Paylaş
Söylenenlere...
Nedir bu diyorum...
Tatlı bir komedi mi...
Bir Ortadoğu çadır tiyatrosu mu var karşımızda...
Yoksa şizofrenik bir durum mu...
* * *
AKP’ye bakıyorum...
Bir tarafı “Kürt sorunu” diyor, “Çözüm süreci” diyor...
İmralı ile masaya oturmuş, sanki tarihin sonunu ilan ediyor.
* * *
Sonra dönüp Saray muhitine bakıyorum...
Uuuu...
Ne Kürt sorunu var, ne izleme komitesi.
Dümdüz gidiyor Kürtlere, HDP’ye...
Ne ikiyüzlülüklerini bırakıyor, ne hadlerini...
* * *
HDP’ye bakıyorum...
İmralı tarafı konuşuyor.
“Erdoğan’ı başkan yaparız...”
Sonra dağdan inip ovadakine bakıyorum.
Selahattin Demirtaş çıkıp, üstüne basa basa söz veriyor.
“Biz burada olduğumuz sürece onu başkan yaptırmayacağız...”
* * *
Tabiatıyla ona oy verecek insanı da merak ediyorum.
“İkisi de haklı mı” diyor...
Yoksa “Boş ver yahu, onlar siyasetçidir, seçim zamanı ağızlarına geleni söylerler” mi...
* * *
Sonra dönüp bütün Türkiye’ye bakıyorum...
Şüpheleniyorum. Acaba biri Türk’ü, öteki Kürt’ü, her söylediklerine inanan birer “enayi”, affedersiniz “bidon kafalı” olarak mı görüyor...
* * *
Eğer böyleyse, karşımızda demokrasinin en hazin işbölümü var demektir. Onlar kavalcı, biz arkasından giden neyse o...
Her köye iki kavalcı...
Her nabza iki ayrı şerbet, her seçmene iki ayrı yalan...
* * *
Yahu biz sahiden bu muyuz...
Babacan gidip meydan ‘Jöleli’ye kalırsa insanlar kime güvenir
SON dakikada bir değişiklik olmazsa, Ali Babacan ayrılıyor.
Bu demektir ki, AKP ekonomik meydanda en kuvvetli kozunu kaybediyor...
Peki meydan kime kalıyor...
Jöleli ekonomiste mi..
O zaman gelin soralım...
-MHP’den aday olan ve Merkez Bankası tarihinde hepimiz üzerinde en güvenilir etkiyi bırakan Durmuş Yılmaz’a mı güvenirsiniz...
Yoksa ‘Jöleli’ye mi...
-CHP’de giderek yükselen ve çıktığı her televizyon programında, katıldığı her ekonomi toplantısında dinleyenlere büyük güven veren Selin Sayek Böke’ye mi güvenirsiniz...
Yoksa, telekinezi uzmanı Jöleli ekonomiste mi...
Size söyleyeyim..
AKP, elinde kalan
tek kozu olan “Ekonomiyi onlar daha iyi
yönetir” imajını bozuk para gibi harcadı.
Yonca gibi ben de Hacer’in yanındayım
BAŞBAKAN’ın kızı Hacer Büke Davutoğlu, girdiği atletizm yarışmasında 4’üncü olmuştu ve bazı gazetelerde yazılana göre, sırf onun için ödül platformuna “dördüncülük kürsüsü” konmuştu.
Oysa ben o fotoğrafa bakınca içim açılmıştı. Televizyondan ve fotoğraflarından gördüğüm tanıdığım kadarı ile Hacer Büke, çok tatlı, çok sempatik bir kız.
Kendine yakışan şeyler giyiyor.
Üstelik yarışmaya girmiş ve dördüncü olmuş...
Demediklerini bırakmadılar kıza...
Kendimi onun yerine koydum ve inanın çok üzüldüm.
Sonunda pazartesi günü Hürriyet Kelebek’te Yonca Topbaş yazdı ve genç kızı savundu.
Meğer özel olarak onun için konmuş bir kürsü yokmuş.
Dördüncü olan erkekler de o kürsülere çıkmışlar.
Helal olsun Yonca sana...
Hürriyet’e de sana da bu tavır yakışır. Tabii aynı şeyi Hacer için de söyleyeceğim.
Helal olsun sana...
Spora, yarışmaya devam.
Şöhretli babanın kızı olmak kolay değildir, bilirim.
Ama sakın yılma, sakın üzülme...
Devam...
Turkcell reklamı ne kadar sempatikse AKP’ninki artık o kadar bayıyor
AKP’nin seçim reklamlarını yapan ekibi çok başarılı bulurum ve hayranlıkla izlerim.
Ama onlara söylemek istediğim bir şey var. Bu, “herkesi kucaklama” ve Türki cumhuriyetlere hamasi mesajları artık ters etki yapmaya başladı.
Hele hele işin içine Zigetvar kaleleri, Bosna’lar, Beşbalık’lar falan girince, insanı güldürüyor.
Geçen gün tesadüfen önce AKP filmini, arkasından da Turkcell’in yeni filmini izledim.
AKP’ninki ne kadar iticiyse, Turkcell’in ki o kadar çekici ve sempatikti.
AKP’nin büyükleri ne kadar sahte duruyorsa, Doğu şivesiyle konuşan iki çocuğun sahiciliği ve sempatikliği o kadar ortaya çıkıyordu.
Tavsiyem. Bu filme
devam edeceklerse, hiç
olmazsa Turkcell filmiyle aynı reklam kuşaklarında yayınlamasınlar.
Paylaş