Paylaş
Türk-Rus karma ekonomik konseyi bu hafta toplanıyor.Dün araştırdım.Türkiye'ye gelecek Rus heyetinin başında kim var?
Sağlık Bakanı geliyormuş.
DÜŞÜK DÜZEY
Bunun anlamı açık. Ruslar, heyetin başına çok yüksek düzeyde bir ekonomi yetkilisi koymamışlar.
Acaba neden?
Ruslar'ın daha Sovyet rejiminden bu yana diplomasilerinde çok dikkat ettikleri bir tutumları vardır.
Bu gibi ilişkilerde mütekabiliyete çok önem verirler.
Demek ki Türkiye daha önceki karma ekonomik komisyon toplantılarına çok etkili bakanlar göndermemiş.
Ama bence olayın bir ikinci yanı daha var.
YANLIŞA DEVAM
Sovyet rejiminin yıkılışından beri, Türkiye'nin Rusya politikası inanılmaz yanlışlıklarla sürdürülüyor.
Rahmetli Özal'ın başlattığı yanlışlık ne yazık ki, bugün giderek büyüyen bir şekilde sürdürülüyor.
Dört yıl boyunca Hürriyet'in Moskova büro temsilciliğini yaptım.
Glasnost ve perestroyka yıllarında oradaydım. Rusya'yı yakından izleme imkânına sahip oldum.
Dönüşümde, başta Özal olmak üzere tanıdığım bütün yöneticilere şunu anlatmaya çalıştım.
‘‘Sovyet sisteminin çöküşüne bakıp, Rusya'nın artık önemsiz bir ülke haline geldiği inancına kapılmayın. Rusya yakın zamanda yine çok büyük bir süper güç olacak. Serbest pazar ekonomisine geçişten sonra bu ülke yine zenginleşecek. O zaman Türkiye için bugünden çok daha büyük imkânlar doğacak.’’
Ancak derdimi anlatabildiğimi sanmıyorum.
Önce Türk Cumhuriyetleri ile ilgili abartılı davranışlar başladı. Bunun Moskova üzerinde nasıl bir etki yaptığını hepimiz gördük.
Sonra Çeçen politikasındaki inanılmaz hatalar geldi.
Çeçen direnişçilere yapılan yardımlar artık resmi kişilerin ağzından açıklanır hale geldi.
Bazı Türk resmi yetkililer Çeçenistan sınırında yakalandılar.
Avrasya Feribotu'nu kaçıranların, alay eder gibi birbiri ardından kaçırılmaları işi iyice zıvanasından çıkardı.
Sonunda bu noktaya geldik.
Başbakan Mesut Yılmaz, dün Gökova gibi bir cennet köşesini belki de bir iki yıl içinde harap edecek bir tesisin temelini attı.
CESUR KARAR
Türkiye, bundan beş yıl önce dönemin başbakanı Süleyman Demirel'in ağzından, ‘‘kapatılacağını’’ açıkladığı bu santralı çalıştırma gibi tarihi bir sorumluluğun altına giriyor.
Neden?
Çünkü enerji darboğazına girdik.
Başbakan Yılmaz dün, bu santralı açmanın hükümeti için ‘‘çok cesur bir karar’’ olduğunu söylüyor.
Bir bakıma doğru, bir bakıma yanlış.
Doğru, çünkü tabiatı mahvedecek böyle bir kararın altına imza atmak cesaret ister.
Doğru değil. Çünkü asıl cesaret, bu santalın kapatılması kararını vermekti.
Ama veremedi.
Çünkü elektrik kısıntıları, bir hükümetin başındaki en büyük beladır.
Türkiye böyle kötü tercihlerle karşı karşıya kalmak istemiyorsa, daha çok doğal gazla çalışan santral açmak zorunda.
Tabii bunun için de daha çok doğal gaz almak zorunda.
DUVARLAR YIKILIRKEN
Kimden? Rusya'dan.
Ama sizin sorumsuz politikalarınız bu ülkeyi size düşman edecek hale getirmişse ne yapacaksınız?
Şu inanılmaz çelişkiye bir bakın. Türkiye, Soğuk Savaş'ın en karanlık günlerinde Rusya ile iyi ilişkiler sürdürmüş. Ama şimdi ekonomik ilişkilerin çok daha arttığı, Demir Perde'nin yıkıldığı bir ortamda, genelkurmay başkanınızın bu ülkeyi neredeyse düşman ilan ettiği mektuplar yazdığı bir noktaya gelmişsiniz.
Acaba neden? O dönemin politikacıları mı çok başarılıydı, yoksa bugünküler mi çok sorumsuz?
Bunun cevabını tarih verecek. Ama daha bugünden bildiğimiz bir şey var. Komünizm duvarları yıkılırken, Türk diplomasisi de bu duvarların altında kaldı.
Paylaş