Öleceksen erkek gibi öl, başaracaksan kadın gibi

BİR Türk kadını Vodafone gibi bir dünya iletişim devinin uluslararası ticari operasyonlar ve strateji başkanı oldu.

Haberin Devamı


Serpil Timuray
15 Ekim itibarıyla dünyanın 7’nci en büyük küresel iletişim şirketinin en önemli ikinci görevine getirildi.

 

* * *

 

Bu ne demektir biliyor musunuz?

 

 

Şu demektir:

 

* *  *

 

462 milyon abonesi olan bir şirketin bütün ticari operasyonlarının ve gelişme stratejilerinin başında olmak demektir.

 

* * * 

 

300 milyon abonesi olan Twitter’dan 160 milyon daha fazla insana dokunabilen bir iletişim ve paylaşım sisteminin başında olmaktır.

 

Haberin Devamı

Yıllık 56 milyar Euro geliri olan dünyanın 7’nci büyük telekomünikasyon şirketinin en önemli ikinci görevinde olmak demektir.

 

* * * 

 

Şaşırmadım, bekliyordum.

 

Sevindim, erkek egemen bir sektörde kadın olarak bileğinin, aklının, tecrübesinin ve başarısının hakkıyla elde etti.

 

Gururlandım, böylesine küresel rekabetçi bir şirkette bir Türk kadını olarak o koltuğa oturdu.

 

Ve... “Harika” dedim, ülkemde ‘adam’ gibi ölmenin sadece erkek milletine layık görüldüğü bir günde, o kadın gibi yaşayıp, kadın gibi başarmanın ne olduğunu, demode maço raconunu bir türlü değiştiremeyen erkek milletine iyi bir çağdaş yaşama dersi verdi...

 

* * * 

 

Milli hırsımız böylece yeni toplumsal işbölümünü de zımnen kabul etmiş oldu:

 

* * * 

 

Haberin Devamı

Erkekler ‘adam’ gibi ölecek ama hayatta çuvallayacak... Kadınlar ise kadın gibi yaşayacak, kadın gibi yaşatacak, kadın gibi çalışacak, kadın gibi başaracak.

 

* * *

 

Vallahi ben Allah’tan, erkek gibi değil, insan gibi ölmeyi dilediğim için bu yeni işbölümü beni hiç bozmaz.

 

 

ERKEKLER NASIL ÖLÜR

KADINLAR NASIL ÖLÜR

MUJİKLER NASIL ÖLÜR

 

 

 

 

BÜYÜK Rus yazar Tolstoy’un, bir tren istasyonunda ölürken şöyle bir söz söylediği anlatılır:

 

 

 

“Ya Mujikler... Acaba onlar nasıl ölür?”

 

 

 

* *  *

 

 

 

Öğrendik ki, erkekler 2 tür ölürmüş:

 

 

 

Adam gibi, bir de madam gibi..

 

 

 

* *  *

 

 

 

Ya kadınlar...

 

 

 

Mesela kocasından 28 bıçak yiyerek ölen, daha doğrusu öldürülen bir kadın nasıl ölmüştür?

 

 

 

Adam gibi mi, madam gibi mi?

 

 

 

Haberin Devamı

Kurtuluş Savaşı’nda ölen kadınlarımız nasıl ölmüştü?

 

 

 

Adam gibi mi, madam gibi mi?

 

 

 

Fransa’nın ulusal kahramanı Jeanne d’Arc bir madamdı...

 

 

 

Sizce nasıl ölmüştür?

 

 

 

Adam gibi mi, madam gibi mi?

 

 

 

Ya bir travesti... O bir adam gibi mi?...

 

 

 

* *  *

 

 

 

Allah hepimize gecinden versin, adam gibi ölmeyi tercih edenlere de yatağında huzurlu ölümler dilerim.

 

 

 

* *  *

 

 

 

Huzurlu bir ölüm Allah’ın insana bahşedeceği en güzel şeylerden biridir.

 

 

 

* * * 

 

 

 

İnsan olarak doğduğumuza göre, insan gibi ölmek güzel bir şeydir.

 

 

HEPİMİZE HAYIRLI OLSUN ORTADOĞU’ DA MÜSLÜMAN’IN 30 YIL SAVAŞLARI BAŞLADI

 

HIRİSTİYAN dünyası kendi içindeki din savaşını birkaç yüzyıl önce yaşamıştı.

 

 

 

Haberin Devamı

Protestanlar ve Katolikler diye ayrılıp, kendi savaşlarını kendileri yapmıştı.

 

 

 

Şimdi Müslümanların 30 Yıl Savaşları başladı.

 

 

 

Ama kendi başlarına bu işi yapamadıkları için, yapmaya cesaret edemedikleri için, Hıristiyanları da işe karıştırdılar.

