Paylaş
“Henley Pasaport Endeksi” denilen bu liste, dünyadaki bütün ülkelerin pasaportlarının kıymetini gösteriyor.
Ve her yıl yayınlanan bu liste dünya medyasında hep “Dünyanın en kıymetli pasaportları” olarak verilir.
Bu genellikle, her ülke vatandaşının kaç ülkeye vizesiz girdiği üzerinden yapılan bir hesaplama.
*
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da birinci sırada Japonya var.
Vatandaşları 191 ülkeye vizesiz seyahat edebiliyorlar.
Onu 190 ülkeyle Singapur izliyor.
*
İşte bu listenin altıncı sırasında İsveç’i görüyoruz.
Vatandaşları 186 ülkeye vizesiz seyahat edebiliyorlar.
Ancak, pasaportu en kıymetli ülkelerden biri olan bu İsveç’in karizması şu günlerde fena halde sarsılmış vaziyette.
Çünkü öyle 3 ülke İsveç vatandaşlarına kapısını kapattı ki, dünyanın en ünlü gazetesi New York Times ona “Parya ülke” adını taktı.
Amiyane tabirle, “Ayaktakımı ülke”...
Çünkü İsveç vatandaşlarına kapılarını kapatan üç ülke, Danimarka, Finlandiya ve Norveç’ti.
Yani İsveç’in de yer aldığı İskandinavya denilen ülkelerin üçü...
Gerekçeleri de şu:
“Bizim halkımıza koronavirüs bulaştırabilirsiniz...”
*
Olaya gelince...
Öteki İskandinavya ülkeleri koronavirüs olayının hemen başında çok sert tedbirleri aldı.
Şehirlerini kapattı, sokağa çıkma yasakları uyguladı.
İsveç ise baştan itibaren tam tersini yaptı.
Sokağa çıkma yasağı koymadı, şehirlerini kapatmadı. Üstelik bununla övündü.
*
Ancak şimdiki durum şu:
İsveç’te öteki 3 ülkenin iki katı kadar vaka sayısı var.
Ölüm sayısı ise öteki 3 ülkenin 5 katı.
İsveç yetkilileri çok mutsuz.
Bu olay bizi uluslararası toplumun gözünde damgaladı, küçük düşürdü diyorlar.
*
Dünyanın en kıymetli pasaportuna sahip İsveç’in şu an Avrupa’daki durumu da şöyle.
Vatandaşları sadece Fransa, İtalya, İspanya ve Hırvatistan’a girebiliyorlar.
Buradan Türkiye’ye geleceğim.
PASAPORTLAR LİSTESİNDE TÜRKİYE KAÇINCI SIRADA
Nisan ayında yayınlanan “en kıymetli pasaportlar listesi”nde Türkiye 53’üncü sırada.
Türk vatandaşları, pasaportları ile 111 ülkeye vizesiz girilebiliyor.
Koronavirüs ile mücadele başarılı biçimde sürdürüldü. Türkiye’nin bu konudaki başarısını kimse inkâr edemez.
Ama dikkat ediyorum, özellikle Batı ülkeleri bu başarıyı kabullenmekte pek istekli görünmüyorlar.
Kapılarını açmıyor, kendi vatandaşlarını göndermiyorlar... Bütün bunlar da şunu gösteriyor.
Türkiye’nin ciddi bir algı sorunu var. Bence bunun nedenini çok gerçekçi ve cesur biçimde belirlemeliyiz.
Nedir bizimle ilgili uluslararası algı... Bu algıyı nasıl yukarı doğru çekebiliriz...
Madem ki 2023 yılını kendimize hedef olarak koyduk.
O hedefi tutturmak için bu algıyı da değiştirmemiz gerekir. Çünkü bu algı bize büyük bir haksızlık olarak dönüyor.
Bilelim ki, bir ülkenin pasaportunun kıymetini belirleyen sadece Henley Endeksi değil... Bu algı da kıymetini etkiliyor.
MÜSLÜMANLARDA DA IRKÇILIK VAR MIDIR
ETRAFIMA bakıyorum da herkes Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ırkçılığı tarafsız saha gözlemcisi gibi izliyor.
Sosyolog tarafım kabarıyor, içimde bir soru büyüyor.
“Tamam orada var da Müslüman âleminde yok mu...”
Her Müslüman gibi, aklıma gelen her soruyu sormamayı öğrendim.
Tehlikeli bölgelere girmek istemiyorum.
Ama geçen akşam, Müslüman stand-up’çı Hasan Minhaj’ın son programını izleyince “Voovvv” dedim.
İnanın nefesimi tutarak izledim.
Bir Müslüman’ın ağzından ilk defa bu kadar güçlü bir özeleştiri dinliyorum.
Hepinize tavsiye ederim.
YEŞİL OPERANIN 8 DAKİKALIK İLK KONSERİNİN 2.932 İZLEYİCİSİ
BARCELONA Gran Teatre del Liceu opera salonu önceki akşam (pazartesi) korona sonrası ilk konser için kapılarını açtı. İlk konseri de LiCeu Quartet verdi.
İlk konser repertuvarında Puccini’nin “I Crisantemi” (Krizantemler) parçası vardı.
Konser sadece 8 dakika sürdü.
Seyirciye gelince...
Dinleyici koltuklarında sadece yeşil bitkiler vardı.
Koltuklara 2 bin 932 bitki yerleştirilmişti.
Konserden sonra bu bitkiler İspanya’nın sağlık çalışanlarına gönderildi.
Fikir, İspanyol sanatçı Eugenio Ampudia’ya ait.
“Pandemi sırasında bahçemde daha çok kuş sesi duymaya başladım. Ağaçlar ve çiçekler sanki daha hızlı büyüdü” diyor.
Benim bahçemde de durum aynıydı.
YAZIHANEDE PUNK ROCK YAZILIR MI
GEÇEN hafta eski dergileri karıştırırken, “Plak ve Ben” dergisinde Can Bonomo ile bir mülakat buldum.
Derginin 2019 yılı haziran sayısında yayınlanmış, ama nedense atlamışım.
Bonomo’nun dergideki fotoğrafını çok sevdim.
Yanındaki vahşi köpekle yürürken çekilmiş fotoğrafı, postmodern çizgi romanlardan fırlamış gibiydi.
Bonomo orada son albümü, “Kainat Sustu”yu anlatıyor.
Mesela “Ruhum Bela”yı punk rock bir şarkı olarak nitelemiş.
Fotoğraf da buna uygundu.
*
Mülakatta takıldığım şey ise şu oldu.
“Düzenli olarak çalıştığım bir yazıhanem var. Sabah girip akşamüzeri çıkıyorum oradan” diyor.
Vallahi yazıhane denince benim aklıma çok eski şeyler geliyor.
Mesela avukatlık yazıhanesi gibi...
Kaldı ki artık onlar bile “yazıhane” kelimesini kullanmıyor...
*
Anlayacağınız, “yazıhane” kelimesi ile “punk rock”ı yan yana getiremedim.
Bana biraz “Kafkaesk” geldi...
BERKAY ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR BENİ
BERKAY son zamanlarda beni şaşırtan şarkılar çıkarıyor.
Bundan önceki şarkısını sevmiştim, ama geçen hafta çıkan “Kırgınım Ona”yı daha da çok sevdim.
Sözleri, insanı tırmalamayan ritmi ile bence bu yazın şarkılarından biri.
YENİ ÇIKANLARDAN DİKKATİMİ ÇEKENLER
Deeperise, Patron, Yaprak Çamlıca: “Unut Geçmişi”
Cem Belevi: “Farkında mısın”
Vedat Özkaya: “Meydan Yeri”
Suat Ateşdağlı,
Kirpi: “Sevme”
Manuş Baba: “Dam Üstünde Çul Serer”
(ev kaydı)
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş