Paylaş
Komedi filmleri yönetmeni Mel Brooks'un hafızamdan silinmeyen bir sözü vardı: ‘‘Kral olmak güzel bir şeydir.’’
Gerçekten öyle midir?
Önceki akşam, hayatımda ilk defa bir krala, gerçek bir krala bu soruyu sorma imkânına kavuştum.
Yer Pardo Sarayı...
Madrid'in banliyösünde bir korunun içindeki bu saray, yıllarca Franco tarafından kullanılmış.
KRALLIK GÜZEL Mİ?
Cumhurbaşkanı Demirel ile İspanya Kralı Juan Carlos, 2 metre ötemde baş başa sohbet ediyorlar.
Gazeteci tecessüsü ile yavaş yavaş yanaşıyorum.
Aniden aralarına giremediğim için bir fırsat kolluyorum.
Cumhurbaşkanı Demirel, niyetimi ve sıkıntımı anlayıp beni yanına çağırıyor ve tanıtıyor.
İlk sorum, yıllardır kafamda biriktirdiğim soru olacaktı. Ama olmuyor.
Karşımda, beklediğimden çok genç görünümlü bir insan duruyor.
Güzel gerçekleri insanların yüzüne söylemeyi bir hayat keyfi saydığım için, bunu kendisine hemen söylüyorum.
‘‘Ah gençlik’’ diyor ve devam ediyor:
‘‘Ben onu yakalamaya çalıştıkça, o beni itiyor, kendinden uzaklaştırıyor.’’
Ama ikinci soruyu ıskalamıyorum:
‘‘Kral olmak güzel bir şey mi?’’
İki kelimelik bir cevap geliyor:
‘‘Şikâyetçi değilim...’’
GAZETECİLERE BAKIŞIM
O sırada gazeteci arkadaşlar da geliyor ve sempatik bir kralla yarım saate yakın müthiş bir sohbet yapıyoruz.
İşte gerçek bir kralla yaptığımız bu güzel sohbetin ayrıntıları:
- Bir kralın günü nasıl geçer?
- Sabah saat 07.00'de kalkmaya çalışırım. Her sabah spor yaparım. Kahvaltıdan sonra gazeteleri okurum.
- Hangi gazeteleri tercih edersiniz?
- Mümkün olduğunca hepsini okumaya çalışırım. Bir tercih yapmam doğru olmaz. Ama Vanguardia iyi bir gazete. Objektif çizgisini korur.
- Sizin aleyhinize yazı yazarlar mı?
- Tabii yazarlar.
- Bu yazılara kızar mısınız?
- Kızarım. Bazen yazan gazeteciyi arar, ‘‘Neden bana telefon edip sormadın’’ derim. Onlar da ‘‘Niye sorayım. Sorarsam bunları yazamazdım’’ derler.
- Bunun dışında neler okursunuz?
POLİS ROMANI
- Polisiye roman okurum. Kafamı boşaltır.
- Mesela hangileri? Patricia Cronwell'i okur musunuz?
- Evet okurum. Amerikan, Fransız, İtalyan, İspanyol yazarları okurum.
- Ya ressamlar?
- Klasiklerden Velasquez, modernlerden Dali ve Miro'yu. Her ikisi de arkadaşımdır. Palma'da otururken, evimizin arkasında Miro'nun evi vardı. Zaman zaman gidip kapısını çalıp, eserlerinizi görebilir miyim diye sorardım. O da ‘‘Bunları sadece senin görmene izin veririm’’ derdi.
- İspanya'da hangi takımı tutuyorsunuz?
- İspanyol Milli Takımı'nı.
Bu cevaba hep birlikte gülüyoruz. Çünkü geçen yıl aynı soruyu Cumhurbaşkanı Demirel'e sorduğumda o da, ‘‘Türk Milli Takımı’’ cevabını vermişti.
Demek ki kralların ve cumhurbaşkanlarının takım tutma hakkı yokmuş.
Ama biz biraz derinleştirince, Kral Carlos bazı ipuçları vermiyor değil.
REAL MADRİD Mİ?
Mesela gençlik yıllarında San Sebastian'da otururken oranın takımını tutarmış. Sonraları yaşadığı her şehrin takımını desteklemiş.
Ya Real Madrid?
Ondan da ‘‘Biz’’ diye söz ediyor. Demek ki, kral tacını çıkardığı zaman arkasından Real Madrid çıkıyor.
Konu krallık ve demokrasiye geliyor.
1970'lerdeki askeri darbenin önlenmesinde Meclis Başkanı ve Kral'ın çok önemli rolü olmuştu. O günleri bütün samimiyeti ile anlatıyor:
‘‘Komutanlar darbecilere 'Kral ne düşünüyor' diye sormuşlar. Onlar da 'Kral da bizimle' demişler. Bunun üzerine ben bütün komutanları tek tek aradım.
GARNİZONLARA MARŞ MARŞ
‘Ne yapıyorsunuz' diye sordum. 'Biz de sizinle birlikteyiz. Bu hükümeti devireceğiz' dediler. Ben de 'Bunu nereden çıkardınız? Dönün geri garnizonlarınıza' dedim. Beni dinlediler ve döndüler.’’
Ya Franco ile ilişkileri? ‘‘Onunla görüşür müydünüz?’’
‘‘Her hafta’’ diyor ve anlatıyor:
‘‘Benimle ilişkileri iyi idi. Krallığa karşı saygılıydı. Öyle sanıyorum ki kafasında bir gün krallığı yeniden getirme fikri vardı.’’
‘‘Hatıralarınızı yazıyor musunuz?’’ diye soruyoruz.
‘‘Hayır yazmıyorum’’ cevabını veriyor.
‘‘Neden?’’
BABAM YAZMA DEDİ
Şu sempatik cevabı veriyor:
‘‘Çünkü babam bana yazmamamı söyledi.’’
Yalçın Doğan şu yorumu yapıyor:
‘‘Çünkü krallar tarihi yazmaz, tarihi yaparlar.’’
Kral Carlos bu yoruma kahkahalarla gülüyor.
Önceki akşam flütçü Şefika Kutluer’den müthiş bir konser dinliyoruz.
Arkasından çok genç, çok sempatik ve samimi bir kralla böyle güzel bir sohbet yapıyoruz.
Nereden bakarsanız bakın, bir gazeteci için bulunmaz bir gece.
Mesleğin keyfinin yaşandığı güzel anlar.
Bir kenara çekiliyoruz.
Cumhurbaşkanı Demirel, Anadolu'nun çeşitli illerinin ticaret ve sanayi odası başkanlarını tek tek krala takdim ediyor.
Her biri ateş gibi... Büyük bir heyecanla yaptıkları işleri, şehirlerini Kral'a anlatıyorlar.
BÜYÜK AVRUPA
İşte orada, Türkiye'nin girişkenliğini, çemberi kırmasını, kalkışa hazır oluşunu görüyorsunuz.
‘‘Büyük Türkiye’’den sonra Demirel'in Madrid'de ortaya attığı ‘‘Büyük Avrupa’’ya girme azmi, işte bu insan profilinde biçimleniyor.
Paylaş