Paylaş
CUMHURİYET Gazetesi yazarı İlhan Selçuk, dünkü yazısında ilginç bir bilanço çıkarıyor. Selçuk 28 Şubat'ın bir ‘‘milat’’ olduğunu söyleyerek, ‘‘Bunun bir öncesi bir de sonrası var’’ diyor.
Ve 28 Şubat sonrasında Refahyol'un düşmesi ile yerine geçen hükümetlerin başardığı işleri alt alta yazıyor.
28 ŞUBAT SONRASI
Bakın ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
‘‘8 Yıllık eğitim gerçekleşti.
İmam hatip okulları eğitim birliği çerçevesinde eridi.
Devlet irticaya karşı vaziyet aldı.
Apo yakalandı.
Etnik terör neredeyse tükendi.
Avrupa Birilği'ne adaylık gerçekleşti.
Dinci terörün köküne kibrit suyu ekiliyor.
Hizbullah'ın üstüne gidildi.
Faili meçhul cinayetler aydınlanıyor.’’
Bunlar İlhan Selçuk'un yazdığı maddeler.
Ben buna ekonomide atılan adımları, özelleştirmede sağlanan başarıları da ekliyorum.
Evet Türkiye, 28 Şubat ertesinde ciddi biçimde yeniden toparlanma sürecine girdi.
Üstelik, Avrupa Birliği'ne adaylık sürecinin başlaması ile birlikte demokratikleşme ve İnsan Hakları konusunda da ciddi gelişmeler ortaya çıktı.
Bu arada İslami siyaset yapan kesimlerde de yeni arayışlar ve reform çabaları başladı.
Bazıları kabul etmese de yukarıdaki tablo bir gerçeği yansıtıyor.
FIRSAT KAÇIRILDI
Ancak İlhan Selçuk'un yazısında asıl önemli olan taraf, CHP ile ilgili yeni bir tartışmayı başlatmış olması.
İlhan Selçuk, 28 Şubat sonrasında kurulan hükümetler içinde yer almayan CHP'nin tarihi bir fırsatı kaçırdığını yazıyor.
Bu tartışmanın en can alıcı cümlesi ise şu:
‘‘CHP, Cumhuriyet aydınlanmasının partisidir; irticaya karşı çıkan 28 Şubat sürecinde geri kalması siyaset stratejisinde yanılgı sayılmalı.’’
Cumhuriyet Gazetesi, CHP'nin klasik kadroları gözünde etkili bir konuma sahiptir.
İlhan Selçuk'un bu yazısı ilginç bir zamanlamaya rastlıyor.
BAYKAL'IN DÖNÜŞÜ MÜ
Partinin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, konferanslar vermek üzere Almanya'ya gitti.
Bu konferanslar Baykal'ın uzun süreden sonra ilk defa kamuoyu önüne çıkması için bir platform sağladı.
Bir anlamda Baykal'ın yeniden siyasi arenaya dönüşü için start verdi.
Almanya'daki Türkiye Araştırmalar Merkezi Başkanı Faruk Şen, dün şimdiye kadar alışık olmadığımız bir şey yaptı.
Gazetelere faksla ilettiği, kendi imzasını taşıyan iki yazıda ‘‘60 yaşında dinamik bir lider’’ olarak tanımladığı Baykal'ın yeni görevlere hazır olduğunu bildirdi.
Bu olay bazı sosyal demokrat çevrelerde, ‘‘Baykal'ın CHP'ye dönüş hareketi Almanya'dan başladı’’ biçiminde yorumlandı.
İlhan Selçuk'un yazısında altı çizilen tez de işte bu ortamda tartışmaya açılıyor.
Cumhuriyet yazarı yazısını, CHP'de hazırlanan yeni tüzükteki bir maddeye bağlıyor.
CHP yeni tüzüğüne ‘‘Seçim kaybeden lider gider’’ maddesi koyuyormuş.
Aslında Baykal bunu, böyle bir maddeye gerek görmeden uygulayan ilk siyasi lider oldu.
Merkez sağın iki partisinin liderleri ise direndiler.
Ancak liderin ayrılışı CHP'de işlerin düzelmesini sağladı mı?
Henüz bu yolda dikkat çekici bir işaret yok.
Sonuçta, seçimden ağır mağlubiyetle çıkan üç partiden lider değiştireni ile değiştirmeyenlerinin etkisi birbirinden farklı olmadı.
Bütün bunlardan şu sonucu çıkarabilir miyiz:
LİDER YETMİYOR
Merkez sağ ve solun bu partileri için sadece lider değişikliği değil, aynı zamanda da ciddi bir zihniyet ve kadro değişikliği gerekiyor.
O nedenle CHP'nin, İlhan Selçuk'un ortaya attığı tezi ciddi biçimde tartışması gerekiyor.
Paylaş