Paylaş
Tek başına, ama hepimiz adına, Erdoğan’ı gıcık eden bu şahıs kime benziyordur.
* * *
Biraz tarif edeyim.
Gözümün önüne şöyle bir portre geliyor.
İnce bir yüz, kenarı hafif açılmış saçlar...
Hafif çıkık elmacık kemikleri...
Biraz içine doğru çekilmiş ve müstehzi ifadeyle bakan gözler...
Tahminim bu...
* * *
Kimdir bu “Fuat Avni” ve kimin hesabına çalışmaktadır...
Şu sırada hepimize makul gelen cevap şu:
“Cemaat adına çalışan bir isim...”
Ancak dün Soner Yalçın’ın köşesini okuyunca kafam karıştı.
Meğer son 5 yılda hayatımıza çok önemli bir başka Fuat Avni daha girmiş ama haberimiz olmamış.
Oysa onun dolaştğı mahalleler çok daha esrarengiz ve ilgi çekici.
Oradan aktarıyorum.
Beş yıl önceye dönelim...
Olayın Mehmet Barlas’a nerede dokunduğunu da oradan okuyalım.
Bir gecede mevzi değiştiren maskeli devşirmenin hikâyesi
YIL 2008...
Yavuz Semerci, Gazeteport adlı internet sitesini kurmuş.
İşte o sitede, Rauf Atilla Polat adlı biri yazmaya başlıyor.
Ergenekon davasında ilk hedef atışları o köşede başlıyor.
Büyük bir ihtimalle o dönemde Cemaat’e yakın polislerden gelen bilgiler, süzgeçten geçmeden, orada yayınlanıyor.
Bir sürü insan kaderini onun yazılarından öğreniyor.
* * *
Ancak 2009 yılında bu şahıs aniden bir başka internet sitesine geçiyor.
Transferle birlikte adamın ateş ettiği hedef de değişiyor.
Bu defa Cemaat yanlılarına yönelik dezenformasyona başlıyor.
Yani bir yıl önce Cemaat polislerinin adamıyken, bir gecede karşı tarafın Yakup Cemil’i haline geliyor.
Gelelim bu şahsın yeni yerinin neresi olduğuna...
Rauf Atilla Polat’ın yeni adresi, Mehmet Barlas’ın oğlunun sahibi olduğu Haber X adlı site.
Bu site son zamanlarda tam anlamıyla bir “AKP trolü” haline dönüşmüş vaziyette.
“Sarayın en has adamı” olarak, her türlü andıçlamayı yapıyor.
* * *
Türk siyasi tarihinin en karanlık dönemi yazılırken, bu “maskeli tetikçilere” özel bir yer ayırmak gerekecek.
Bu kadar önemli mi diyebilirsiniz...
Önemli...
Nasıl ki bir dönem faili meçhul cinayetler araştırıldıysa, bu faili meçhul karakter cinayetlerinin de araştırılması gerekecek.
O nedenle Fuat Avni’nin kim olduğunu merak edenlerin, Rauf Atilla Polat’ın da kimliğini merak etmeleri gerekiyor.
* * *
Soner Yalçın işte bu faili meçhullerin çözülmesi için Mehmet Barlas’ın itirafçı olması gerektiğini yazıyor.
Ben itirafçı uygulamasının geçmişte ne karanlık emellerle kullanıldığını bildiğim için bu öneriye sıcak bakamıyorum.
Ayrıca, oğlunu tanımıyorum ama tanıdığım Mehmet Barlas’a da böyle bir şeyi asla yakıştıramam.
* * *
Çok iyi bildiğim şey ise şu:
Bu ülkede, er veya geç, birileri, gizli trollerin, maskeli maskesiz devşirmelerin tarihini yazacak.
Maskeler düşünce arkasından çıkacak aşina veya hiç tanımadığımız “Darkman”leri de öğreneceğiz...
İlginç bir sitcom dönemi açılıyor...
Fark ettiniz mi o soruyu 27 Nisan günü sormaya karar verdim
DÜN sorduğum soru tesadüf değildi...
Parmağımı kimsenin gözüne sokmak istemediğim için, tarihin sembolik anlamını yazmamıştım. O yazıyı, 27 Nisan günü yazdım, 28 Nisan günü yayınlandı.
27 Nisan’ı hatırladınız mı... Gerçi bu yıl herkes kendi telaşına düştüğü için kimse anma töreni yapmadı ama o gün Yeni AKP’nin doğum günüydü.
* * *
Dönemin Genelkurmay Başkanı, seçimlerden hemen önce, bir 27 Nisan akşamı, arkadaşlarına haber vermeden, manasız, gereksiz, lüzumsuz, hiç de zekice olmayan bir bildiri yayınlamış ve AKP de bunun üzerine atlayarak, darbe girişimi olarak nitelemişti.
Bir seçim o bildiriye karşı yürütülen savaşla kazanılmıştı.
Dünkü soruyu tekrarlıyorum:
- Elinde silah bulunan, o günün, silah kullanmaya izin veren, malum 35’inci maddesi ile mücehhez bir ordunun tepesindeki en yüksek rütbeli ve üniformalı kişi hükümete karşı bildiri yayınladığı zaman...
Buna ne demişlerdi:
“Askeri darbe girişimi...”
* * *
Pekiii...
- Anayasa’ya göre, aynı silahlı gücün en tepesindeki üniformasız başkomutanı “Parlamenter sistem bekleme odasına alındı” dediği zaman buna ne diyeceğiz... “Sivil ne girişimi” diyebiliriz?
* * *
Yeni Anayasa’yı, bu sorunun cevabını vererek yazmaya başlamalıyız...
Paramparça dizisinde ‘kumpas’ kelimesinin işi ne
ÖNCEKİ akşam “Paramparça” dizisini seyrediyoruz. Ailemizin üç kuşağı televizyonun karşısındayız.
Nurgül Yeşilçay’ın mahalle mafyasına kafa tutuşu, onları dükkânından kovması iyi geliyor bana...
Ülkenin koskoca holding sahipleri, iktidar karşısında süklüm püklüm dururken, küçücük bir kafenin kadın sahibinin dimdik durması hoşuma gidiyor... Ama o ne...
Dizinin erkek kahramanı, durup dururken, alakasız bir yerde hem de iki defa üst üste “Bize kumpas kurdular” diyor...
“Bize komplo kurmuşlar” dese anlayacağım. “Tuzak kurmuşlar” dese anlayacağım...
Ama bu kelime öylesine iğreti duruyor, öylesine sakil duruyor ve batıyor ki insana...
İnsan ister istemez arkasında bir işgüzarlık arıyor...
Paylaş