Kadının Milli intikam saati kod adı: 'Görevimiz mangal
Emine Bulut’un kocası tarafından öldürüldüğü geçen hafta Hindistan’da bir film vizyona girdi.
Filmin adı “Görevimiz Mangal”...
Bir kadının ve kadınların hikâyesi... Bugün size bu filmin hikâyesini anlatacağım.
Bu hikâyeyi ve yazıyı, çocuğunun önünde katledilen bir Türk kadınına, Emine Bulut’un ruhuna ithaf ediyorum.
Her şey 2014 yılında New York Times gazetesinde yayınlanan bu karikatürle başladı.
Mekân, üzerinde “Uzay Seçkinleri Kulübü” yazan bir yer.
Uzayda başarı sağlamış ülkelerin kabul edildiği hayali bir kulüp burası...
Dışarıda ise elinde ineğinin ipi ile içeri girmek için kapıyı çalan bir Hintli köylüyü görüyoruz...
Uzaya araç gönderen ülkeler arasına girmek için çalışmalar yapan Hindistan’ı karikatürize etmek için çizilmiş bir desen... Hindistan’ı aşağılayan bir karikatürdü.
*
Peki sonra ne oldu?
Üç şey oldu:
Bu karikatürü izleyen 15 ay içinde Hindistan Uzay Ajansı, ilk aracını Mars’ın yörüngesine oturttu.
Üstelik karikatürde içeride oturan ülkelerin aksine, bunu ilk denemede başardı.
Üstelik bunu 73 milyon dolar gibi komik bir parayla gerçekleştirdi.
Ve geçen hafta bir başarı daha geldi.
Hindistan’ın Ay’a gönderdiği Chandrayaan-2 adlı araç, ilk fotoğraflarını göndermeye başladı.
*
Ama işin “üstelik” denilebilecek bir başka yanı daha var.
Bu Mars operasyonunun başında bir kadın bulunuyor.
Ve operasyonda çok sayıda kadın çalıştı.
Onların sevinçlerini gösteren bu fotoğraf, bir milletin, kendini aşağılayan bir karikatürden aldığı en güzel intikamdı.
*
Ve New York Times, o karikatüründen dolayı özür diledi.
İşte bir milletin, bir karikatürü, kadınlarının başarısıyla tekzip eden bu zafer karesi bir film oldu ve geçen hafta vizyona girdi.
Filmin adı “Görevimiz Mangal”...
Yeni bir dünya geldi...
Bu dünya bilim ve sanat alanında da beşten büyük.
Ve artık bu dünyada kadınlar var...
BOŞNAK KARDEŞLERİM, ‘GÖREVİMİZ MANGAL’ YAZISINI SİZ DE OKUYUN
Günlerdir Rasim Ozan Kütahyalı ile ilgili gelişmeleri izliyorum.
Evet yaptığı ağır bir hataydı.
Ben yine de bu genç insana ikinci bir şansın verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sadece ona değil, hata yapan bütün insanlara da ikinci şansın tanınması gerektiğine inanıyorum.
*
Yöneticilik hayatımda hep bu düşünce ile hareket ettim. Çünkü ikinci şans, bir insan için hayatta doğru yolu bulmak için bir fırsattır. Aynı zamanda yaptığı hatayı düzeltmesi için de bir imkândır....
*
Boşnak kardeşlerime iki şey söyleyeceğim. New York Times karikatürünün yaptığı da bir milleti aşağılamaktı. Ama bakın özür dilediler. Dahası da geçen pazar Hindistan’ın uzay alanındaki başarısını öven ve gösterime giren filmi anlatan bir yazı yayınladılar.
*
Size de sormak istiyorum.
Genç bir insana hatasını düzeltme şansı verip onu bütün hayatı boyunca en büyük Boşnak dostu haline getirmek de iyi bir düşünce olamaz mı...
İSTANBUL’A KAYYIM ATANIRSA NE Mİ OLUR
Pazar günü WhatsApp mesaj kutum Cumhurbaşkanı’nın Trabzon’daki sözleriyle doluydu.
Hani, “İstanbul’un kaynaklarının terör örgütüne peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz” sözü...
Çevremde birçok kişi bunu “İstanbul’a da kayyım tayin edilecek” diye yorumlamış...
*
Sanmıyorum... Hiç sanmıyorum.
*
Eminim AK Parti’de aklı başında herkes şunu çok iyi biliyor...
*
Böyle bir şey, 23 Haziran’dan beter bir sonuca yol açar...
*
AK Parti içindeki kaynamayı kasırgaya çevirir...
*
Muhalefetin işine yarar...
*
Babacan ve Davutoğlu’nun ekmeğine yağ sürer...
*
Ben AK Parti iktidarının 23 Haziran’dan bu sonucu çıkaracağına, hatta çıkardığına eminim...
DÖRT GÖZLEM İSTASYONU NİYE SUSMUŞ ANLAŞILDI
Geçen hafta, Rusya’da radyasyon ölçümü yapan gözlem istasyonun esrarengiz bir biçimde susturulduğunu yazdım. Türkiye’nin Rusya’dan bu konuda bilgi isteyip istemediğini sordum.
Açık kaynaklara dayalı basit bir gazetecilik şüphesi ile yazmıştım. Kimse üzerine alınmadı. Ama dün o sorumun cevabı geldi.
Rusya Nükleer Ajansı açıkladı.
Füze denemesi sırasında meydana gelen kazada etrafa radyasyon yayılmış. Gözlem istasyonları da bu gerçeği dünyadan saklamak için susturulmuş.
ÖYLE BİR KURULDA TAMİNCE OLMAYACAK DA KİM OLACAK
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy çok yerinde bir iş yaptı ve Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı adlı bir kurum oluşturdu.
Buraya turizmde vizyon sahibi insanları aldılar. Mesela Cem Kınay...
Türkiye’de turizm denince en vizyoner isimlerden biri... Kurula alınan bir diğer kişi de Fettah Tamince...
Orada burada okuyorum.
Özellikle de CHP kanadından geliyor...
Vay efendim nasıl alınırmış...
Ben de diyorum ki, böyle bir kurula Fettah Tamince alınmayacak da kim alınacak...
Rixos gibi artık dünya markası haline gelen bir konsepti yaratan...
Land of Legends gibi dev bir hayal projesini Antalya’ya kazandıran...
Cirque du Soleil’i kuran insanlara işbirliği yapacak kadar yaratıcılığa önem veren bir insan orada olmayacak da kim olacak... Bırakalım artık bu insan harcamacılığını ve hoyratlığını...
TÜRK POPUNDA ARTIK GÜZEL ŞARKI YOK DİYENE
Cuma sabahı Disneyland’ın bulunduğu Anaheim şehrinde sabah 05.00’te uyanıp müzik platformlarına konan yeni şarkıları keşfetme çalışmama başladım.
Can Oflaz’ın “Aşk mı Meşk mi” şarkısına takıldım.
Hani şu “Artık Türk popunda şarkı çıkmıyor” diyenler var ya...
İşte onlara diyorum...
Alın işte yazılıyor...
Cıvıl cıvıl bir ses...
1990’lardaki parlak Türk popu rönesansının Mustafa Sandal’larını, Burak Kut’larını, Harun Kolçak’larını, Kenan Doğulu’larını hatırlatan bir sound, sağlam bir müzik yapısı...
Karanlıklara gömüldüğümüz şu günlerde insanın içine neşe veren bir ritim...
Eline sağlık Can Oflaz...
Yaz sonu şarkım banko “Aşk mı Meşk mi”...