 

 

 

Kirli bir vekalet savaşı başladı...

 

 

 

Kimse bize maval okumasın.

 

 

 

Bakmayın oraya Şii mi girsin, burayı Sünni mi alsın garabetine...

 

 

 

Bu, İslam dininin savaşı da değildir.

 

 

 

Bu, apaçık, ihtiraslı liderlerin ülkelerindeki meseleleri bile yürütemeyen kasaba siyasetçilerinin İslam dini üzerinden yürüttüğü kirli bir savaştır.

 

 

 

Hıristiyanlık 30 yıl süren, 100 yıl süren savaşları ile inancı savaş nedeni olmaktan çıkarıp, çağdaşlaşmayı, medeni toplumlar kurmayı başarmıştı.

 

 

 

Haberin Devamı

Bense bir Müslüman olarak karamsarım, çok karamsarım...

 

 

 

Sığınabileceğim tek teselli şu:

 

 

 

Suriye ve Irak savaşı da inşallah, inancım üzerinden savaşan muhteris diktatörler döneminin sonu olur.

 

 

 

 

ÜLKEMİZİN ÜZERİNE AĞIR  BİR KEFEN GİYDİRDİK

 

 

 

 

BUGÜNLERDE bir psikoloğa sormak istediğim soru şu:

 

 

 

Bu kadar ‘şahadetten’ söz etmek, ölümle yatıp ölümle kalkmak, siyaseti ve onun belagatinin üzerine böyle ağır bir kefen geçirmek sağlıklı bir şey mi?

 

 

 

Ben şu yaşıma geldiğim halde yaşamak istiyorum kardeşim...

 

 

 

Ölmek değil...

 

 

 

Ben bu dünyaya ölmeye gelmedim. Çünkü kendi kendime soruyorum...

 

 

 

Ölmeye geldiysem niye yaratıldım?

 

 

 

Ve açıkça şunu düşünüyorum ve haykırmak istiyorum: Şahadetten başka bir şey konuşmayan, her gün yatıp kalkıp ölmek üzerine konuşan bir nesilden geleceğe iyi bir miras kalmaz.

 

 

 

O yüzden diyorum ki...

 

 

 

Yaşamayı sevenler...

 

 

 

Sesinizi biraz yükseltin yahu...

 

 

 

Yükseltin ki, hiç olmazsa çocuklarınız bu ölüm vuvuzelasını işitmesin.

 

BAKLAVA ERKEĞİN SONU: ÖNCE ÖLÜLERİ GELDİ, SIRA YAŞAYANLARDA

 

 

LOS ANGELES’ta kaldığım Hilton Oteli’nin koridorunda şimdi hayatta olmayan bazı Hollywood efsanelerinin filmlerinde giydiği elbiselerin orijinalleri sergileniyordu.

 

 

 

Bunlardan biri Steve McQueen’in otomobil yarışlarında giydiği monttu.

 

 

 

Steve McQueen son yıllarda yeniden etkili bir stil ikonu haline geldi.

 

 

 

Persol gözlükleri reklamlarında onu kullanıyor.

 

 

 

Paris’e son gidişimde ise birçok restoranın duvarında, tasarım markası vitrininde Serge Gainsbourg’un fotoğraflarını gördüm.

 

 

 

Pazar günü Cengiz Semercioğlu’nun köşesinde Atıl Kutoğlu’nun sözlerini okudum.

 

 

 

Dar kesim, ‘slim fit’ gidiyormuş... Evet, bunu ben de görüyorum.

 

 

 

Bana göre giden sadece ‘slim fit’ değil, onun içindeki anormal fit beden de gidiyor... Onun dünyayı 6 baklava diliminden ibaret gören beden faşizmi de...

 

 

 

1970’lerin ağzından sigara eksik olmayan, biraz sallapati cool erkeği de geri dönüyor.

 

Önce ölüleri geri döndü... Yakında yaşayanları gelecek...

 

MUDO’NUN 1960’LARDA EN  ÇOK SATTIĞI 3 LONG PLAY

 

VİNİL plağın dönüşü muhteşem oldu.

Genç arkadaşlarımın neredeyse tamamı evlerini yine vinil 33’lük plaklarla doldurdu.

 

Geçen gün Mustafa Taviloğlu ile sohbet ediyordum. 1960’lar ve 70’lerin ilk yarısında onun dışarıdan plak getirip sattığı butikleri vardı.

 

“O günlerde en büyük parayı 3 plaktan kazandım” diyor. Sıralaması da şöyleymiş:

 

The Beatles - “Sergeant Pepper’s Lonely Hearts Club Band”

 

Dave Brubeck - “Take Five”

 

West Side Story filminin soundtrack’ı.

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları