Paylaş
O günkü aklımızla, o günkü önyargılarımızla, o günkü hurafelerimizle, işimiz kolaydı..
“Derin devletin işidir” deyip geçer, hayatımıza devam ederdik...
***
Bu bahane kalmadı...
13 yıldır iktidarda, devleti, partinin organı haline getirmiş bir iktidar var.
Bırakın derin devleti, devlet kalmadı ortada...
***
Eskiden olsaydı...
“JİTEM” derdik, “Silahlı Kuvvetler içindeki gayriresmi harp yapılanması” der, yolumuza devam ederdik.
Birlikte yürünen yollarla, kurulan komplolarla, aşağılık pusularla, kumpaslarla...
O ordunun donanması demir alamaz, uçakları uçamaz, kara kuvvetleri tankını süremez hale getirildi...
***
Bu bahane de kalmadı...
Eskiden olsaydı...
“Terörle mücadele işi” deyip yürüyüp giderdik...
Ne polis bıraktılar, ne yargı...
***
O bahane de kalmadı...
***
Eskiden olsaydı...
“Bu eylem kime yaradı” sorusunu sorup, kafamızdaki olağan şüphelinin üzerine yıkar, elimizi yıkar giderdik...
***
O sorunun da bir manası kalmadı...
O bahane de gitti...
***
Arkadaş, öyleyse geriye ne kaldı...
Ben sordum, ben söyleyeyim...
- Sınırımıza getirilen Afganistan...
- Peşaver’e döndürülen Suriye...
- Paramparça edilmiş bir ülke...
- Ve burada, kendi vatanımızda...
Paramparça edilen, kutuplara ayrılan, “bizimkiler”, “ötekiler” diye bölünen, “kindar nesil yetiştirme” ihtiraslarıyla birbirine düşürülen bir millet...
***
Şimdi soruyorum...
Suruç...
O ilçemiz...
Eğer hâlâ Türkiye toprağıysa...
Orada böylesine bir katliam yapılmışsa...
Ve şu andaki hükümet hâlâ AKP hükümetiyse...
***
Arkadaş, başbakan hâlâ sensin, hükümet hâlâ senin hükümetin...
Nedir fikrin...
- Hâlâ Şam’da namaz kılma fikrisabitinden kurtulmadın mı...
- Hâlâ Müslüman kardeş saplantın devam ediyor mu...
- Hâlâ, Suriye ateşine elinde benzin bidonuyla koşmaya kararlı mısın...
***
Çık ve mertçe söyle cumhuruna...
MEĞER O ‘ÖFKELİ ÇOCUKLAR’ KAFA KESEN IŞİD’CİLERMİŞ
Sınırımızın iki metre ötesinde kafa kesmeye başladılar...
İlk tepki, “Öfkeli gençler” demek oldu...
Hafifletici bir neden uydurduk...
Onlar kendilerine “İslam devleti” derken, biz kraldan fazla kralcılık yaptık, sırf İslam dememek için DAEŞ dedik...
***
Sonra Reyhanlı’da o bomba patladı...
TIR’lar suçüstü yakalandı.
Savcılar olayı ortaya çıkarmak üzereydi, “Paralelci” falan dendi, üstü örtüldü...
***
Sonra Diyarbakır bombası patladı...
Anlaşıldı ki, adam polisin elindeymiş, gözünün önündeymiş...
Hâlâ aydınlanmadı...
***
Şimdi Suruç katliamı geldi...
Bakalım bu defa hangi bahaneyi uyduracağız, hangı kılıfı hazırlayacağız, hangi dil cambazlıklarına başvurup, bu olayı yine örteceğiz...
***
Bir ülkenin siyaseti devekuşuna dönerse...
Göreceğimiz tek şey, çölün kumudur...
***
Sonra bombalar tekrar patlamaya başlar...
Önce uzakta patlar.
Sonra yakınlarımıza gelir...
Sonra milletçe her gün göreceğimiz şey, kara toprak olur...
BÖYLE BİR ORTAMDA MI ERKEN SEÇİME GİDECEĞİZ
EVET, 13 yıldır AKP’nin yanlış politikalarının sonucudur... Önce onlar sorumludur...
Ama bu artık Türkiye’nin, hepimizin sorunudur. Yani bugünden itibaren hepimiz sorumluyuz.
***
Bilelim ki...
- Bu sorun artık, Saray’ın erken seçim fantezileri ve ihtirasına kurban edilemeyecek kadar ciddidir.
- Bu artık, yüzde 40’lik AKP’nin tek başına altından kalkamayacağı kadar ağır bir sorundur.
- Bu artık, Davutoğlu’nun ince koalisyon hesaplarını aşan bir sorundur.
- Bu artık, Kılıçdaroğlu’nun hesaplarına, Bahçeli’nin “Ben dışarıda kalırım” titizliğine, HDP’nin, özerklik manevralarına kurban edilemeyecek bir boyuttadır.
- Bu artık, parçalanmış milletin yeniden bir araya gelip, yeniden el ele, omuz omuza göğüsleyebileceği bir devlet yönetim anlayışı gerektiren muazzam bir sorundur. Aklımızı başımıza alalım.
- Herkes yerini ve haddini bilsin.
- Herkes Anayasa’da kendilerine tahsis edilen arsalara dönsün.
- Geçmişe bir çizgi çekelim.
- Vatandaşın devletiyle kopan gönül ve güven bağlarını yeniden kuralım.
- Eğitimimizde, kendi kafamıza, kendi itikadımıza gore insan yetiştirme ihtirasından vazgeçelim.
- Yargımızı, polisimizi yeniden milletin sinesine emanet edelim.
- Ordumuzun kırılan onurunu, yıkılan gururunu tamir edelim.
-100 yıl sonra, şahsi ihtiraslarla tekrar Ortadoğu bataklığına gömdüğümüz dış politikamızı yeniden aklın ve ülke menfaatlerinin hizmetine sokalım.
***
Üç yıl önce “Ortadoğu’nun huzuru bizden sorulur” noktasındaydık, şimdiyse, “Türkiye’nin huzuru, Ortadoğu katillerinin elindedir” noktasında geldik.
Hem de kendi elimiz ve özellikle de kendi dilimizle geldik.
Koalisyon görüşmelerini yapan insanlar, artık tarihi sorumluluklarını yüklenmelidir.
Büyük sorunlar büyük siyasetçilerin cesur siyasetleriyle çözülür.
Paylaş