Ertuğrul Özkök: O meçhul dışişleri yetkilisi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

BİR süredir ‘Meçhul bir Dışişleri Yetkilisi’’ durmadan konuşuyor. Bazı gazetelere, bazı gazetecilere ‘‘Adı mühim değil’’ demeçler veriyor.

Aslında konuşmuyor, terör saçıyor...

Avrupa Birliği'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen'in bıraktığı belgeyi asla ve asla tartıştırmak istemiyor.

Birileri, ‘‘Belgede isteyene kendi dilinde yayın ve eğitim hakkı verilmesi’’ istendiğini yazıyor.

Dışişleri'nin meçhul ve derin gırtlağı anında esip savurmaya başlıyor:

‘‘Siz Avrupa'ya girmemizi mi engellemeye çalışıyorsunuz?’’

Orada da kalmıyor. Yüzde yüz saflıktaki psikolojik terör devam ediyor:

‘‘Siz anti-Avrupa güçlerin karanlık emellerine hizmet eden karanlık adamlar mısınız?’’

Hoppalaaa...

VATAN HAİNİ MUAMELESİ

Gazetecilik yaparak, Türk halkının geleceğini çok yakından ilgilendiren bir meseleyle ilgili önemli bir belgeyi kamuoyuna duyurmak isteyen insanlara neredeyse vatan haini muamelesi yapılacak.

Meçhul ve derin gırtlak önce belge-melge yok diyor.

Fakat daha o bunları söylerken, ülkenin Başbakanı, ülkenin Avrupa Birliğinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı çıkıp ‘‘Evet Verheugen bir belge bıraktı’’ diyor.

Ama meçhul ve derin gırtlağı ikna etmek mümkün değil.

O yine bildiğini okumaya devam ediyor.

‘‘Sizi gidi Avrupa düşmanları sizi...’’

Suçladığı insanlar da kim? Her ikisi de gazetecilik kariyerlerini ‘‘sağlamlık’’ üzerine yapmış, şimdiye kadar hiçbir haberleri yalanlanmamış, mesleki sicilleri yıldızlı pekiyilerle dolu iki insan.

DERİN VE MEÇHUL ADAM

Dışişleri'nin meçhul ve derin gırtlağı ise...

Adı üstünde adam derin ve meçhul. Kim olduğunu bilmiyoruz.

Bir gün o gazeteye, bir gün bu gazeteye kendi telaşını, kendi anti şeffaflığını Avrupa sevgisi olarak yutturmaya çalışıyor.

Oysa amacı besbelli.

Türk halkının geleceğini çok yakından ilgilendiren bir belgeyi kamuoyundan saklamak.

Durmadan, ‘‘Merak etmeyin belgede endişe edecek hiçbir şey yok’’ diyor.

Ama nedense eli bir türlü o belgeyi yayınlamaya da gidemiyor.

Türkiye'de ilginç bir gazetecilik anlayışı giderek yayılmaya başlıyor.

Bir gazetede hoşuna gitmeyen özel bir haber mi çıktı.

Hemen bunun arkasında derin senaryolar arayacaksın, ona başı ‘‘anti’’ ile başlayan bir etiket yapıştıracaksın ve ondan sonra da vicdan huzuruyla gidip başını yastığa koyacaksın.

Yani mesleki vicdanın rahat, horul horul uyuyacaksın.

Neyse biz bunları bırakalım. Yine o derin ve meçhul gırtlağa dönelim.

Hani Dışişleri'nin durmadan konuşan ama elindeki belgeyi bir türlü açıklayamayan o meçhul şahsiyetine.

Meçhul şahıs durmadan demokrasiden söz ediyor.

Ve gazetecilik yapıp, bu belgeyi yayınlayan insanları da neredeyse anti demokratlıkla, Avrupa düşmanlığıyla suçluyor.

Biz Türkiye'nin AB'ye girmesini bütün yüreğimizle istiyoruz.

Yaptığımız gazetenin son 20 yıllık arşivlerine bakanlar, bu gazetenin AB'ye üyelik konusundaki neredeyse militanca tavrını gayet iyi bilirler.

Bu konuda ne bir kompleksimiz, ne de gocunacağımız bir sicilimiz var.

AB MİLİTANLIĞI

Ama biz bu ülkede AB'ye girmek istemeyen insanların görüşlerini açıklamasının da demokratik bir hak olduğuna inanıyoruz.

Öyle olmasa Avrupa'nın en demokrat ülkelerinde bile referandumlarda AB'ye girmeye karşı yüzde 49'lara, 51'lere varan oranda hayır diyen insanlara ne diyeceğiz?

Faşist mi, Nazi kazıntısı mı, yoksa karanlık, Avrupa düşmanı mı?

Bu terörist demagoji, Türkiye'de giderek demokrasi kelimesini en fazla kullanan bazı insanlara musallat olmaya başlıyor.

Demokrasi her şeyden önce bir tahammül, başkalarının görüşlerine de saygı ve birlikte yaşama kontratının rejimidir.

AB'ye giriş Türk toplumunun Batı'ya yürüyüşünün en önemli ve en muazzam adımlarından biridir.

Biz bütün yüreğimizle bu güzergáhın savunucusuyuz.

Sadece görüşlerimiz, vaziyet alışlarımızla değil, hayat tarzlarımız ve geçmişte Türkiye'yi geriye döndürmek isteyen insanlara karşı verdiğimiz mücalede ile de bu güzergáhın yolcusuyuz.

Ama hiçbir güç bizi bu güzergáhta kamuoyunu aydınlatma görevinden vazgeçiremez.

AÇIKLAYIN O BELGEYİ

Biz bir iddia ortaya atıyoruz. Verheugen'in bıraktığı belgede şöyle bir cümle var:

‘‘İsteyene kendi dilinde eğitim ve yayın hakkı verilmesi.’’

Şimdi Dışişleri'nin terör estiren o meçhul şahsına sesleniyoruz:

‘‘Bu belgeyi halktan niye saklıyorsunuz? Türk halkının bu belgede yazılan fikirleri kabul edebilecek olgunluğa gelmediğine mi inanıyorsunuz? Yoksa başka mazeretleriniz mi var?’’

Evet, bizim iddiamız ortada. Bu iddiaları kendi adımızla, meçhuliyet zırhına bürünmeden rahatça ortaya koyuyoruz.

Haydi siz de kendi adınızla söz alıp Türk halkını bu önemli süreçte bilgi sahibi yapın.

Yazarın Tüm Yazıları