Paylaş
*
Ahmet Hakan bir yazısında “Keşke devir teslim töreni yapsaydık” demişti...
Nasip o sahneymiş...
Bunu da sahneden söyledi.
*
Buket Aydın benim bulunduğum 18 numaralı masada oturuyordu.
Ahmet Hakan sahneden inerken bizim masaya uğradı ve Aydın’ın elini sıkıp başarılar diledi.
Tahmin ediyorum salonda bu anı fotoğraflayan tek kişi ben oldum.
Yani magazin gazetecileri gecesinde magazin gazetecilerini resmen atlattım...
*
Tabii sizin de aklınıza şu soru gelmiştir.
Hem giden haberci, hem yeni gelen haberci nasıl ödül alır?
Bunu Magazin Gazetecileri Derneği Başkanı Okan Sarıkaya’ya sordum.
Cevabı şu:
“Biz bu ödülleri bir buçuk ay önce kararlaştırdık. O sırada Buket Hanım NTV’deki haberleriyle, Ahmet Hakan da Kanal D’deki haberleriyle ödül aldı. Yani ikisi farklı yerlerden ödül kazandı. Tabii ki birbirinin yerine geçeceğini bilmiyorduk.”
İŞTE BİZİM MAHALLENİN EN ÇOK KONUŞTUĞU KADIN
MAGAZİN Gazetecileri Derneği gecesinde masa komşum Filli Boya’nın sahibi Gözde Akpınar Sezgin’di...
Sezgin her yıl resmi bayramlarda ve Dünya Kadınlar Günü’nde verdiği cesur reklamlarla bizim evde en sevilen kadın figürlerden biri.
Çevremde de çok konuşuluyor.
Onu daha soğuk ve mesafeli bir kadın olarak hayal ediyordum.
Son derece sıcak, esprili bir insan.
Bütün gece masada çok güzel bir sohbet oldu.
O da ödül alanlar arasındaydı.
MAGAZİN GAZETECİLERİ TÖREN RACONUNU İYİ BİLİYOR
MAGAZİN gazetecilerini kutlarım.
Ödül töreninde sahneye çıkan muhabirinden yöneticisine bütün magazin gazetecilerinin kıyafetleri geceye uygundu. Yani film festivallerinin törenlerinde gördüğümüzden çok farklı bir manzara vardı.
ÖZLEDİĞİM ŞEYLER
-Orhan Gencebay “Berhudar olun” dedi. Bu ülkenin masum yılları olan 70’lerin arabesk günlerinin bu güzel lafını çok özlemişim.
- Serkan Kaya bana İbrahim Tatlıses’in harika yıllarını hatırlattı. “Orhan Abi’yle aynı masada oturmak şereftir” diyerek, müzik âleminin terbiyesini de çok güzel hissettirdi bana.
- Bergüzar Korel’in “Vatanım Sensin” dizisini anlatırken Kurtuluş Savaşı ve Atatürk için söylediği sözler bana bir kere daha şunu anlattı: Bu ülkenin kadınları erkeklerinden daha cesur.
- Ebru Yaşar’ın ödül aldıktan sonra söylediği şarkıyı çok sevdim. Yıllar önce “Bu Sahilde” şarkısı için ilk yazıyı ben yazmıştım. Hâlâ seviyorum o şarkıyı.
- Gülse Birsel’in son moda geniş paçalı kırmızı takımını ve geceye yaydığı pozitif enerjiyi çok sevdim.
DENİZLİLİ CAM USTALARINA MAGAZİN GECESİNDEN SELAM
MAGAZİN Gazetecileri Derneği güzel bir iş yapmış. Ödül heykelciklerini Paşabahçe’nin yeni harika markası Nude’a hazırlatmış.
Ödül heykelcikleri Denizli’deki cam ustalarınca yapılmış. Törende heykellerin nasıl hazırlandığını gösteren videoyu çok sevdim. Bu harika fikir için derneği, yardımları için Nude’u, emekleri için Denizli’nin harika cam ustalarını kutlarım.
NEW YORK’TAKİ GECEDE TÜRK MATBAACILARININ PARMAK İZİ
DÜN neredeyse bütün dünya medyasının birinci sayfalarında New York’ta Metropolitan Müzesi’nde yapılan baloda çekilen fotoğraflar vardı.
Gerçekten herkes çok özel tasarımlarla hazırlanmıştı.
Bu balo, MET’te açılan “Cennetlik Bedenler: Moda ve Katolik Hayal Gücü” sergisinin adını taşıyordu.
MET, Alexander McQueen’le başladığı fashion sergilerini sürdürüyor.
Bu defa tarihe döndüler ve insan bedeni ile dinsel kıyafet arasındaki ilişkiyi anlatan harika bir sergi hazırladılar.
Şimdi size bu sergi ile ilgili bilmediğiniz bir şey anlatacağım.
Bu serginin bir de albümü var.
İşte o albüm İstanbul’da basıldı.
Bu prestijli kitap Ofset Yapımevi’nde basılıp New York’a gönderiliyor.
MET’in bundan önceki Rei Kawakubo sergisinin kitabı da aynı yerde basıldı.
Bu prestijli kitap Türk matbaacılığının geldiği noktayı da gösteriyor.
Rahmetli babam matbaacıydı ve mesleği ile hep iftihar ederdi.
O nedenle mezar taşında da “Matbaacı Şükrü Özkök” yazılıdır.
New York’ta bütün dünyanın gözünün çevrildiği bu büyük kültür olayında bayrağımızı dalgalandıran bütün Türk matbaacılarına buradan kucak dolusu sevgiler.
ORAYA BEN DE GİTTİM VE ASLANLA YÜRÜDÜM, ŞAHİDİM
CAPE Town’a gidip yatan çitayla fotoğraf çektiren iki Türk sanatçısına denmedik laf bırakılmadı. Neymiş hayvanları uyuşturuyorlarmış.
Yok öyle bir şey... Aynı parkın Johannesburg’daki benzerine ben de gittim. Aslanlarla yürüdüm.
Çitayla fotoğraf çektirdim. Uyuşturma
falan yok.
Bir kere yürüdüğümüz aslanlar bir yaşından küçüktü. İkincisi sizinle birlikte bakıcısı da yürüyor ve et veriyor.
Veya hayvanlar yemekten sonra doymuş haldeyse sakin biçimde yatıyor.
Diyeceğim haksızlık etmeyin
insanlara...
CENGİZ, İLK ÇOCUK HASTANESİ OLAMAZ
CENGİZ Semercioğlu dün ilk çocuk hastanesinin Ankara’da açılacağını yazdı.
Benim çocukluğumda İzmir’de bir çocuk hastanesi vardı.
Hem de çok güzel bir çocuk hastanesiydi.
Amerikan yardımı süttozunu da ailenin erkek çocuğu olarak elimde karneyle ben gidip o hastaneden alırdım...
Paylaş