Paylaş
Kimine göre modern Mısır’ın kurucusuydu.
*
1973’te İsrail’e karşı Yom Kippur Savaşı’nı ilk başlatan pilottu.
Bütün Arapların kaybettiği bir savaş olduğu halde, o yine o savaşın kahramanıydı.
*
Otuz yıl Mısır milletinin başkanıydı.
Mısır’ı demir bir elle yönetmişti.
Ama ondan geriye sadece yolsuzluk ve istibdat hatırası kaldı.
Sonra bir halk ayaklanması oldu.
Üç günde devrildi.
Hasta yatağında mahkemeye demir bir kafesin arkasında getirildi.
Mısır halkına ondan kalan en etkileyici kare işte bu oldu.
Yine de şanslıydı, sonu Saddam ve Kaddafi’den daha az trajikti.
*
Hayatının son dönemini Kahire’de Nil Nehri’ne bakan bir evde mahpus olarak geçirdi.
Gördüğü son manzara önünden akan Nil Nehri’nin hüzün ve utançtan başka bir şey getirmeyen sularıydı.
Önünden geçen tek şey ise biriktirdiği o şanlı mazi değil, hakkındaki yolsuzluk, insan hakları ihlalleri, baskı ve istibdattan oluşan bir hatıra çamuruydu.
*
Mısır’ın güçlü başkanı Hüsnü Mübarek dün işte böyle bir vesikalık ile bu dünyaya veda etti.
Ölümünü devlet televizyonu duyurdu.
*
Onu deviren Mursi de yargılanırken mahkeme salonunda ölmüştü.
Mazi böyleydi, ama her ikisinin yerine geçen Sisi’yi bekleyen nehir kenarı da büyük bir ihtimalle bundan farklı olmayacaktı.
Çünkü demokrasiyi bir türlü öğrenemeyen Ortadoğu’nun makûs talihidir bu...
O bölgede giderek İslam’ın makûs talihi haline gelmiştir.
*
Dünkü son kare bir kere daha gösterdi ki...
Arap liderlerinin hiçbiri Atatürk gibi yaşayan bir anıta dönüşememiştir. Bu da Allah’ın Türkiye’ye bahşettiği, bizlerin de ne yazık ki kıymetini yeterince bilemediğimiz bir şeydir...
*
Nedir o derseniz... Her şeye rağmen yürüyen, yürütülmeye çalışılan bir demokrasi...
Laiklik... Darbe yapan askeri bile 3 yıldan fazla iktidarda tutmayan bir halk iradesi...
‘AFFETME KONFERANSI’NIN ‘NEFES KOÇU’ ANLATIYOR
PAZAR günü “Affetme konferansında niye bu kadar az erkek var” diye yazmıştım.
Bu konferans gündeme geldiğinden beri bir kişi var ki onun çıkıp konuşmasını bekliyordum.
O kişi aslında bu konferansın arkasındaki asıl düzenleyiciydi.
Uluslararası Nefes Koçluğu Federasyonu Kurucu Başkanı Nevşah Karamehmet...
Çünkü “Demartini Method”un Türkiye temsilcisi oydu.
Onunla bir kere buluşmuş ve uzun uzun sohbet etmiştik.
Nihayet konuştu.
Dün yazışma yoluyla şöyle bir sohbet yaptık.
AFFETME DEĞİL AFFETMEYE GEREK YOK KONFERANSIYDI O
Yapılan seminerin tam adı neydi?
“Breakthrough Experience...”
Katılanların söylediği gibi bu bir affetmeyi öğrenme kursu muydu?
“İçerikle ilgili ciddi bir yanılgı var. Demartini Method’un Türkiye temsilcisi, organizasyon sahibi ve metodun tek uygulayıcısı olarak hem John hem kendi adıma belirtmek isterim ki o bir ‘affetme kursu’ değildi. Diğer eğitimlerimizde de ilk öğrettiğimiz şey affetmek değil.”
Öyleyse niye affetme kursu diye algılandı?
“Biz şunu öğretiyoruz: Affedilecek bir şey yoktur. Özür dilemeniz gereken bir şey de yoktur. Hiçbir insan affedilmesi veya özür dilenmesi gereken bir şey yapmaz. Yani aslında affetme değil tam tersini öğretiyoruz.”
Katılanlardan bazıları ‘Affetme semineri’ diye algılamış. Sizce bu seminer hangi algıdan dolayı bu kadar ilgi gördü? Affetmeyi öğrenmek mi yoksa affetmeye gerek yok algısından mı?
“Bu kursu Mart 2021’de tekrar organize edeceğim. Ona gelip bizzat kendiniz karar verirsiniz.”
İlk seminerde neden çok az erkek vardı?
“İlk organizasyona gelenler benim arkadaş çevrem, kurslarımı bitiren öğrencilerim ve nefes koçları ekibimdi. Bir dahaki sefere iş dünyasından da önemli isimlerin katılacağı kanaatindeyim. Bu defa siz de katılırsanız erkek sayısı en azından bir kişi artar. Belki ötekiler de gelir.”
CLİNTON VE YELTSİN BU SEMİNERDE NE ÖĞRENDİ
Biri eski ABD Başkanı Bill Clinton...
Öteki eski Rusya Başkanı Boris Yeltsin...
Acaba onlar hangi amaçla izlediler bu programları diye çok merak ettim.
İstanbul’da gelecek yıl yapılacak seminere katılırsam soracağım ilk soru bu olacak.
HAPİSHANE YOLUNDAN HASTANEYE ÇEVRİLEN ARABA
AMERİKA’da son 10 yılın en önemli davasında jüri kararı vermiş...
Weinstein iki ayrı tecavüzden suçlu bulunmuş. Beş yıldan 29 yıla kadar hapis cezası alabilecek. Hâkim ne kadar ceza alacağına 11 Mart günü karar verecek.
Ancak o güne kadar cezaevine konulmasını emrediyor. Kelepçe takılıp Rikers Adası’ndaki cezaevine götürülecek.
Araba yola çıkıyor.
Ama bir anda fenalaşıyor ve araba yolunu değiştirip Bellevue Hastanesi’ne gidiyor.
Şikâyeti göğüs ağrısı ve çarpıntısı...
Bellevue aslında psikiyatri dalında uzmanlaşmış bir hastane.
Ama Rikers Adası cezaevinin hasta mahkûmları da oraya götürülüyor.
Bence doğru adres...
Çünkü bir zamanların yıkılmaz gibi görünen güçlü adamının önümüzdeki dönem haddinden fazla psikiyatrik yardıma ihtiyacı olacak.
SESSİZLİK KIRICILARI
‘SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN’ DİYENE CEVAP
HARVEY Weinstein’in yargılanması yeni bir hareketin doğmasına da neden oldu.
“Silence Breakers” yani “Sessizlik Kırıcıları” denilen bu hareket özellikle Instagram üzerinde çok etkili bir çalışma yapıyor.
Önce Weinstein’in tacizine veya tecavüzüne uğrayan kadınlar tarafından başlatıldı.
Weinstein’in suçlu bulunmasından sonra bu platformdan en çok atılan mesaj şu oldu:
“Artık en güçlüler bile cezasız kalmayacak...”
Bence bütün kadınlarda yükselen bir dip dalga duygusu var.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diyen mağrur güce karşı yükselen bu karşı ses şu:
“Asıl sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun...”
GÜNÜN ŞARKISI
SEZEN’İN YENİ ŞARKISINI ‘İZMİR’İN KIZLARI’ İLE DİNLEDİK
SEZEN Aksu yeni şarkılarını “Demo” adı altında single’lar haline yayınlıyor.
Sonuncusu geçen cuma günü streaming platformlarına konuldu.
“Ben de Yoluma Giderim” adlı şarkısını, geçtiğimiz haftalarda ‘İzmir’in Kızları’ oyunundan sonra oyuncularla birlikte dinlettirmişti bize.
Ama küçük bir hoparlörden dinlediğim için pek anlayamamıştım.
Çok güzel bir şarkıymış.
Bu haftamı kurtarır yani...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Paylaş