Paylaş
Onun ağzından, bunun gazetesinden, şunun köşesinden günlerdir bir Maduroculuktur gidiyor ki...
Sanırsın Allende olayı patlamış...
Neymiş? Güya Maduro “Bolivarcı bir halk kahramanıymış”...
Güya onun durumu Türkiye’dekine benziyormuş...
Güya bu Chavista arkadaş dünyanın en büyük antiemperyalizm şampiyonuymuş...
Maşallah bütün Türkiye baştan sona kenetlenmiş, birleşmiş, Nusret’in, lokum et hayranı arkadaşını savunuyor.
Bense açık açık diyorum ki...
Bak arkadaş...
Kim ki bu adamdan yeni bir Latin Amerika Bolivar kahramanı imal etmeye kalkar...
Hele hele kim ki onu benim ülkemle karşılaştırmaya kalkar...
Fena halde yanılıyordur...
Fena halde benim ülkeme hakaret ediyordur...
Neden mi?
Bakın size tane tane anlatayım.
O SEÇİLMİŞ DE KARŞISINDAKİ TAYİNLE GELMİŞ DARBECİ Mİ
Ey benim kendini bilmez 70 kafa solcu kardeşim...
BİR: Maduro seçilmiş başkandır diyorsun...
Evet... Seçilmiş ama bunun Türkiye’deki seçimle ve meşruiyetle yakın uzak alakası yok.
İKİ: Türkiye’de yapılan seçime katılma oranı yüzde 87...
Ülkemizin seçilmiş Cumhurbaşkanı böyle bir katılımla yapılan seçimde yüzde 52 oy almış. Meclisinde durum aynı...
O adamın yaptığı seçime gerçek katılma oranı yüzde 28...
Onun da yüzde 67’sini aldı...
Yani gerçekte seçmen sayısının yüzde 20’si ile bu ceberut rejimi yürütmeye çalışıyor.
ÜÇ: Maduro için “Seçilmiş başkan” diyorsun...
O adam seçilmiş de karşısına dikilen öteki adam ne?
Yani meclis başkanı?
O da seçilmiş biri.
Parlamentoda
5’te üç çoğunluğa sahip...
Üstelik onun seçildiği seçimlere katılma oranı başkanlık seçimininkinden çok daha yüksek.
Yani meşruiyet tabanı daha geniş.
DÖRT: Türkiye ekonomisi uçmuş gitmiş...
Ülkede açlık yok...
Orta sınıf gelişmiş...
Sağlık hizmetleri herkese yayılmış...
O adamın ülkesinde ise dünyada artık kökü kurumuş çocuk hastalıkları bile hortlamış.
Çocuk felci, suçiçeği, kızamık gibi Afrika’da bile önlenmiş hastalıklardan kırılıyor ülkenin çocuğu...
BEŞ: O adamın ülkesi, dünyada petrol yataklarının en zengin olduğu ülkelerden biri, ama halkı açlıktan kıvranıyor.
Benim ülkemin ise böyle bir yeraltı zenginliği yok ama demokrasisi sayesinde harikalar yaratıyor.
ALTI: O adamın zulmünden kaçan insanlar başka ülkelere sığınıyor...
Benim ülkem ise başka ülkelerin zulmünden kaçanlara kucak açıyor.
O yüzden 70 kafalı solcu kardeşim...
Bırak Allah aşkına şu dünyanın en yeteneksiz, en müstebit karakterinden yeni bir Latin Amerika “Bolivar’ı” çıkarma işgüzarlığını...
Halkını ezen, aç sefil bırakmış, perişan etmiş sıradan bir üçüncü dünya müstebitidir karşındaki adam...
QUEBEC BAŞBAKANI’NI İKTİDARA GETİREN RAKAM
FRANÇOIS Legault 61 yaşında bir işinsanı... Kanada’nın Fransız bölgesi olan Quebec’te yapılan seçimleri kazanarak bölgenin başbakanı oldu.
Trump’tan sonra, Kuzey Amerika’da yükselen popülizmin yeni siyasi figürü olarak görülüyor.
Geçen cuma günü Le Monde’a verdiği mülakatta ilginç bir hesaplama yaptı:
“Quebec 2018 yılında 50 bin göçmen aldı. Bu gidişle 10 yıl içinde 1.5 milyon göçmen alacağız. Bu bizim entegrasyon kapasitemizin çok üstünde...”
Basit bir hesap yaptım.
Quebec’in nüfusu 8 milyon.
50 bin göçmen, her 1600 kişiye bir yeni göçmen düşüyor demek.
Türkiye, Suriye savaşından bir sonraki yılda 4 milyona yakın göçmen aldı.
Bu demek ki her 20 vatandaşa karşılık bir göçmen...
Bir düşünün...
Biz mi çok gönlü yüceyiz...
Onlar mı 50 bin kişi yüzünden iktidarı değiştirecek kadar vicdan cimrisi...
Yoksa, göçmen politikası konusunda en küçük eleştiride hemen insana “faşist” ve “ırkçı” etiketi yapıştıran yeni trol zihniyetinden çok mu tırstık...
MENDERES TÜREL’İ İŞTE BU YÜZDEN SEVİYORUM
Geçen pazar günü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Antalya adaylarının tanıtım toplantısına davetliydim.
Şehrin belediye başkanı ve adayı Menderes Türel’i bir kere daha takdir ettim ve sevdiğimi anladım.
Çünkü, partisinin taraftarıymış, değilmiş, partisine oy veriyormuş vermiyormuş ayrımı yapmadan makul bütün aydınlara, işinsanlarına kollarını açıyor, davet ediyor.
Çünkü, seçim kampanyasını siyaset üzerine değil, hizmet ve etkileyici projeler üzerine kuruyor...
Çünkü, siyaset dilini çok öğrendi, ama o dili nefret ve düşmanlaştırmak için kullanmıyor.
Çünkü, seçim sunumu yaptığı salonun duvarlarına, Cumhurbaşkanı’nın yanına Atatürk’ün en güzel, en modern ve en etkileyici fotoğraflarından birini asıyor.
Çünkü, kibrin zirve yaptığı bir siyasette, sunum yaptığı salonun duvarına “tevazu” kelimesini yazıyor...
Çünkü, Antalya’yı sadece turizm şehri olarak bırakmayıp, onu aynı zamanda üreten bir şehir haline getirme vizyonu var.
Çünkü, muhafazakâr bir partide siyaset yapıp modern bir tarza sahip olunabileceğini ispat ediyor.
SANTANA’NIN MÜTHİŞ DÖNÜŞÜ
GEÇEN cuma sabahından beri Santana’nın yeni çıkan bir şarkısını dinliyorum.
Şarkının adı “In Search of Mona Lisa”...
Kaç kere dinlediğimi hatırlamıyorum ama durmadan üst üste koyup dinliyorum.
Santana’nın “Black Magic Woman”ını ilk dinlediğimde, 1968 yılıydı ve ben 21 yaşımdaydım... Demek ki 51 yıldır dinliyormuşum...
Ve o da 51 yıl sonra bile beni etkileyen şarkılar yazmaya, söylemeye devam ediyormuş.
Başarı budur işte...
Paylaş