Lütfen Fenerbahçelilere şunu söyle

DERBİ maçına 48 saat kala, Beşiktaş’ın Ümraniye’deki Nevzat Demir Tesisleri’ndeyim.

Lütfen Fenerbahçelilere şunu söyle
Böyle bir maç öncesinde, sondan bir önceki antrenman sırasında tesislerin kapısının benim gibi deklare bir Fenerbahçeliye açılmış olması tuhafınıza gidebilir.

Bunu, Fenerbahçeliliğimden çok, Mustafa Denizli ile olan arkadaşlığıma borçluyum.

Onunla İzmir’den arkadaşız.

İkimizin de Alaçatı’da, Çeşme’de dolaşmışlığımız vardır.

Hafif bir yağmur yağıyor.

Denizli, futbolcularla birlikte sahaya çıkarken, beni de davet ediyor.

Üstümdeki ceket hafif geliyor.

Gözüm, futbolcuların üzerindeki anoraklara takılıyor.

Mehmet Yılmaz’ın Galatasaray maçına gidişinden cesaret alarak, "Bana da bir anorak verin" diyorum.

Böylece kendimi bir anda Beşiktaş amblemli anorağın içinde buluyorum.

Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olduğum günden bu yana, kamusal alanda bir kere dahi Fenerbahçe forması giymedim.

Ayrılıncaya kadar da, ancak bir Avrupa şampiyonluğu söz konusu olunca giyeceğim.

Çünkü taraftarlığımı, gazete yöneticiliğime karıştırmamam gerektiğini düşünüyorum.

Ama konu rakip takım olunca, bunu yapmak daha kolay oluyor.

Çünkü o, taraftarlığınızı değil, tam aksine, tarafsızlığınızı gösteren bir sembol gibi görünüyor.

FENER KAYBEDERSE YARIŞTAN ÇEKİLİR

Tesislerde geçirdiğim 3 saate yakın sürede, gözlemlerimi not ettim.

Epey ilginç şey var.

Onları salı günü Hürriyet Spor’da yazacağım.

Bugün, derbi öncesi Mustafa Denizli ile yaptığım sohbeti aktaracağım.

Denizli’ye en klasik soruyla başlıyorum:

"Derbide Fenerbahçe’de en çok korktuğun kişi kim?"

Önce esprili bir cevap veriyor:

"En korktuğum Fenerbahçeli sensin."

Devam ediyor:

"Seninle şu nedenle konuşuyorum. Bütün Türkiye senin Fenerbahçeli olduğunu biliyor. Şunu anlatmanı istiyorum. Buradaki havaya bak. Fenerbahçe’ye karşı hiçbir düşmanlık havası görüyor musun? Ben de cumartesi günü Saracoğlu’na gururla çıkacağım."

Peki bu derbinin hiç mi özel bir yanı yok?

"Var elbette. Fenerbahçe bu maçı kaybederse, şampiyonluk yarışından büyük ölçüde çekilir."

Yani şampiyonluk yarışı burada mı düğümlenecek?

"Hayır, şampiyonluk yarışı asıl, 26’ncı haftadan sonra başlar."

Tekrar derbiye dönüyorum.

Böyle maçlarda ev sahibinin saha avantajı nedir?

"Derbide önemli olan kontrolü kaybetmemektir. Aşırı tezahürattan, küfürden etkilenen futbolcu olabilir."

FENER ALEYHİNDEKİ KÜFÜRLERİ DUYMADIM


Siz de futbolcuydunuz. Oyuncu sahadaki küfrü duyar mı? Duyarsa etkilenir mi?

"Geçenlerde Şansal Büyüka ile sohbet ediyorduk. Oynadığınız son Eskişehir maçında Fenerbahçe aleyhine epey küfür oldu, dedi. İnanın ben hiçbirini duymadım. Ama bazı futbolcu duyar ve duyduğun zaman başarılı olma şansın yoktur."

O sırada söze Beşiktaş’ın Mali İşlerden Sorumlu yöneticisi Ertunç Soğancıoğlu katılıyor ve ilginç bir şey söylüyor:

"Bizim en az küfür yediğimiz yer Saracoğlu Stadı’dır."

Peki ev sahibi takımın avantajı nedir?

"Bir futbolcu, ’Oh bu hafta taraftarımın önüne çıkıyorum’ duygusunu hissetmiyorsa iş bitmiştir. Bu avantajdır. Ama Türkiye’de bunun dezavantaja döndüğü zamanları yaşadık. Futbolcu kendi taraftarı önüne dizleri titreyerek çıktı. Bunu üç büyük kulüp de yaşadı."

Beşiktaş takımını strese soktuğu söylenen "Kartal gol gol" sloganı aklıma geliyor.

"Yok, ben o sloganı aleyhimize görmüyorum" diyor.

Ama aynı slogan, rakip takım Beşiktaş’a korner atarken de yapılıyor.

Ona bir şey demiyor.

TAKIM KADROSUNU PAZARTESİ YAPTIM

Denizli
’ye derbi heyecanının ne zaman başladığını soruyorum.

"Bende derbi heyecanı falan yok. Derbi heyecanı önce medyada başlar. Sonra kulüp yöneticisine, ondan da taraftara geçer."

Yani derbi için özel bir psikolojik hazırlık yapmıyor mu?

"Buraya geçen hafta gelseydin, hiç farklı bir havayla karşılaşmazdın. Bizim için her maç önemli. Her maçın puan değeri aynı. Ya üç puan kaybedersin, ya bir veya üç puan alırsın. Ama taraftara bu hava yayıldığı zaman senin etkilenmemen de mümkün değil."

Her Fenerbahçeli gibi takım kadrosunu merak ediyorum. Casusluk yapıyor suçlamasıyla karşı karşıya kalmamak için, soruyu bir paket içinde soruyorum:

Futbolculara derbi konuşmasını ne zaman yapacaksınız? Kadroyu yarınki antrenmandan sonra mı belirleyeceksiniz?

"Konuşmayı maçtan bir akşam önce yapacağım. Kadroya gelince, kadroyu geçen pazartesi yaptım."

Şaşırdım. Ben, teknik direktörlerin son antrenmanlara bakıp kadro yaptıklarını zannederdim.

"Bazıları öyle yapabilir. Ben antrenmana göre takım yapmam. Derbi öncesi herkes kendini göstermek için özel çaba harcar. Ben istikrarlı performansa bakarım."

Tam o sırada kulübün doktoru yanımıza geliyor ve rapor veriyor.

Takımda sakat yok. Sadece Nobre’nin bacağında hafif duyarlık var.

Ancak tam ayrılırken, odasının kapısında Nobre’yi görüyoruz. "Nasılsın" diye sorunca, eliyle "şöyle, böyle" işareti yapıyor.

EN ÇOK KÁZIM VE UĞUR’DAN ÇEKİNİYORUM

Mustafa Denizli’ye baştaki soruyu sorup, bu defa ciddi cevabını istiyorum.

Fenerbahçe’de en çekindiği oyuncular kim?

"Uğur ve Kázım’dan çekiniyorum. Çünkü ne yapacakları belli değil. Öteki oyuncuların ne yapacağını aşağı yukarı biliyorum."

Peki ligdeki en büyük rakibi olarak kimi görüyor?

"Galiba Galatasaray. Çünkü onun baklavası (ileri dörtlü) Fenerbahçe’nin baklavasından daha iyi. Galatasaray’da özellikle Baros çok tehlikeli bir futbolcu. Takımın bütün ataklarında hep o var. Güiza’dan daha iyi oyuncu. Ama bizim baklavamızın kalitesi de çok çok iyi."

O sırada Fikret Ercan söze karışıyor:

"Yarın çift antrenman mı var?"

Denizli
gülerek, "Seni buraya Fenerbahçe mi gönderdi? Hayır tek idman yapacağız. Çift yapıp futbolcuları bitkin hale mi getireyim. Dediğim gibi, ben derbi için hiç olağandışı bir şey yapmam. Böyle yaparsam, oyuncuların kafasına başka şey sokmuş olurum."

HULUSİ BABA’YA SORALIM TÜRK ANTRENÖR VAR MI

Sohbet sırasında Denizli’nin bir özelliği aklımıza geliyor.

Denizli, hem Fenerbahçe, hem Galatasaray hem Beşiktaş’ta antrenörlük yapmış tek teknik adam.

"Hem Galatasaray hem Fenerbahçe’de tek kişiyim. Bu 50 yıl daha böyle gider. Bu arada Beşiktaş tarihinde şampiyon olmuş tek Türk antrenör yok" diyor.

Ertunç Soğancıoğlu, "Hakikaten yok mu? Bir Hulusi Baba’ya soralım" diyor.

Hulusi Baba
82 yaşında... Ona telefon edip konuşuyor. Gerçekten de yokmuş...

Antrenmanı seyrederken eskiden beri merak ettiğim soruyu soruyorum.

NEDEN KÜÇÜK SAHADA ANTRENMAN YAPIYORUZ

Neden normal sahaya göre daha küçük bir sahada çift kale oynuyorlar:

Denizli şu yorumu yapıyor:

"Dar sahada oynamak daha zordur. Biz 34 maçın 30’unu, kapanarak oynayan takımlara karşı oynuyoruz. O nedenle böyle bir antrenman yapıyoruz."

Tesislerden ayrılırken, arkamda derbi stresi olmayan, insani ilişkileri alabildiğine düzelmiş bir takım bırakıyorum.

Umarım cumartesi akşamı bu yumuşak atmosfere uygun bir maç seyrederiz.

Çünkü futbol bu haliyle hayatımızın en güzel zevklerinden birini bize veriyor.

Mustafa Denizli eskiden beri arkadaşım.

Onun Beşiktaş’ın başına geçmesine sevindim.

Tuhaftır, rakip takımı çalıştırmasına rağmen, o her maç kazandığında ben de çok seviniyorum.

Çevremdeki çok sayıda Fenerbahçelide de aynı duygu var.

Bu da çok güzel bir şey.
Yazarın Tüm Yazıları