Operada bir Türk hayalet

Sakin yağmur bazı şehirleri güzelleştirir.

Haberin Devamı

Islak bir rüzgarla gelen yağmur ise bazı şehirleri çirkinleştirir.
Geçen Çarşamba akşamı San Carlo Tiyatrosu’nun kapısından girerken, Napoli böyle bir havadaydı. Bu şehirde ısmarlama dikilmiş koyu renk takım elbisemin içinde iliklerime kadar üşüyorum.
Ama tiyatronun önünde, şehrin çirkinleşmiş havasına meydan okuyan güzel bir kalabalık var.
Özellikle kadınlar…
İyi giyinmiş, güzel ve şık kadınlar…
İnsanı bir Visconti filmine götürecek kadar etkileyici bir sahne.
Ama bu gece bir başka İtalyan yönetmenin, Ferzan Özpetek’in dünyasına giriyoruz.
Joseph Losey’in ‘Don Juan’ operasını filme çekmesinden sonra bir başka büyük yönetmen, bizzat opera sahnesine çıkıyor.

*

Kapıda çok sayıda güvenlik görevlisi dikkati çekiyor.
Çünkü o akşam oraya İtalyan hükümetinin beş bakanı gelecek.
San Carlo 1737’de açılmış bir opera binası. O tarihten beri belki de ilk defa bu kadar çok bakan bu binaya geliyor.
Biraz sonra Verdi’nin ‘La Traviata’ operası sergilenecek.
Bu operayı bir İtalyan-Türk sanatçısı sahneye koyacak.
Napoli bir haftadır tam anlamıyla bir ‘Ferzan Özpetek’ haftası yaşıyor. Şehirde onun filmlerinden oluşan bir retrospektif düzenlenmiş. Her yerde onun sahneye koyacağı La Traviata’nın afişleri görülüyor.

*

Haberin Devamı

Daha kapıda beklerken bazı dedikoduları öğreniyoruz.
Dünya Opera sanatının Kabe’si olarak bilinen La Scala birkaç gün sonra yeni sezonu açıyor. Bu yıl açılışta Wagner sergilenecek. İtalya’da müesses kültür nizamının bazı klasik mensupları bu yıl açılış için Wagner’in seçilmesine çok bozulmuş.
Çünkü gelecek yıl İtalyan milli operasının en büyük ismi Guisseppe Verdi’nin doğumunun 200’üncü yılı. Böyle bir yılda onlar operanın haç mevsiminin onunla açılmasını istiyorlar. O yüzden açılışı boykot edecekleri bile konuşuluyor.
Buna karşılık La Scala’nın İtalya’daki en büyük rakibi Napoli San Carlo operası açılışı Verdi’yle yapıyor.
Ve oyunu sahneye Türkiye’de doğmuş, artık hem Türk hem İtalyan sayılan Ferzan Özpetek koyuyor.
Napoli hem Verdi’yle, hem Ferzan Özpetek’le iftihar ediyor.

*

/images/100/0x0/55eae14bf018fbb8f89c9782

Haberin Devamı

Ve son perde indiğinde, salonda, Türkiye’nin Roma Büyükelçisi başta olmak üzere, Türkiye’den gelmiş bir avuç insan, avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlıyoruz.
O an hepimiz Leyla Gencer’in efsanevi siluetini orada görüyoruz.
İtalyan operasında bir Leyla Gencer efsanesi var.
Şimdi de operadaki hayaletin yerini, Ferzan Özpetek’in efsanesi alıyor.
Geçen yıl, Floransa’da olağanüstü bir ‘Aida’ sahneye koymuştu.
Biletleri yok sattı. Sahnelediği Aida dünyayı dolaştı.
Bu yıl Napoli’de La Traviata…Biletler yine sold out. Dünya turnesinin biletleri şimdiden satılmış.
Türkiye, sadece ekonomisi değil; sanatçılarıyla da büyüyor…
Kendimi tekrar ıslak Napoli gecesine atarken, içimden bir ses avaz avaz haykırıyor:
“Bravo maestro…”

Haberin Devamı

AFİŞ İMZALANIYOR

Perşembe günü özel yemekten sonra Ferzan Özpetek bize afişlerini imzalıyor. (Soldan sağa) Özpetek’in danışmanı Serap Engin, Ferzan Özpetek, IWC saatlerinin Türkiye temsilcisi Aylin Aydın, ben ve Mehmet Y. Yılmaz.

Perdenin önü ve arkasından “DOLCE” tadında dedikodular

YÖNETMENE “MAESTRO” YERİNE  “AŞKIM” DİYEN BİR SOPRANO
- La Traviata’da Violetta Valery rolünü oynayan soprano Carmen Giannattassio Napoli bölgesinde doğup büyümüş.
Ferzan Özpetek’e Türkçe “Aşkım” diye sesleniyor. Hayatında iki Türk’ün çok önemli rolü olmuş. Leyla Gencer’e hayran. Onun jüri üyesi olduğu bir konkurda seçilmiş ve onun yanında yetişmiş.
Şimdi Ferzan Özpetek’in sahneye koyduğu La Traviata ile bütün dünya onu tanıyor.

Haberin Devamı

BAŞLANGIÇ SAHNESİNDE PERDEYE LAURA ANTONELLİ KONACAKMIŞ
- Sohbet sırasında Ferzan Özpetek’le ortak bir yanımız ortaya çıkıyor. İkimiz de bir zamanların ünlü sinema yıldızı Laura Antonelli’ye hayranmışız. La Traviata’ya getirdiği en çarpıcı sinematografik değişikliklerden biri, sahne açılmadan perdenin üzerine yansıtılan güzel bir kadın portresi.
Özpetek önce Laura Antonelli’nin bir fotoğrafını koymayı düşünmüş. Çünkü, Laura Antonelli’nin hayatındaki trajediyi,  Traviata’nın trajik karakteri Violetta Valery’ninkine çok benzetiyor.
Antonelli, çok cömert bir kadındı ve bütün parasını kaybetmişti. Bugün küçük bir kasabada tişört satarak hayatını kazanmaya çalışıyor.
Ancak görüntünün hareketli olmasının daha iyi olduğunu düşününce, onun yerine soprano Giannattassio’nun görüntüsünü koymuş.

Haberin Devamı

SOPRANO GÖĞSÜNÜ KAPATMAK  YERİNE AÇMAYI TERCİH ETTİ
- Oyunun en çarpıcı sahnelerinden biri, genç Alfredo’nun kendisini terkettiğini sandığı Violetta’yı omzundan yakalayıp yere ittiği sahneydi. Violetta yere düşerken, elbisesinin sağ omuz askısı kopuyor ve göğsü açılıyor. Bu uzunca sahne boyunca sol eliyle  göğsünü tutuyor.
Ben, askının kazayla koptuğunu sanmıştım. Özpetek’ten öğrendim ki, hayır senaryoda varmış. Ancak soprano o sahneyi farklı oynamış. Özpetek, sopranonun eliyle göğsünü kapatmasını istemiş. Soprano ise daha teşhir eder şekilde oynamış.
Tabii ki ben bu emprovizasyondan çok memnun kaldım. Carmen Giannattassio’nun göğüsleri güzeldi.
Anna Nebretko’yu aratmıyordu.

/images/100/0x0/55eae14bf018fbb8f89c9784

ÖZPETEK’İN BABA KARAKTERİNE GETİRDİĞİ KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK
Klasik sahnelemelerde bu sahnede baba oğula yaklaşıyor. Ferzan Özpetek bu sahnede baba ile oğulun ilişkisini tersine çeviriyor.

KAPANIŞTA VIOLETTA PERDENİN ÖNÜNDE Mİ ARKASINDA MI?
- En çarpıcı değişikliklerden biri, kapanış sahnesi.
Violetta ölmek üzereyken yataktan aşağı kayar ve yere yığılır. Normal sahnelemelerde perde kapandığında o içerde kalır.
Özpetek ise oyuncusundan iki adım daha öne çıkmasını istemiş. Böylece perde kapandığında, Violetta tek başına yerde seyircinin önünde kalıyor.
Tabii ki çok etkileyici bir sahne…
- Tabii daha önce yazıldığı ve okuduğunuz için, La Traviata’nın birinci sahnesine getirdiği Osmanlı ve Türk motiflerini tekrar yazmıyorum.
Bu arada yemekte Özpetek’in Sultan Abdulhamid’e büyük bir ilgisinin olduğunu öğrendim. Hakkında epey kitap okumuş.

*

Evet kim ne derse desin; kim ne yazarsa yazsın;
Bugün artık opera sahnesinde Losey gibi bir Ferzan Özpetek gerçeği var.
Hem sinema, hem opera için ne büyük bir şans…

Foto: Daniele Baracco

Yazarın Tüm Yazıları