri’’.
Yazan Metin Üstündağ.
* * *
İki kadın oturmuş sohbet ediyor.
Biri, ‘‘Bizimki iki gündür medyadaki tekelleşmeye karşı olduğunu söylüyor’’ diyor.
Yanındaki örgü örmekte olan kadın soruyor:
‘‘Niye kız, yoksa soğuk mu davranıyorsun adama.’’
Kadınla erkek bir divanın dibinde oturmuş sohbet ediyor. Yerde boş bira kutuları, bir sigara paketi...
Kadın, ‘‘Paraşütle atlamak, su kayağı yapmak istiyorum’’ diyor.
Erkekten müthiş absürd bir cevap:
‘‘Ben de basında tekelleşmeye karşıyım.’’
Kadınla erkek yatağa uzanmışlar.
Erkek konuşuyor:
‘‘Bu ilişkide senin tüm suçun ne biliyor musun? ‘Ben de zevk alacağım' diye tutturuyorsun.’’
Cinsellikte erkek bencilliği daha güzel nasıl anlatılabilir?
Ya, erkek uyurken, sutyen ve küloduyla yatağın kenarında oturan kadının kendi kendine şöylediği şu sözler:
‘‘İçimde bir telefon sürekli bir yerleri arıyor, bir yerler içime sürekli meşgul çalıyor.’’
Sizin böyle konuşan hiç mi aydın bir arkadaşınız yok.
Vardır, mutlaka vardır.
Çünkü her Türk aydınının kalbinde ‘‘İkinci Yeni’’ şiirinin arabesk bir versiyonu yatar.
Onlar da işte böyle konuşurlar.
Erkeğin eli kızın sırtında ve yürüyorlar.
Erkek soruyor:
‘‘Onca yıl bana nasıl dayandın?’’
Kızın cevabı hazır:
‘‘Kendimi seninle aldatarak...’’
Ama benim en çok hoşuma gideni şu oldu:
Kızla erkek kalabalık bir caddede yürüyorlar.
Her ikisi de büyükçe bir camın ucundan tutmuş, taşıyorlar.
Erkek konuşuyor:
‘‘Bu camı kırmadan bir hafta sokakta dolaştırmamız lazım. Bu cam mecaz olarak kalbimizi, ilişkimizi ve de birbirimize saygımızı temsil ediyor.’’
Camın arka ucunu tutan kız içinden cevap veriyor:
‘‘Psikopat bu ya...’’
Kitabı eşimle birlikte kahkahalarla birbirimize okuduk. Hangi konuşmanın, hangi arkadaşımıza ait olduğunu bulmaya çalıştık.
‘‘Pazar Sevişgenleri’’ bir anda ‘‘Pazar bilmeceleri’’ haline geldi.
Çok eğlendik.
* * *
Bu kitabı okurken, 1990’lı yılların başına döndüm.
Hürriyet'te henüz genel yayın yönetmeni olmuştum. Yaptığım ilk işlerden biri, Metin Üstündağ ve Kemal Gökhan'ı alarak haftalık bir mizah sayfası hazırlamak olmuştu.
İkitelli'nin henüz inşaatı süren binasının ikinci katında bir ‘‘Gırgır atölyesi’’ kurmuştuk.
Çocuklar acayip güzel şeyler yapıyorlardı.
Kemal Gökhan'ın ‘‘Zontellektüel’’i işte o atölyede doğmuştu.
Çok genç ve fırlama bir sayfaydı.
Ama o günlerde bunu, gazetenin sahibine anlatamadım.
‘‘Biz anlamıyoruz’’ dediler.
Ve sayfayı kaldırdık.
* * *
Bu kitabı, bu iki kişilik çizgili stand-up'ı okuyunca yanlış yaptığımızı, daha doğrusu bana yanlış yaptırıldığını daha iyi anlıyorum.
Bu pazar size ‘‘Pazar Sevişgenleri’’ni okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.