Paylaş
Bunun 500 milyon Euro’sunu ülkenin 3 zengini veriyor.
Üçünün ortak noktası, dünyanın en ünlü lüks markalarının sahibi olması.
DİOR’UN SAHİBİ KAÇ PARA VERDİ
- Bernard Arnault: LVMH Louis Vuitton, Moet-Hennessy markalarının baş harflerinden oluşan grup.
Altında şu markalar var: Dior, Celine, Marc Jacobs, Fendi, Kenzo, Givenchy, Bulgari, Guerlain, Chaumet.
Ayrıca, Chateau d’Yquem’in de aralarında bulunduğu 70 çok ünlü şarap markası, Glenmorangie viskisi.
Sephora güzellik ve bakım ürünü dağıtım şirketi...
Arnault 200 milyon Euro vereceğini açıkladı.
SALMA HAYEK’İN KOCASI KAÇ PARA BAĞIŞLADI
- François-Henri Pinault.
Kering grubunun CEO’su, Artemis grubunun sahibi.
Şu markaların sahibi:
Saint Laurent, Alexander McQueen, Gucci, Balenciaga, Bottega Veneta, Brioni, Boucheron,
Christie’s sanat müzayede şirketinin ve Chateau LaTour şaraplarının sahibi.
Evinde 3 bin sanat eseri var.
Bunlar arasında Picasso, Mondrian, Koons’un eserleri de var. 100 milyon Euro vereceğini açıkladı.
LANCOME’UN SAHİBİ CEBİNDEN NE ÇIKARDI
- Bettencourt Meyers ailesi. L’Oreal grubunun sahibi...
Şu markaların sahibi:
Lancome, Giorgio Armani, Yves Saint Laurent güzellik ve bakım ürünleri bölümü, Biotherm, Kiehl’s, Ralph Lauren, Helene Rubinstein, Guy Laroche, Maison Margiela, Diesel, Shu Uemura, Paloma Picasso... 200 milyon Euro vereceğini açıkladı.
KADINI GÜZELLEŞTİREN ÇOK MU MÜMİN OLUYOR
Şimdi gelelim asıl soruya...
Sizce bu aileler bu kadar büyük parayı neden veriyor?
Ve Fransa nasıl olup da rekabet pazarında birbirinin gözünü oyan bu insanları ortak bir tasada yan yana getirebiliyor...
Çok dindar oldukları ve yanan bina da kilise olduğu için mi?
Yoksa o binayı, Fransa’yı millet yapan, hem de ayrıcalıklı bir millet haline getiren en önemli kültürel miraslardan biri olarak gördükleri için mi... Hadi şimdi geleyim başlıktaki soruya...
Allah göstermesin Süleymaniye yansa, hangi Türk iş insanı ne verirdi?
Hadi gelin bir listesini yapalım.
KRİNDJABO KRALI, NOTRE DAME İÇİN KAÇ PARA VERDİ
VALLAHİ ben adını ilk defa işittim.
Krindjabo, Sanwi Krallığı’nın başkentiymiş...
Hadi itiraf edeyim, bu krallığın adını da ilk defa işittim.
Meğer Fildişi Sahili’nin güneydoğusunda bir yermiş.
Bütün bunlar içinde bildiğim tek yer Fildişi Sahili...
*
Bir devletin içinde ayrı bir krallık nasıl olur diye sorarsanız...
Bildiğimiz krallık değil, küçük bir geleneksel topluluk... Resmi yanı yok yani...
*
Krindjabo Kralı, yangında harap olan Notre Dame Katedrali’nin onarılması için para yardımında bulunacağını açıklamış.
Paranın miktarını söylememiş ama nedenini belirtmiş.
Bu krallığın eski krallarından biri 1700 yılında Notre Dame Katedrali’nde vaftiz edilmiş.
*
Biraz araştırınca, altından ilginç bir hikâye de çıktı.
Krindjabo yerel dilde “Krindja’nın altı” anlamına geliyormuş.
Krindja da bu köyün ortasındaki büyük ağacın adıymış.
Michael Jackson 1992 yılında bu köyü ziyaret etmiş ve ailesinin kökenlerini bu ağacın altında bulduğunu söylemiş.
ALİ BEY VE MEHMET BEY YANAN CAMİYE Mİ VERİRDİ, KENDİ CAMİ Mİ YAPTIRIRDI
İLK yazıdaki soruyu isterseniz biraz daha hınzırlaştırarak sorayım.
Ayasofya’yı müze olmaktan çıkarıp cami yapmayla uğraştığımız şu günde, hangi camimiz yansaydı, kim ne verirdi?
Yoksa, hepsi kendi adını taşıyan irili ufaklı camiler yaptırmayı mı tercih ederdi?
*
Kimler mi...
Ali Bey, Mehmet Bey, Cemal Bey, Bülent Bey...
Ben hayalilerini yazdım, gerçeklerini siz yazın, karşılarına da tahminlerinizi... Sonuç ne? Üç babayiğit bulabildiniz mi?
*
Ama durun hemen kızmayın bu tarihi yoklamada el kaldırmayan veya “Buradayım” demeyenlere...
Çünkü...
Önce, kutsal mekânları sadece ibadet edilen, sadece alnın secdeye değdiği yerler olarak görmeyip, onları bütün milletin kafasında ortak birer kültürel varlık haline getirecek birleştirici bir ruh lazım bize...
Bilelim ki kutuplaştırılmış, bir kısmı ötekileştirilmiş bir toplumun ruhu buna elvermez...
*
Yani arkadaş, önce gerçek burjuvazi ve onun değerleri lazım...
Bir de kuralları üzerinde herkesin hemfikir olduğu gerçek bir demokrasi...
*
Bugünlerde çok kızdığımız Fransa’da bunların ikisi de var...
O nedenle 24 saat içinde 800 milyon Euro bulundu.
Emin olun yanan Louvre olsaydı, daha da büyüğü toplanırdı.
*
Çünkü Fransa’yı Fransa yapan değer çok büyük bir kültürden geliyor...
Buna bir de ana dillerindeki “Noblesse oblige”, yani “Asalet böyle gerektirir” cümlesi eklenince...
Pamuk eller kendiliğinden gidiyor ceplere...
Paylaş