Elindeki kartı, Çarli’nin Çikolata Fabrikası’nın maymuncuğu sanan, o kartla kapıyı açıp, çikolatalardan oluşan hayal dünyasına dalan sana... Bir kazanıp beş harcama zanaatını bilezik diye bileğine taktığına inanan sana kardeşim... Sana yazıyorum... Bütün alışverişinin yüzde 30’unu kredi kartı ile yapan sana, biz Türklere konuşuyorum. Bil ki, bilelim ki; işler iyi gitmiyor. Bil ki, bilelim ki; yakında suçlu durumuna düşebilirsin, düşebiliriz... Polis kapına, kapımıza dayanabilir. Üç dakikada eline aldığın, elime aldığım o karta bakıp, “Güç bende” diye haykırma, haykırmayalım. Tekrar ediyorum, bil ki, bilelim ki; işler iyi gitmiyor. Bak elime kalemi alıp işaretparmağımı gözüne soka soka durumu anlatayım. ¡ ¡ ¡ Kredi kartı borçları geçen yıl yüzde 23 artmıştı. Bir yüzde 20 de bu yıl arttı. Şimdi düşün, gelirimiz bu kadar arttı mı? Diyeceksin ki, öyle değil, kredi kartı ile alışveriş eden sayısı arttı. Acele etme, bekle, lafımı ağzıma tıkma. Kart sahipleri, son 12 ayda borçlarının yüzde 50’sini ödemede gecikti. Bu da yaklaşık 3.7 milyon kart sahibini, daha şimdiden suçlu haline getirdi. 2.5 milyon kart sahibi ise, borcunun sadece minimum bölümünü ödeyebildi. Farkında mısın, daha şimdiden birçoğunuzun kredi kartı ATM’lerde geçmez hale geldi. “Shıııtt” diye çektiğin, 4 rakamlı bir şifre ile kendini âlemin kralı hissettiğin o kartın faizinin yüzde 29’a ulaştığının farkında mısın? Kart sahiplerinin yüzde 6.9’u, borçlarını 90 gün geçirmiş vaziyette. Yani resmen suçlu durumda... Finans uzmanları gelecek yıl, kredi kartı suçlu oranının yüzde 9’u geçeceğini söylüyor. Bundan 5 yıl öncesine kadar, Türkiye, banka borcunu ödeyemeyen insan sayısının Batı ülkelerinden çok düşük olduğuyla, süpermarketlerde hırsızlık oranının gelişmiş ülkelerdekinden çok düşük olduğuyla övünürdü. Kendi kendine hiç sordun mu? Ekonomisi iyi giden ülkelerde bu oran düşerken, Türkiye’de niye durmadan yükseliyor? ¡ ¡ ¡ Biliyorum, “Benim vatandaşım işini bilir” sözüne çok güveniyorsun. Yolunu da bulmuşsun. Gidip ucuz tüketici kredisi alıyor, bununla pahalı kredi kartı borcunu ödüyorsun. Biliyorum, kurmuşsun saadet zincirini, hayatın keyfini çıkarıyorsun. Şimdi geliyorum, o saadet zincirine. O saadet zinciri er veya geç kırılacak. Önce kardeşini, anneni, babanı... Onları yakacaksın. Sonra, en yakın arkadaşını... Yani sana güvenip kefil olan yakınlarını yakacaksın. Sakın ha, “Bana ne” deme, sıra sana da gelecek. Karşılığında sen de onlara kefil olmadın mı? Sen de yanacaksın kardeşim. ¡ ¡ ¡ Sana tavsiyem şu: Sakın ha, sakın ola gazeteleri okuyup, televizyonları seyredip, salı günü grup konuşmalarını dinleyip, “Arkamda kapı gibi devletim, Turbo Türkiye’m var” diye düşünme. Komşuna bak, komşunun komşusuna bak... O dünyanın beşinci, Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomileri sapır sapır. Ben bunları dünyanın en ünlü ekonomi dergilerinden Bloomberg’de okudum. Biliyorum, bayram sonrası, içsen de, içmesen de “hangover”sın, geceden kalmışsın, mest olmuş vaziyettesin. Bense azimliyim, keyfini kaçıracağım. Bloomberg’den söylemesi, benden de yazması...