Paylaş
Bütün dünyada İslam’ın tartışıldığı şu günlerde Türkiye Cumhuriyeti devletinden gelen en önemli sözler diye okumuştum...
Önce İslamofobinin yaygınlaştığı ülkelere Müslüman ülkelerde yükselen tepkiyi anlatıyor: Diyor ki:
“Müslümanlar kendi kutsallarına yapılan saldırıları sonuna kadar reddetmek ve meşru kurallar çerçevesinde tepkisini göstermek zorunda. Aksi halde kendisine ihanet etmiş olur.”
Arkasından Müslüman dünyaya sesleniyor, diyor ki:
“Fakat bunu şiddet, terör ve cinayet yoluyla yapmaya başladığında bu mücadeleyi daha baştan kaybetmiş olur. Zira Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi ‘Savaş ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir’.”
Sonra Fransa’da başı kesilerek öldürülen öğretmen olayına tepkisini çok net ifadelerle belirtiyor, diyor ki:
“Fransa’da malum karikatürleri derste gösterdiği için bir öğretmenin öldürülmesi de asla kabul edilemez, asla meşru gösterilemez. Bu kısırdöngüden çıkmak zorundayız, aksi halde ‘Dişe diş, göze göz’ diye diye ortada sağlam bir tane insan kalmayacak.”
Sonunda bütün Müslüman dünyaya sorumluluğunu hatırlatıyor, diyor ki:
“Hangi gerekçeyle olursa olsun Müslüman toplumların, din adamlarının ve siyasi liderlerin bu DEAŞ’çı, El-Kaideci, tekfirci zihniyeti kesin bir dille reddetmesi ve bu tür fanatiklerin dinimizi rehin almasına izin vermemesi gerekiyor. Birileri çıkıp benim kutsal kitabımdaki ayetleri kafa kesmek için, masum insanları diri diri yakmak için kullanıyorsa ve bunu yaparken benim kutsal kelimelerimi kullanıyorsa buna herkesten önce ben karşı çıkmak zorundayım. O zihniyeti besleyen iklimi ben değiştirmek zorundayım. Bunu yapmadan başkalarını suçlamak sorunu çözmez sadece derinleştirir.”
Evet böylesine etkileyici, böylesine cesur, böylesine gerçekçi sözler bunlar...
İslamofobi histerisine kapılmış ülkelerdeki fanatiklerin bütün silahlarını ellerinden alan medeni, insani bir yaklaşım.
Beklerdim ki herkes çıkacak “Helal olsun İbrahim Kalın” diyecek...
“Helal olsun Hürriyet böyle bir mülakatı yayınladın” diyecek...
Ama ne görüyorum...
Bunu demedikleri gibi, “Ombudsman” adıyla yazılar yazan bir arkadaşımız, Hürriyet’i eleştiriyor...
Neymiş bu bir mülakat değil, yazılıp verilmiş bir metinmiş...
*
İyi de kardeşim bir de şöyle düşün...
Bu daha da iyi değil mi...
Kimse sormadan Cumhurbaşkanlığı kendiliğinden bu mesajı vermek istemiş...
Bu soruyu o sormuş bu sormuş ne fark eder...
PANDEMİDE GÖZÜMÜZÜ NİYE KOMŞUMUZUN EVİNE DİKTİK
STREAMİNG film platformları bu yılın üçüncü çeyrek rakamlarını açıkladılar.
Üçüncü çeyrekte en çok izlenen film “American Murder: The Family Next Door” olmuş...
“Amerikan Cinayeti: Komşu Kapıdaki Aile...”
Dünyada 58 milyon kişi izlemiş.
Film Amerika’da küçük bir kasabada, kaybolan bir kadın ve iki çocuğunu anlatıyor.
Bu film dünya video tarihinde yepyeni bir trendin en çarpıcı ilk örneklerinden biri...
Çünkü belgeselde kullanılan her görüntü gerçek.
Kaybolan kadının, eşiyle ve arkadaşlarıyla WhatsApp mesajlaşmaları, kadının Instagram, Twitter, Facebook paylaşımları ve blogundan alınan görüntüler...
Komşuların çektiği videolar. Evdeki, komşulardaki, sokaktaki güvenlik kameralarının görüntüleri...
Poliste sorgulama kayıtları, mahkeme sırasındaki kayıtlar...
*
Hepsi birleşmiş ve muazzam bir “true crime” yani gerçek suç filmi ortaya çıkmış...
ARTIK HEPİMİZ MAHALLE DEDEKTİFİYİZ
FİLM sosyolojik olarak bize şunu da anlatıyor...
Artık hepimiz komşu kapıda ne oluyor daha meraklıyız...
Artık hepimiz muazzam bir görsel denetim ve kayıt altındayız...
Artık hepimiz birer mahalle dedektifi haline geldik...
BORAT, KIMIZIN AT SİDİĞİ DEĞİL AT SÜTÜ OLDUĞUNU KABUL ETTİ
Bir iletişim ve pop kültür sosyoloğu olarak son günlerde en ilgimi çeken olaylardan biri Borat’ın Kazakistan’la barışması oldu. Borat 2006 yapımı bir İngiliz filmi...
Konusu, “şanlı Kazak milletinin” çıkarlarını sağlamak için, Amerikan kültürünü incelemek üzere Amerika’ya giden Kazak gazeteci Borat Sagdiyev’in komik hikâyesi...
Bu arada bol bol Kazakistan’la dalga geçiliyor... Mesela “Kazakların içki olarak at sidiği içtiği” gibi laflar var...
*
Tabii ki film Kazakistan’ı ayağa kaldırdı ve filmi oyuncusu Sacha Baron Cohen’e demedik laf bırakmadılar.
Amazon Prime 29 Eylül günü birinci Borat filminin devamı olan Borat 2’nin tanıtım filmini yayınlayınca herkes yeni bir savaşın başlamasını beklemeye başladı.
Ama çok tuhaf bir şey oldu...
Kazakistan yönetimi, Borat filmlerini ülkelerini tanıtmak için kullanmaya karar verdi.
Ve, Borat 2 önceki gün streaming platformlarında gösterilmeye başlandığı sırada Kazakistan da “Kazakistan çok güzel” diye bir turizm kampanyasını başlattı...
Bir de küçük bir video hazırlattılar.
Kazakistan’da bir adam marketten kımız alıp içiyor ve “Bu da çok güzel” diyor...
Böylece kımızın at sidiği değil, at sütü olduğu anlatılıyor.
*
Saha Baron Cohen bunu öğrenince şöyle bir mesaj yayınladı:
“Bu bir komedi ve gerçek Kazakistan, Borat’ta anlatılanın aksine çok güzel ve modern bir ülke.”
Modern iletişimin en önemli “10 emir”inden biri işte budur:
“Dezavantajı avantaja çevir...”
BORAT’IN YENİ HEDEFİ TRUMP
GEÇTİĞİMİZ günlerde Borat’ı oynayan aktörle Trump arasında güzel bir polemik yaşandı.
Sacha Baron Cohen bir televizyon programında Trump’ı oynadı.
Trump’ın buna tepkisi ise şu oldu:
“Hiç komik değilsin...”
Ama konuşulan onun bu sözü değil Sacha Baron’un şu cevabı oldu:
“Sen de hiç komik değilsin ama bütün dünya sana kahkahalarla gülüyor...”
SARI YAZIN SON HARİKA ŞARKISINI DİNLERKEN HAYAL ETTİKLERİM
GEÇEN hafta çıkan yeni şarkılardan birine fena halde takıldım.
Gavin James söylüyor.
“I Miss You-Paddy’s Song.”
Dinliyor dinliyor ve hayal kuruyorum...
Bir yelkenlideyim...
Ege yaza müthiş bir güzellikle veda ediyor...
Tavsiye ederim bu şarkının arkasından, yaz başında çıkmış harika bir bossa nova caz parçası var bir de onu dinleyin...
Urban Love’dan “Suedehead”...
Çok güzel bir sarıya veda partisi oluyor...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş