Paylaş
12 Temmuz 2015 günü...
Bu tarihi bir kenara yazın... Bu tarih, Türkiye’nin Suriye politikasının iflasını ilan ettiği gelişmenin başlangıcıdır.
* * *
O gün, 54 kişilik bir grup, Türkiye sınırından Suriye’ye girdi..
Ellerinde Amerikan menşeli M16 silahları vardı...
Girenlerin bayağı kelli felli bir adı da vardı.
“30’uncu Tümen...”
* * *
Ankara çok umutluydu...
Çünkü bu tümenin savaşa gireceğini ve Suriye’de güç dengesini, kendi lehine çevirecek ilk ciddi adımı atacağına emindi.
Bu 54 kişi, Türk ve Amerikan uzmanlarca eğitilmiş, silahlandırılmış ve artık savaşçı güç haline geldiğine inanılmıştı.
Rüya sadece 2 hafta sürdü.
Hürriyet dün manşetinden, istihbaratçıların günlerdir sakladığı gerçeği açıkladı.
Suriye sınırından giren 30’uncu Tümen’in, başta komutanları olmak üzere neredeyse tamamı esir alınmıştı...
Zaten eğitmek için buluna buluna 54 kişi bulunmuş, onlar da ilk adımda saf dışı bırakılmıştı.
* * *
Peki esir alan kimdi?
Önce herkes IŞİD esir aldı zannetti. Ancak Türkiye’nin yetiştirdiği “Ilımlı Suriyelileri” esir alan, bazılarını öldüren “El Nusra” örgütüydü...
Üstelik, esir aldıkları kişilerin “Türkiye’de silahlandırıldıkları” itiraflarını kameraya almış ve yayınlamıştı.
Tam bir çuval manzarasıydı yani...
* * *
Gözler 3 ay öncesine döndü...
“El Nusra” 3 ay önce İdlib’i ele geçirdiğinde, Türk Dışişleri bunu neredeyse “kendi zaferi” olarak ilan etmemiş miydi?
Öyleyse ne oluyordu?
Orada çuval, eğitilip silahlandırılan Suriyelilerin mi, yoksa Türkiye’nin mi başına geçirilmişti?
Burası Ortadoğu...
Şimdi geçen haftalara dönüp çok önemli iki başka gelişmenin karanlık odasına bakalım.
Riyad’da bir masa etrafında iki kişi
30’uncu Tümen’in silahlarıyla birlikte esir düşüp başına çuval geçirildiği günlerde bir Suriye heyeti, gizlice Riyad’a uçuyordu.
Şimdi kemerlerinizi sıkıca bağlayın, çünkü heyetin başında kim vardı açıklayacağım.
Giden heyetinin başında, Esad rejiminin halen görevdeki İç Güvenlik Teşkilatı’nın başkanı General Ali Mamluk vardı.
Riyad’da karşısında oturan kişi ise bizzat Suudi Arabistan Savunma Bakanı ve 2. Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’dı...
İki ülkenin istihbarat yetkilileri Suriye’de savaşın başladığı günden itibaren ilk defa bir araya geliyordu.
Peki Riyad’daki bu gizli ve çok önemli buluşma nasıl gerçekleşti?
Onun perde arkasını öğrenmek için de geçen haziran ayına dönelim.
Yer Rusya’nın St. Petersburg şehri...
Kapalı kapılar ardında ikili bir görüşme yapılıyor.
Masanın bir tarafında Rusya Devlet Başkanı Putin, öteki tarafında ise Suudi 2. Veliaht Prensi Muhammed bin Salman oturuyor.
Putin şunu söylüyor:
“Bütün öngörülere rağmen Esad hâlâ iktidarda. Dolayısıyla yeni bir politika belirlemek gerekir.”
Riyad’daki gizli buluşma, işte St. Petersburg’daki buluşmanın sonunda gerçekleşiyor.
Tahmin ediyorum Ankara şu soruyu kendi kendine sormuştur?
“Esad’ı devirmek için Katar’la birlikte bizimle masaya oturan Suudi Arabistan, Esad’la ne konuşuyordu?”
Şimdi kemerlerinizi daha da sıkı bağlayın.
Dün Katar’da adı konmamış bir küresel zirve yapıldı.
Masanın bir ucunda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, öteki tarafında ise Rusya’nın güçlü Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov...
* * *
Hiç şüphesiz bu masada, iki hafta önce Riyad’da yapılan gizli buluşmanın sonuçları da ele alındı...
Türkiye, Esad’ı devirme hayali ile hâlâ adam eğitmeye devam ederken, iki süper güç olaya
el koyuyordu...
Ve bu masada Esad da dolaylı şekilde vardı ama Türkiye’nin hayaleti bile yoktu.
Biraz sabır...
Bu görüşmenin perde arkasını da ilerde öğreneceğiz.
Riyad’a giden gizli heyette Türkiye’den de gizli bir isim
AYNI günlerde Riyad’da, bundan daha da hayret verici bir gelişme yaşanıyordu.
Türkiye’nin Suriye’ye gönderdiği 30’uncu Tümen daha ikinci hafta tek kurşun atmadan esir alınırken, bir HAMAS heyeti gizlice Riyad’a hareket ediyordu.
Bölgeyi izleyen bütün istihbarat birimlerinin gözü bir anda oraya çevrilmişti.
Bu haberi de dün Hürriyet’te okudunuz.
Ben biraz daha perde arkasına geçeyim.
* * *
Herkes çok iyi biliyordu ki, Suudi Arabistan rejimi, Müslüman Kardeşler’e düşman bir politika izliyordu.
Üstelik, geçen yıl bu örgütü terörist ilan etmiş ve listesine almıştı.
Oysa HAMAS, Müslüman Kardeşler’in bir koluydu ve üstelik silahlı mücadele veren tek mensubuydu.
Öyleyse bu davet ne anlama geliyordu?
* * *
Ancak olayın bizi asıl ilgilendiren yanı başkaydı.
Gazze’den gelen heyete iki isim ilave edilmişti.
Bunlardan biri, HAMAS’ın Mısır’daki, öteki ise Türkiye’deki temsilcisiydi.
Riyad’daki toplantının çok önemli bir ayrıntısı daha var.
Bu görüşmelere sadece veliaht prens değil, kralın kendisi de katılmıştı.
Aynı günlerde, Suudi hapishanelerinde yatan 8 Müslüman Kardeşler mensubu serbest bırakılmıştı.
Ayrıca Ortadoğu kulislerinde dolaşan bir dedikoduya göre, Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’i sessizce terörist listesinden çıkarmıştı.
Riyad ondan önce de Tunus Müslüman Kardeşler kolunun lideri ile Ürdün’ünkünü de ağırlamıştı.
* * *
Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler politikasını değiştiriyor mu? İran’ın giderek yükselen etkisini dengelemek için bölgede “Sünni bir pakt mı” planlıyordu.
Türkiye’nin tarihi hatası olan Suriye politikasının askeri planı da çöktüğü günlerde yaşanan bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Ve çift hilal değerli bu bilgiler bana nasıl ulaşıyor?
Bu inanılmaz “Yakın şark thriller”inin son sahnesini yarın açıklıyorum.
Paylaş