Paylaş
DÜNÜN ÖZETİ
1982 yılında Londra’nın Blackfrears Köprüsü’nde asılmış bir ceset bulundu. Ceset, Vatikan’ın paralarını işleten ve ‘Tanrı’nın kasası’ diye adlandırılan Roberto Calvi’ye aitti. Bir gün önce sekreteri de Milano’da intihar etmişti. Bundan 4 yıl sonra mali danışmanı cezaevinde öldürüldü. Calvi’nin ölüm kararının İtalya’da faaliyetlerini illegal sürdüren P2 locasında alındığı iddia edilmişti. Cesedin bulunduğu Blackfriars Köprüsü’nün adı Türkçede “Kara rahipler” anlamına geliyordu. Calvi’nin de üyesi bulunduğu P2 locasının üyelerine de “Kara Rahipler” deniyordu. Olaydan 31 yıl sonra bu işe adı karışan hemen hemen herkes delil yetersizliği nedeniyle bırakılmıştı.
ROMA’ya 24 kilometre uzaklıktaki Castel Gandolfo’nun bahçesine 23 Mart 2013 günü bir helikopter indi. Helikopterden inen beyaz cübbeli adamı, yine beyaz cübbeli bir adam karşıladı. İki yaşlı adam birbirlerine sarıldıktan sonra birlikte şatonun içine girdiler.
Gelen kişi yeni Papa Franciscus’di. Onu karşılayan kişi ise geçen yıl ani bir kararla papalıktan istifa eden 16. Benoit’ti.
Franciscus papa seçildikten sonra eski papayı ilk defa ziyaret ediyordu.
VATİKAN TARİHİNDE İKİ PAPA ARASINDA İLK BULUŞMA
Bu buluşma, Hıristiyanlık tarihinde bir ilkti. Çünkü tarihte ilk defa görevdeki bir papa, eski bir papayla buluşuyordu. Önceki papaların hepsi ölünceye kadar o koltukta oturduğu için böyle bir buluşma söz konusu olmamıştı.
Gandolfo Şatosu, Papa’nın bir tür yazlık sarayıydı. Vatikan 44 dönüm üzerindeyken buranın arazisi 55 dönümdü. Bu da Papa’yı, yazlık evi, esas evinden daha büyük olan tek devlet başkanı yapıyordu.
Kapılar kapanıp, aynı anda hayatta olan iki papa baş başa görüşmeye başladıktan sonra Hıristiyan âleminin kulağı ve gözü bu şatoya döndü.
Yeni papa bir süre orada kaldıktan sonra yine helikopterle Vatikan’a döndü.
O gün orada neler konuşuldu bugüne kadar kimse bilmiyor. Vatikan’dan doyurucu bir açıklama yapılmadı. O nedenle Papa 16. Benoit’in neden istifa ettiği konusundaki spekülasyonlar da hiç durmadı.
Bu görüşme, Vatikan kulislerini 35 yıl öncesindeki o meşum sabaha götürdü.
TANRI BABA’YA TANRI ANNE DİYEN PAPA’NIN ANİDEN ÖLÜMÜ
Vatikan 28 Eylül 1978 sabahı şok bir olayla uyandı. Her sabah olduğu gibi, Papa’yı uyandırmaya giden rahibe, kapıyı defalarca çaldığı halde içeriden ses gelmedi.
Rahibe 15 dakika sonra kapıyı tekrar çaldı, yine ses alamayınca içeri girdi.
Gördüğü manzara onu şoke etti.
Vatikan tarihinin en ilginç papalarından biriydi. Hiç istemeyerek o koltuğa oturmuştu. Hatta yakınlarına “Seçilirsem hemen bırakırım” dediği anlatılıyordu.
Seçildi ama bırakmadı.
Vatikan tarihinde konuşmalarını hep “Ben” diye birinci tekil şahıs üzerinden yapan ilk papaydı. Kurumsal dilin “Biz” diye başlayan cümlelerine alışmış Vatikan için bu bir devrimdi. Vatikan’ın resmi gazetesi l’Osservatore Romano bu dili hiç kabul etmemiş, Papa’nın konuşmalarındaki ben kelimesi yerine hep biz demeyi tercih etmişti.
Getirdiği bir başka yenilik ise “Tanrı baba” kavramı yerine “Tanrı ana” kavramını kullanmasıydı.
TANRI’NIN GÜLÜCÜĞÜNÜN SON DÖRT SAATİ
Ona “Gülen papa” deniyordu. Bazıları ise “Tanrı’nın gülücüğü” demeyi tercih ediyordu.
Tanrı’nın gülücüğü 28 Eylül 1978 sabahı söndü.
Papa Birinci Jean Paul, 27 Eylül akşam yemeğini, iki sekreteri ile saat 21.00’de yemişti.
Yemekten sonra biraz haber programlarına bakmışlar ve Papa odasına çıkmıştı. Her zaman olduğu gibi saatini 04.30’a kurmuştu.
Sabahları onu Vicenza Taffarel adlı bir rahibe uyandırıyordu. O sabah saat 04.30’da kapıyı çalmış, açılmayınca 15 dakika sonra bir kere daha çalmış ve içeri girmişti.
Rahibe Vicenza’nın gördüğü manzara şuydu:
Papa yatakta oturur vaziyette uyuyordu. Elinde birtakım kâğıtlar tutuyordu. Nabzına bakınca öldüğünü anlamış ve koşarak yetkililere haber vermişti.
O andan itibaren, tuhaf gelişmeler başlamıştı. Görevliler hemen Vatikan’ın doktorunu çağırdılar. Bu arada sabahın 5’inde iki ilginç kişi daha acilen Vatikan’a çağırıldı.
Bunlar Signoracci kardeşlerdi, ölen papaların ve kardinallerin cesetlerini mumyalayan kişilerdi... O kargaşa içinde kimse, Vatikan yetkililerinin mumyalama konusunda neden bu kadar telaş içinde olduğunu sormadı.
MUMYACI KARDEŞLER 11 SAAT SONRA İŞE BAŞLAMIŞTI
Vatikan doktoruna göre, ölümün nedeni kalp kriziydi. Ancak doktor daha önce papayı hiç muayene etmemişti. Yani onun medikal kayıtlarından habersizdi. Yeni papanın asıl doktoru Venedik’te oturuyordu ve kısa süre önce onu iyi bir muayeneden geçirmişti.
Vardığı sonuç şuydu:
“Non sta bene, ma besane...”
“İyi değil, çok iyi” demişti.
Ölen Papa hayatı boyunca hiç sigara içmemişti. İçkiyi ise çok seyrek ve o da çok az içiyordu. O akşam yemekte hafif bir çorba, dana eti ve taze fasulye yemişti. İki sekreter birer kadeh şarap içmiş, papa ise sadece su içmişti.
Yani Papa’nın ani bir şekilde ölmesi için görünür bir neden yoktu.
Vatikan doktoru çok kritik bir karar verdi. Otopsi yapmaya gerek yoktu. Signoracci kardeşler, o gece yarısı mumyalama işine başlamışlardı. Papa, ölümünden 11 saat sonra, gömülmeye hazır hale getirilmişti.
RAHİBENİN GÖRDÜĞÜ KÂĞITLARA NE OLDU
Vatikan bürokrasisinin bu telaşı tabii kimsenin gözünden kaçmadı.
Başka tuhaflıklar da vardı. Ona kahve getiren rahibe, elinde kâğıtlar gördüğünü söylemişti. Ancak ne orada, ne de Papa’nın kullandığı öteki 19 odada kâğıt bulunmadı. Olay yerinde bir eksik daha vardı. Papa aralarında tansiyon düşürücü de olan bazı ilaçlar kullanıyordu. Odasını arayanlar tek ilaç bulamamıştı. Papa Birinci Jean Paul, 4 Ekim 1978 günü, Vatikan’ın ön tarafındaki San Pietro Meydanı’nda düzenlenen cenaze töreni ile gömüldü. Mumyalanan naaşı, Vatikan’ın altında bulunan ve Grotto (mağara) denilen mausoleum’a gömüldü. Görünmeyen bir el ölüm izlerini yıldırım hızıyla silmişti ama Roma da cinayet ihtimalini konuşmaya başlamıştı.
P2’NİN KARANLIK RAHİPLERİ MAĞARALARINDAN ÇIKIYOR
Gözler ilk defa o günlerde Amerika Birleşik Devletleri’ne döndü. Chicago’daki Katolik kilisesinin başındaki Archbishop Paul Marcinkus Vatikan çevrelerince çok iyi tanınan biriydi. Banco Ambrosiano ve Diyanet İşleri Enstitüsü’nün para trafiği de yine o günlerde dikkati çekmeye başlamıştı.
Kutsal Deniz’de fırtına başlıyordu.
Marcinkus Vatikan’ın paralarını işleten çetenin bir üyesiydi. Ötekiler ise artık bizce de iyi tanınan 2 kişiydi. ‘Tanrı’nın Kasası’ Roberto Calvi ve onun mali danışmanı Michele Sindona...
P2 locasının ‘Kara Rahipler’inin ayak sesleri duyulmaya başlamıştı.
O ayak sesleri yavaş yavaş Amerika Birleşik Devletleri’ne doğru gidiyordu. Marcinkus, Chicago’nun Cicero semtinde doğmuştu. Bu semt, ünlü gangster Al Capone’un karargâhının bulunduğu yerdi. Böylece Vatikan’ın paralarının aktığı Kutsal Deniz’e öteki ucundan da mafya parasının aktığı ortaya çıkıyordu.
28 Ekim 1978 günü, sadece 33 gün papalık yapan Birinci Jean Paul’ün ölümünden 5 yıl sonra, arka arkaya cinayetler başlayacaktı.
31 YIL SONRA VATİKAN’IN ARKA KAPISINDAKİ ARABALAR
Büyük siyah arabalar, 2013 yılının ağustos ayının ilk cumartesi günü Vatikan’ın arka kapısına yanaşırken, “Kara Rahipler”in durumu böyleydi.
Cinayetlerin üzerinden 32 yıl geçmiş ve hem İtalya hem Vatikan tarihin bu en büyük skandallar ve cinayetler zincirinin üzerine kapkara bir şal çekmişti.
O cumartesi, arka kapıdan giren siyah elbiseli adamları karşılayan kişinin üzerinde ise bembeyaz bir elbise vardı.
Ve o gün Hıristiyanlık tarihinde yeni bir dönemin kapısını açacaklardı.
Kara Rahipler’in karakutuları şimdi ne yapıyor
MAFYA ve P2 locasından birçok kişi yıllarca yargılandı. Herkes bu cinayetleri kimin işlediğini çok iyi biliyordu.
Ancak mahkeme kararları açıklandığında o herkes çok şaşırdı.
Yargılanan büyük başların neredeyse tamamına yakını “delil yetersizliği” nedeniyle beraat etmişti
P2 locasının kara rahibi, ‘ev hapsi’ gibi bir cezaya çarptırılmıştı.
Londra’da davalara gelirken herkesin elini öptüğü Francesko di Carlo beraat etmişti ve Orta İtalya’da küçük bir kasabada kendi deyişi ile “Mutlu ve huzur içinde yaşıyordu”.
‘Tanrı’nın kasası’nın ailesi 10 milyon dolarlık hayat sigortasını aldı. Ama bunun 5 milyon doları özel dedektiflere ödendi.
Berlusconi bu olaylardan sonra başbakan oldu ama İtalyan yargısıyla yıldızı hiçbir zaman barışmadı.
Sadece bağışlardan 85 milyon dolar
DÜNYANIN dört bir tarafındaki Katolik kuruluşlardan ve kiliselerden Kutsal Deniz’e para akıyor.
Fortune dergisine göre sadece geçen yıl bağış toplayan kurumlardan Vatikan’a 85 milyon dolar para gelmişti.
Vatikan’ın asıl para basan yeri, içinde Sistine Şapeli de bulunan müzeydi. Geçen yıl müzenin ziyaretçi sayısı 1 milyon artarak 5.5 milyona yükselmişti.
Papa’nın davet ettiği siyah elbiseli adamlar, önümüzdeki yıl müzeden 130 milyon dolar gelir bekliyordu.
YARIN:
Siyah elbiseli adamların günü
Dilenciler tarikatının azizi, Tanrı’nın kasasını açıyor
Roma’nın loş kulislerinden gelen kapkara fısıltılar
Paranın bütün ayak izleri Kutsal Deniz’e götürüyor
Bir milyon dolarlık evde oturan kardinal
Paylaş