Hocam, bu söylentiler doğru mu!?

ORADA burada okuyorum...

Haberin Devamı

Ama birinci ağızlardan, yetkili isimlerden henüz kesin bir bilgi gelmedi.
Konuşulanlara, yazılanlara bakılırsa, Cemaat, yani Fethullah Gülen çevresi alttan alta, “Ayasofya’nın ibadete açılmasını” gündeme getiriyormuş.
Amaç, bu konuda hükümeti sıkıştırmak ve uluslararası planda zor durumda bırakmakmış.
İnanmak istemiyorum, o nedenle açık açık sormak istiyorum:
Bu söylentiler doğru mu?...

* * *

Onlar cevap vermeden fikrimi söyleyeyim.
Doğruysa, Cemaat’e hiç yakışmıyor...
Doğruysa, bugüne kadar uluslararası planda verdikleri bütün diyalog, karşılıklı anlayış mesajları basit bir ikiyüzlülükten ibaretmiş diyeceğim.
Diyeceğim ki, demek ki, bütün o hoşgörü, inançlara saygı vs. bir riyaymış.
Bu mudur Allah aşkına 21’inci yüzyılın Türkiye’sinin meselesi.
Bütün dünyaya din, ırk, kültür farkı gözetmeden ışık götürmeye çalışan koskoca bir ‘Hizmet’ hareketinin vizyonu bu mu olmalıydı...

* * *

Haberin Devamı

Sadece onlar değil, bu konuyu karıştıran, kurcalayan herkese seslenmek istiyorum.
Koskoca Türkiye, Gayri Safi Milli Hasıla’sı 1.4 trilyon dolara dayanmış bir ekonomik dev, Müslüman dünyasının gözbebeği...
Bu ülke, Türkiyemiz... Bu yüzyılda hâlâ böyle sembolik girişimlerden mi medet umacağız...
Her gün 80 bin camisinde ezan okunan, beş vakit namaz kılınan bir ülke, şimdi gidip Ortadoks âleminin en büyük sembollerinden birini yeniden fethedecek...
Öyle mi?...
Tam karşısına İslam âleminin en güzel camilerinden birini inşa etmişsin... Sinan’ın o estetik harikalarını bütün dünyaya kabul ettirmişsin...
Oralarda her gün ezan okunuyor, namaz kılınıyor...
Ramazanlarda mahyaları ışıl ışıl parlıyor...
Ama sana yetmiyor, şimdi gözünü Hıristiyan âleminin sembolik bir mabedine dikmişsin, ille de ibadete açacaksın.
Çok mu hoşuna giderdi, Avrupa’nın ortasında bir camiyi kalkıp kilise yapsalardı...

* * *

Yazıyorum, eleştiriyorum ama hâlâ emin değilim...
Hâlâ tanıdığım Fethullah Hoca böyle şeylerden hazzetmez diyorum.
Arkadaşlar, İstanbul 560 yıldır Türklerin elinde.
Doksan yıldır, halkının yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin mabetlerinden biri...
Daha neyi, kime ispat edeceksiniz...
Seksen bin caminin ortasında bir Hıristiyan mabedi mi batıyor size yahu!?...
Ayıp... Ayıp...
Bırakın artık bu Vakit gazetesi seviyesinden siyaset yapmayı.
Gönlü yüce Türk’e, gönlü yüce Kürt’e, gönlü yüce Müslüman’a hiçbir Hıristiyan mabedi batmaz...
Tabii gönlü yüceyse...

Haberin Devamı

Türkiye’nin milli geliri bir trilyonu geçtiyse

EVET, Türkiye’nin ‘Gayrı Safi Milli Hasıla’sı, gerçekten 1.3 trilyon dolara ulaştıysa...
Kişi başına satın alma paritesi gerçekten 17 bin doları geçip, 18 bin dolar sınırına dayandıysa...
Lamı cimi yok...
Bu, Türkiye açısından olağanüstü bir başarıdır.
Bu başarı kimin hanesine yazılacak diye sorarsanız...
Onun da hiç lamı cimi yok, o başarı da 12 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan hükümetine aittir.

* * *

Peki, bu rakamlar nereden çıktı? Güvenilir mi?...
Dünkü Hürriyet’te okudum.
Kaynak da öyle tırıvırı bir şey değil.
Dünya Bankası...
Bankanın önceki gün yayınlanan raporuna göre, Türkiye’nin ‘Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’sı, satın alma paritesine göre 1 trilyon 315 milyar dolara yükselmiş.
Cari kurla 771.7 milyar dolar olan milli gelir, satın alma paritesi bakımından uçmuş...

* * *

Haberin Devamı

Bu ne demek?...
Satın alma gücü bakımından İspanya’ya yaklaşmışız...
Kabul edelim ki bu büyük bir başarı.
Bu başarıdan hepimiz şu veya bu ölçüde payımızı alıyoruz ve alacağız...

* * *

Bu tabloya bakınca, ister istemez soruyorum:
Ekonomide böyle başarılara imza atan bir lider, özgürlükler alanında niye küme düşmeyi kabul eder?...
Cumhurbaşkanlığı’na yürüyen bir liderin bu soruyu en azından bir kere sorup, cevabını vermesi hem kendisi hem de Türkiye açısından ne kadar güzel olurdu...

Hıdırellez yine coşkulu kutlanmaya başladı. O güzel geceyi unutmuştuk

ÇOCUKLUĞUMUZDA kalmıştı.
İzmir’in sokaklarında yakılan ateşlerin üzerinden atlarken, mahallenin kızlarına fiyaka yaptığımız o şahane gece sanki unutulmuştu.
Ertesi sabah, saçının önü ateşten yanmış çocukların sayısı iyice azalmıştı.
Bu yıl ne olduysa, Hıdırellez yine canlandı.
Önceki akşam Beykoz’daki evimizin bahçesinde büyük bir Hıdırellez ateşi yandı.
Zeynep, Sinan Ali, arkadaşları ateşin üzerinden atladı.
Küçük kâğıtlara dilekler yazılıp, gül dallarına asıldı.
Sessizce onları seyrettim...
Dileğimi tuttum...
Camille Saint Saens’in Carnaval des Animaux’nun ‘Kuğu’ parçası, açık penceremden sokağa akıyor, evimizin önündeki ışıkları oklayıp, Tinkerbell’in tozlarını saçarak uzaklaşıyordu.
“Çocuklar büyüyor” dedim...
Sonra gece yarısı Paolo Sorrentino’nun “La Grande Belleza” filmini bir kere seyrettim.
Bütün hoyratlıkların, sakilliklerin, çirkinliklerin ortasında yine de güzel vahalarımız var dedim.
Bu yıl Hıdırellez bana harika bir yılbaşı gibi geldi.
Çok güzel uyudum...

Yazarın Tüm Yazıları