Paylaş
Tabii ki hepimizin kanına dokunuyor...
***
Türkiye gereken cevabı veriyor...
Tabii ki hepimiz “Ohhhh” diyoruz...
O cevap hepimizin hançeresinden çıkan bir isyana dönüşüyor...
***
Sonra kendimize dönüyorum...
Diyorum ki...
- Anayasa’nın açık hükmüne rağmen hâlâ hapiste bulunan Enis Berberoğlu yarın serbest bırakılıp gidip Meclis’te milletvekili yemini etse...
***
- Mehmet Altan, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ve Ali Bulaç’tan sonra, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne, Osman Kavala gibi tutuklular da serbest bırakılsa...
***
- Selahattin Demirtaş gibi siyasi tutuklular bırakılsa...
***
- Artık Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup insanların bile eleştirmeye başladığı yargı sistemimiz biraz kendine çekidüzen verse, yargılamalarını bu espri içinde yürütse...
***
Darmadağın olmuş CHP kendi kurultay gailesiyle uğraşırken...
Bir aylık kampanya sonunda yüzde 10 barajını geçme noktasına gelerek başarı gösteren İYİ Parti Genel Başkanı’nı sorgularken...
***
Bu iklimin oluşması için ilk adımı bizzat, hepimizin Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan atsa...
81 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da göğsünü gere gere Cumhurbaşkanı’nın attığı adımı alkışlasa, arkasında dimdik dursa...
***
Yani o mesajı, Amerikalının anlayacağı dilden “United we strong” (Birleşince güçlüyüz) diyerek versek...
Harika bir şey olmaz mı...
‘WE ARE THE TÜRKİYE’Yİ SÖYLEME ZAMANI GELDİ
ŞU son 4 günün bilançosunu çıkaralım.
- Fazıl Say bir açık mektupla başlattı. Sonra Ayşe Arman’a verdiği mülakatla devam etti.
Dedi ki...
“Yeni bir sayfa açalım...”
***
- Bakmayın siz benim manav olayına takılmama... Arkasından Yavuz Bingöl geldi...
Onun da söylemek istediği oydu ama tam anlatamadı kendini...
***
- Sonra Mazhar Alanson geldi...
“Ben hem Atatürk’ü severim hem Peygamberimi” dedi...
***
- Sonra Bülent Ortaçgil geldi...
“Yüzde 48, yüzde 52’yi, yüzde 52 de yüzde 48’i tanırsa bu kavga biter” demeye getirdi.
***
Bakın bu insanlar öyle laba luba insanlar değil...
Hepsi de kendi
alanında birinci sınıf müzisyen, sanatçı...
***
Onlar bu üslupla konuşmaya başlamışsa...
Bilelim ki, 1980’lere damgasını vuran “We are the world” (Biz dünyayız) şarkısının Türkiye versiyonunu söyleme zamanı gelmiş demektir.
ÖZİL MAÇA ÇIKARKEN HANGİ DUAYI OKUR
MESUT Özil’in “Futbolun Büyüsü” kitabını İngilizce çevirisinden okumuştum.
Son olaydan sonra Doğan Kitap’tan çıkan Türkçe baskısını bir kere daha okudum.
Gerçekten çok güzel bir kitap. Hepinize tavsiye ederim.
Benimle çok benzer bir yanı varmış.
Mesela sahaya girerken önce sağ ayağı ile basarmış.
Ben de eve, işyerime girerken aynısını yaparım.
Maça çıkmadan önce okuduğu üç dua varmış.
Isınırken Elham okurmuş. Soyunma odasında maça çıkmadan önce Kulhuvallah okurmuş.
Küçüklüğümde bana öğretilen de buydu. Yatmadan önce “üç Kulhuvallah bir Elham” okurduk.
TÜRKÇE DUASI
ÖZİL’in üçüncü duası Türkçeymiş.
Başlama vuruşundan hemen önce şu duayı edermiş:
“Allahım bugünkü maçımız için bizlere güç ver ve özellikle beni ve takım arkadaşlarımı sakatlıklardan koru. Allahım sen bu rızkı hem veren hem de alansın. Bizleri doğru yoldan şaşırtma. Amin”
ANOREKSİK HALİ BUYSA NORMAL HALİ NE ACABA
OKURKEN “Yuh artık” dedim...
Kim Kardashian kilo vermiş... Sonra da çıkıp şunu söylemiş:
“Artık anoreksik olduğum için kendimi kutluyorum...”
Neresini düzelteyim bu tuhaf cümlenin... Yahu kızım, anoreksi ciddi bir hastalıktır, insanoğlu bununla mücadele ediyor. Sen çıkıp övüyorsun.
Yani senin bu şuursuzluğunu mu düzelteyim...
Yoksa şu yeni çekilmiş fotoğrafına bakıp da “Yani sen anoreksiksen bizim Aleyna Tilki’ye bakıp ne diyelim” mi diyeyim...
Sakın yanlış anlamayın.
Aleyna anoreksik falan değil, normal...
Sırf Kardashian’ın cümlesindeki şuursuzluğu anlatmak için böyle dedim.
HASTALIĞIMA TEŞHİS KONULDU: ‘KTS’ İMİŞİM
BİLİYORSUNUZ kendime özgü bir gezip tozma anlayışım var.
Dünyanın öbür ucunda olsa konserlere gidiyorum.
Bir de Yemen’de insanların kafalarının kesildiği Hadramut’a, Şibam’a, Meksika’da ‘Ölüler Bayramı’na falan gidiyorum.
Eylülde Escobar’ın memleketi Medellin’e gideceğim inşallah.
Netflix’in yeni bir dizisinden öğrendim.
Böyle insanlara “Dark Tourist” deniyormuş.
Dizi, Medellin’de başlıyor.
Turistlere mahallelerde temsili çete savaşı bile düzenliyorlarmış.
İkinci bölümü benim de gittiğim Ölüler Bayramı...
Evet hastalığımın adı KTS...
Yani Karanlık Turizm Sendromu...
Paylaş