İşini kaybetmekten korkan ‘sağlam kaynak’

Önce “saraya çok yakın” bir kaynağından aldığı bilgiyi aktardığını söyledi:

Bir tür “komplocu” CHP’li gizlice Külliye’ye gidip Cumhurbaşkanı ile görüşmüştü...

Her alanda komplo teorisi ile yatıp kalkan ülkemizde altın vuruş anında amacına ulaştı.

“Saray, CHP’yi parçalamak üzere harekete geçmişti...”

*

Ama Külliye bunu kesin dille yalanladı...

Bunun üzerine gözler Rahmi Abi’ye döndü...

Herkes “Açıkla Saray’a giden CHP’liyi” demeye başladı...

Peki Rahmi Abi ne yaptı?

“Saraya çok yakın kaynağım çok korktu. İşini kaybetmekten korktuğu için ona söz verdim. Bu ismi unutacağım...”

*

Bu defa sadece çarşının değil benim de kafam karıştı...

CHP bunu kendine karşı bir komplo gibi görüyor...

Külliye ise bunu kendine atılmış bir iftira olarak görüyor...

Öyleyse “Saray’daki
çok sağlam kaynak” ne yapmak istiyor?

Komplo CHP’ye karşı mı, yoksa Külliye’ye mi...

*

Yoksa bu “sağlam kaynak” düpedüz 19’uncu asır tarzı bir anarşist mi...

Yani bütün sistemini yıkmak üzere harekete geçmiş bir kara gömlekli...

Eğer öyleyse, hayatımda ilk defa “işini kaybetmekten korkan” bir anarşistle karşı karşıyayım demektir.

İşini kaybetmekten korktuğuna göre hâlâ Saray’ın içinde olması ihtimali de var demektir.

*

Sakın ha bu yazdıklarımı ciddiye almayın...

Ortada bir fars var...

Ve ülkemize musallat olan bu komplo sapkınlığı üzerinde sörf yapıyor...

Hepimizi de bir güzel
tiye alıyor...

Yani Allah günlük komplo rızkımızı yine verdi...

O GÜN SOLCU LİDER, BAŞKANA ÖYLE BİR İTİRAFTA BULUNDU Kİ

İNGİLİZ kraliyet ailesini anlatan “The Crown” dizisinin yeni yayınlanan üçüncü sezonunda çok ilginç bir bölüm var.

İngiltere’de İşçi Partisi iktidardadır ve Başbakan Harold Wilson’dır...

*

İktidara gelişinden kısa süre sonra bir maden kasabasında büyük bir toprak kayması olur ve çoğu çocuk 144 kişi ölür.

Başbakan kaza yerine gitmek için Kraliçe’den uçağını tahsis etmesini ister ve onun da birlikte gelmesinin iyi olacağını söyler.

Ama Kraliçe, “Kraliyet sadece anma günlerine katılır” diyerek reddeder...

*

Onu izleyen günlerde ülkede Kraliçe’ye karşı bir tepki oluşur.

Kraliçe de bu tepkilerin kaynağının İşçi Partisi olduğunu düşünerek Başbakan’ı saraya çağırır.

Bu konuşma işte o soğuk görüşmede geçer.

*

Kraliçe, “Böyle durumlarda bir damla bile gözyaşı dökemediğini, çünkü bu görev için böyle yetiştirildiğini” söyler...

Ama böyle olduğu için de üzgündür...

O gün İşçi Partili lider, Kraliçe’ye öyle bir şey söyler ki...

Aralarındaki ilişki ondan sonra çok güzel bir noktaya gider.

Gelin şimdi size sosyalist bir genel başkanın o gün Kraliçe’ye ne dediğini anlatayım.

O KONUŞMA...  YABANİ SOMONU KONSERVE BALIĞA TERCİH EDEN SOLCU

BAŞBAKAN Wilson, “Bu görüşme özel değil mi” diye sorduktan sonra şunları söyler:

“İşçi Partisi başkanıyım ama hayatım boyunca bir gün bile işçi olarak çalışmadım.

İşçi değilim, akademisyenim. İmtiyazlı bir Oxford öğretim görevlisiyim.

Bira sevmem. Viski tercih ederim.

Yabani somonu konserveye, şatobiryan eti böreğe tercih ederim.

Pipoyu da sevmem. Puroyu bin kez tercih ederim.

Ama ne yazık ki puro kapitalist imtiyazın sembolü. O yüzden seçim kampanyalarında televizyona çıktığımda pipo içiyorum.

Çünkü bu beni daha ulaşılabilir, daha cana yakın kılıyor.

Herkes için her şey olup kendimiz gibi kalamayız.

Lider olarak yapmamız gerekeni yaparız. İşimiz bu. Krizleri çözmek.

Sizin de bizim de işimiz bu ve siz de bu işi çok iyi yapıyorsunuz.

Duygu eksikliğiniz de sizin için bir lütuf. Kimse devlet başkanının histerik olmasını istemez.

İşin doğrusu hümanizm bile şart değil.”

Kraliçe bu konuşmadan sonra o kasabaya gider. Daha sonraki yıllarda da defalarca ziyaret eder.

SON KONUŞMA...  GİYDİĞİMİZ ELBİSE KENDİ HAYATIMIZDAN HIRSIZLIK

İŞÇİ Partili Wilson başta Kraliçe’ye ve kraliyet sistemine çok karşıdır. Ama onun 6 yıllık başbakanlığı sırasında aralarında bir sempati ilişkisi kurulur.

Wilson, Alzheimer hastalığına yakalandığını öğrendiğinde istifasını sunmak için Kraliçe’ye gittiğinde aralarında çok insani bir konuşma geçer. Kraliçe başlarda ona çok karşı olduğunu ama zamanla çok yakın hissetmeye başladığını söyler.

Wilson da şakayla gülerek “Ben zaten sizin İşçi Partisi sempatizanı olduğunuzu biliyordum” der...

Kraliçe ise “Ben siyaset dışıyım. İyi şeyler hissetmek için ille de siyasi olmak gerekmiyor” diyerek cevap verir....

Bu aralarındaki son konuşmadır.

*

Bu cumartesi günü bunları şunun için anlatıyorum.

Hepimiz bu hayatta bize yüklenen roller, biçilen elbiselerle yaşıyoruz.

Bunlar çoğu kez bizi zoraki bir ikiyüzlülüğe sürükleyebiliyor. Bu da kendi hayatımızdan hırsızlık anlamına geliyor.

Oysa bu zoraki elbiseleri atabilsek, aynı gardıroplardan çok güzel dostluklar çıkabilir...

*

Yeter ki kavgadan beslenen canavarlar haline gelmeyelim.

CİHANGİR MUHABİRİ... HANGİ ESKİ TÜFEK LİBERAL KAREYE GİRMEYİ REDDETTİ

LİBERAL magazin dünyasının ve T24’ün yükselen yıldızı, Cihangir muhabirim Tuğrul Eryılmaz’dan son haberler...

1990 ve 2000’lerin eski tüfek liberalleri geçen gün Deniz Türkali’nin yaş günü partisinde bir araya gelmişler.

Katılanlara baktım...

Bütün ağır toplar orada...

Murat Belge, Hasan Cemal, Mehmet Altan...

*

Aralarında benim Cihangir muhabirim Tuğrul Eryılmaz var...

Tabii bir muhabirin haber yaptığı kişilerle bu kadar sıkı fıkı olması etik açıdan doğru mu diye düşünmedim değil...

*

Peki bu kadro bir araya gelince ne dinler?

70’lerin pop-rock şarkıları ve özellikle Sezen Aksu dinlemişler...

*

Partide başka kişiler de varmış...

Mesela Yıldırım Türker, Murat Çelikkan, Ayşe Cemal...

Ama nedense fotoğraf çekilirken bu üçü kareye girmek istememişler.

Bir de Lale Mansur da oradaymış ama onunla fotoğrafını koymamış.

“Çünkü kötü çıkmışım” diyor.

*

Fotoğrafta keyifleri yerinde görünüyor. Buna da sevindim.

LEONARD COHEN’İN DÜN ÇIKAN ALBÜMÜNDE SEVDİĞİM 3 ŞARKI

LEONARD Cohen’in ölümünden önce yaptığı son şarkılardan oluşan albüm dün streaming platformlarına konuldu.

Albümün adı “Thanks for the Dance”...

Bizim kuşaklarımızın kafasına “Dance Me To The End of Love” şarkısını bir daha çıkmamak üzere çakan büyük sanatçının ölüm sonrası en güzel veda cümlesi bu olurdu herhalde...

Ölümünden 19 gün önce “You Want It Darker” gibi şahane bir şarkıyı ve albümü çıkarmıştı.

Meğer o günlerde ölümünden sonrası için de bir albüm yapmış...

Daha çok müzik üzerine okunan şiirlerden oluşan bir albüm. Şu üçünü sevdim.

- Thanks to The Dance

- Happens to the Heart

- The Hills