Paylaş
* * *
Namık Kemal... Mithat Paşa...
Sonra Nâzım Hikmet gelir...
* * *
Sürgüne bile gidemeyip, sınırın üç adım berisinde öldürülenler de vardır...
Sabahattin Ali gibi...
* * *
Şahsen tanıdığım ilk sürgün Cengiz Çandar’dı...
Paris’te tanımıştım. Sonra Zülfü Livaneli ile tanıştım...
Bugünlerde de sürgünde arkadaşlarım var...
İçeride olanlar da...
Dışarı gidip vatan hasretiyle sürünmek mi....
Yoksa içeride kalıp süründürülmek mi...
Allah kimseyi böyle insanı delik deşik edecek bir tercihle karşı karşıya bırakmasın...
* * *
Dün “Ot” dergisinin son sayısında Ahmet Kaya’nın neler hissettiğini okudum...
Şöyle anlatıyordu sürgünlük duygusunu:
“İstanbul’u çok özledim... Çocuklarımı özledim... Ailem orada. Burada en güzel Fransız şaraplarını içiyorum. Paris’te gezmek varken ne diye Kartal Cezaevi’nde yatayım ki?
Ama sokakta Türkçe küfreden polisimizi bile özledim gözüm, gerisini sen düşün.Kükürt kokan havasını, içilemeyen suyunu, Boğaz’da balık kokusunu, ülkemi, hüzünlü şarkılarla yaşama umutla sarılmasını bile, ülkemin insanlarını özledim...”
* * *
Anlattığı şey, Türkiye’yi anavatanı gören bir insanın hasreti değil mi...
* * *
Okurken bir de şunu merak ettim. Yaşasaydı, bugün içeride mi olurdu, yoksa dışarıda mı...
İKTİDARIN ÇEKİRGE SÜRÜSÜ ŞANTAJCI, MOĞOL, HAŞERE KÖŞE YAZARLARI KİMLER
AYDIN Ünal Yeni Şafak gazetesi yazarı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı. Gazetedeki köşesinde, iktidar mahallesinin bazı yazarlarına adını vermeden öylesine saydırmış ki...
* * *
- VİRÜS: “Kifayetsizlikle yoğrulmuş ihtiras, siyaseti, bürokrasiyi, medyayı sinsi bir virüs gibi zehirleyen” köşe yazarı kim?
* * *
- ÇEKİRGE SÜRÜSÜ: “Moğol istilacıları gibi acımasızca, ne var ne yok yakıp yıkan, çekirge sürüsü gibi rantın üzerine üşüşen, zücaciye dükkânına giren fil gibi kıran, döken, ezen” mahalle yazarları kimler?..
* * *
- ŞANTAJCI: “İşi şantaja kadar götüren, FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi görünüp, ne kadar Fetullahçı taktik varsa kullanan, yalan söyleyen, iftira atan, karanlık operasyonlar yapan” anlı şanlı köşe yazarları, televizyonların konuşan kafaları kimler?
Bakalım bu müstesna köşe yazarı portreleri kimin, kimlerin üzerine uyacak.
CESUR BİR KADIN BU GERÇEKTEN CESUR
FİLLİ Boya ilanlarının biraz perde arkasına geçtim.
Ve çok ilginç şeyler öğrendim.
Gözde Akpınar, Filli Boya’nın bir yıllık ilan bütçesinin tamamını bu reklam için harcamış.
Reklam süreci, 3 Mart, yani geçen cuma akşamı, bütün büyük kanallarda 27 saniyelik teaser’lar olarak başlamış.
Yani Kanal D, ATV, Show, Fox TV, Kanal 7, TRT 1, TV8 TEVE2...
Bu kanallar arasında TRT, ATV, Kanal 7 gibi iktidara çok yakın kanallar da var.
Anadolu’dan gelen kuvvetli bir kadın mesajı konusunda, hem ilan verenin, hem yayınlayanın birleşmesi çok umut verici bir şey.
7 Mart Salı akşamı, yani Kadınlar Günü’nden önceki akşam saat tam 21.00’de yine aynı kanallarda 194 saniyelik videonun tamamı gösterildi.
Reklam dilinde buna “Roadblock” deniyor.
Bir reklam filmi için çok uzun... Bu da çok pahalı demek.
Bir de aynı saatte yayınladığınız için daha yüksek fiyat ödüyorsunuz.
Bir reklamveren için çok cesur bir karar...
Gözde Akpınar’ı bu yüzden kutlarım.
Bu ülkenin kadınları da, erkekleri de, Türk reklamcıları da bu filmi hiç unutmayacak...
BİR CÜMLE
“BÜTÜN zincirler biyolojik değildir. Bazıları bizim eserimizdir ve kırılabilir.” Romain Gary.
İzdiham dergisinden.
ÇOK FAYDALI BİR İŞ
İZMİRLİ işadamı Uğur Yüce aylardır çok güzel bir iş yapıyor.
Dünyada ve Türkiye’de çok konuşulan ve düşüncenin gelişmesine katkısı olan kitapları uzman bir ekibe özetletiyor.
Sonra bunları tanıdığı insanlara gönderiyor.
Bir süredir bu işi bir internet sitesi haline getirip herkese açtı.
“Özetkitap.com” adlı sitenin tam gediklisi oldum.
Ama hepinizi şimdiden uyarıyorum.
Yayınladığı özetler, insanı, kitabın tamamını okumaya teşvik ediyor.
Teşekkürler Uğur Bey...
MEZARINI ÜÇ KADIN YAPMIŞ
OT dergisinden öğrendim.
Ahmet Kaya’nın Paris’te Pere Lachaise’deki mezarının tasarımı ve gerçekleşmesini üç kadın yapmış.
Fikir eşi Gülten Kaya’dan gelmiş...
Tasarımı teknik mimar Beysun Mert, uygulamayı da heykeltıraş Hale İşsever yapmış...Ayrıca “mezar” değil
“Ahmet Kaya evi’ diyorlarmış.
KAYSERİLİ BAĞLAMACI BABA VE CAZCI KIZI
HÜRRİYET Kitap Sanat dergisinin dünkü sayısında Nardis Genç Vokal Yarışması’nda birinci olan Ceren Temel’in hikâyesini okudum.
Yarışmanın jüri üyesi olan Kanat Atkaya yazmış.
Ceren Temel 1990’da Kayseri’de doğmuş.
Annesi ve babası kimya mühendisiymiş.
Babası bağlama tutkunuymuş.
Sonra Kayseri Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü’nde piyano ve keman dersi almış. Şimdi de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Caz Bölümü’nde okuyormuş.
MÜFREDATTAN ÇIKMAK
MİLLİ Eğitim Bakanlığı Fazıl Say’ı müfredat programından çıkarmış.
O da dün bazı dostlarına şu mesajı geçmiş:
“Üzülecek bir durum yok...
Müfredat sadece okul demek değildir...
Müfredat, sizi özgür bir birey olarak topluma kazandırmaya çalışan anne ve babanızdır..
Size kitap veya müzik tavsiye eden aydın dostlarınızdır...”
Bu ülke yıllarca Nâzım Hikmet’i, Orhan Kemal’i, Yaşar Kemal’i, Sabahattin Ali’yi, Aziz Nesin’i müfredat programına almadı...
Milletin gönül müfredatından çıkarabildi mi...
Paylaş