Paylaş
Bir erkek için ne kadar iddialı bir meydan okuma değil mi...
Ben hayatımda hiçbir kadına böyle bir şeyi söyleyemedim...
Söyleyemedim çünkü bunu söyleyebilecek kadar cesur değildim...
Belki de o yüzden daha çok “benim sonum geldi”...
Kitabı henüz okumadım ama, Ot dergisinin son sayısındaki ilanını gördüm.
Şöyle bir teaser yapmışlar:
“Hayalini bile kuramayacağın güzellikte bir kadınla evleniyorsun. Çok geçmeden bütün ülkeye rezil rüsva oluyorsun.
Herkes kendinden emin:
Tek suçlu sensin.
Annen, baban, komşu, arkadaşların...
Hatta polis!
Haklı ya da haksız olman mühim değil, Türkiye’nin seni affetmeye hiç niyeti yok!
Yapılan araştırmalara göre ihtiyacın olan yalnızca 17 gün.
Yoksa 22 miydi...”
* * *
Türkiye’de benim gibi magazini takip eden, olup biteni kaçırmayan meraklı bir kedi ne düşünür?
“Tuna acaba bundan önceki eşi İclal Aydın ile ayrılışını roman olarak mı yazdı?”
İclal güzel kadın. Yani tarif uyuyor.
Kendileri için zor, ama izleyenler için eğlenceli bir ayrılık olmuştu.
Magazin sayfaları günlerce boşanmayı yazmıştı.
Gamzelerine kadar olayı izlemiştik...
Hepimiz hakem olmuş ve çoğumuz İclal’in yanında yer almıştık.
O tarif de uyuyor.
* * *
Anonsu okurken düşündüm.
Acaba sitcom yeniden mi başlıyor?
Dün ikisiyle de konuştum.
Tuna keyifliydi.
“Romanın girişinde bir yazı var: Buradaki her olay ve kişi hayalidir, sadece olup bitenler hariç” dedi. İclal ise evini taşıyordu.
“Eyvah şimdi yine üzerime gelecekler” dedi.
Anlayacağınız henüz okumadığım ve içinde ne olduğunu bilmediğim bir romanın anonsu bile eğlenceliydi.
Şöhretlerin ayrılık hikâyeleri hep eğlencelidir.
Terk edilen bir erkek kaç günde unutulur
ASLINA bakarsanız anonsta beni asıl ilgilendiren şey “unutulmak” kelimesiydi.
Bir kadını “unutmaktan” söz etseydi, normaldi.
Ama “unutulmaktan” söz ediyordu.
Unutmak çok zor bir şeydir.
Unutulmak ise çok acı...
Birincisi size ait bir duygu, ikincisi ise karşınızdakine...
Demek ki insan 17 günde unutuluyormuş...
Tuna’ya, “Nereden çıkardın bu 17 günü” diye sordum.
“Bazı araştırmalar okudum. Türkiye’de bir insanın yaptığı veya olaylar bazılarına göre 17, bazılarına göre 22 günde unutuluyormuş.”
Büyük aşklar için ne kadar trajik bir son değil mi...
Aydın Doğan’ın yirminci yılında neler öğrendik
AYDIN Bey, Hürriyet’e geleli 20 yıl olmuş.
Cuma akşamı bazı çalışanlarla birlikte o da “20’nci yıl rozetini” taktı.
Hürriyet Yazıişleri onun için bir “Yirminci Yıl Gazetesi” yapmış.
Çok eğlenceli olmuş.
O gazete sayesinde çok ilginç bazı şeyleri de öğrendik.
-Aydın Bey 3 yıldır pilates yapıyormuş.
-Sema Doğan aile içi darbe yaparak, bu özel gazetenin başyazarı olmuş.
-Hürriyet’in satış anlaşması önce bir peçete üzerine yazılmış.
-Selahattin Duman, tavlada kazandığı parayı Aydın Doğan’dan alamayınca, müdüründen tahsil etmiş.
-Herkes Aydın Bey’den “Baba patron” diye söz ederken, Vuslat Doğan Sabancı “Patron Baba” diyormuş.
-Bu arada Latif Demirci’nin bu gazete için yaptığı karikatürden harika bir kavram öğrendik: “Rozet lobisi..”
Karne notları
-EN BÜYÜK KAYBEDEN: YALÇIN DOĞAN Aydın Doğan bileğinin hakkıyla yendiği halde, etrafta “Müteahhit tavlası oynadık. Bilerek yenildim” diye dolaştığı için gözden düştü.
-EN ŞEREFLİ YENİLEN: SEDAT ERGİN Aydın Bey’le yaptığı tavla partilerinde gerçek bir mücadele verip, şerefli bir yenilgiyi kabul etti. Tek yanlışı terminolojik hatası. Israrla, “Aydın Bey yendi” demek yerine “Yenildim” diyerek şüphe yarattı. Ancak Sedat Ergin’i yakından tanıyanlar bunun samimi bir ifade olduğu konusunda hemfikir.
-EN PROFESYONEL YENİLEN: ZAFER MUTLU Yıllarca Dinç Bilgin’le oynadığı tavlalar nedeniyle, “patronla tavla oynama sanatı”nı en iyi bilen profesyonel unvanını kazandı. Bir patronu kaç kere yenip, kaç kere yenilmenin patron zaferine en büyük inanılırlığı kazandırdığını iyi biliyor.
Arkadaşlarının yirmi yıllık tavla karnesi
-EN RÜTBELİ BERABERLİK: ORHAN PAŞA Yaz boyunca Bodrum’da en istikrarlı tavlayı Orhan Paşa’yla (Karabulut) oynadı. Oyun başı iddia 100 dolar üzerinden hesaplandı.
Yıllar boyunca iki tarafın birbirine kaybettiği para servet oluşturdu. Ama kazanan kadar kaybedenin de olduğu oyunların 20 yıllık bilançosu denk geldi.
-EN POKER FACE RAKİP: ARAP AĞA (Necati Kurmel) Yirmi yıl boyunca tehlikeli bir rakip oldu. “Poker face” denilen, yüzündeki değişmeyen ifade yüzünden atacağı zarı anlamak mümkün değil. Kazandığında sevinmeyen, kaybettiğinde üzülmeyen, sinir bozucu bir rakip.
Kaç takım elbise kazandığı veya kaybettiği konusunda bugüne kadar sağlam bir bilgiye ulaşılamadı. Ödemenin kayıt dışı yapıldığı dedikodusu ise bugüne kadar doğrulanamadı.
-EN ACITICI RAKİP: ALİ AĞAOĞLU: “Aydın Doğan’ı tavlada o kadar çok yendim ve her defasında bir takım elbise kazandığım için etrafımda bir Tom Ford ordusu kurdum” diye gezdiği için.
Ancak bu iddia tören gecesi Aydın Doğan tarafından kesin bir dille yalanlandı.
Paylaş