Paylaş
Ankara’nın pavyon kültürünü anlatıyor.
*
Ankara’da 17 yıl yaşadım.
Orada canlı bir pavyon kültürünün bulunduğunu biliyordum.
Ama doğrusu Çankırı Caddesi’ndeki binaların iç tarafındaki ışıl ışıl dünyayı böylesine ilk defa keşfettim.
Konsomatrisleri, kapıdaki şoförleri, patronları, oyuncuları ile gözümüze pek görünmeyen çok canlı bir “underground” ekonomi bu...
Ezhel’in şarkılarına bile girmiş bir sektör yani...
“Işıl ışıl her yer,
Her yer sanki pavyon
Gez gezdim balkon balkon
Sanki adım Elvan Dalton...”
*
Bana verilen bir rakama göre Ankara eğlence sektörünün yüzde 80’i bu “apartman altı ve üstü pavyon sanayi” olmuş.
Eski bir Ankaralı olarak en çok dikkatimi çeken ise belgeselde konuşan bir müzisyenin şu sözü oldu:
“Ankara’da herkesin evinde dört kaşık vardır...”
*
Ben 1960’lı, 70’li yıllarda o şehirde Beatles, Rolling Stones falan dinliyordum. Meğer şehrin derin kültürü “kaşık havası”ymış...
*
- Blu TV’de yayınlanan ve yapımcılığını Enver Arcak’ın, yönetmenliğini Sami Öztürk’ün üslendiği dizi ilginç bir yapıya sahip.
Bir bölümünde gerçek karakterler konuşuyor.
Bir bölümünde ise gerçek oyuncular...
ARTIK TÜRKİYE’NİN RİTMİ ‘2/4’LÜK KOSTAK OLMUŞ
DİZİDE en çok ilgimi çeken de “Ankara müzik tarzı”nın yaygınlığı oldu.
Bildiğimiz “Ankara Seymeni”ni çok geride bırakmış bir YouTube şebekesi haline gelmiş.
Bu müziğin merkezinde bir bağlama ve dört kaşık var...
Müzik dilinde buna, “2/4’lük kostak ritmi” deniyormuş.
Belgeselde konuşan müzisyenler Ankara müziğinin YouTube’da İstanbul müziğini solladığını söylüyorlar.
PAVYON SÖZLÜĞÜ: BAZI KELİMELER
- KONS: Barda çalışan ve masalarda müdavimle eşlik eden kadına verilen isim.
- ABONE: ‘Kons’ları her gün evinden alıp bara getiren sonra evine bırakan şoförün bu devamlı müşterisine verdiği isim.
- PAVYON MÜZİSYENİ ATASÖZÜ: “Martı bokuyla deniz kirlenmez...”
Aralarındaki kötü kişileri ve kötü müzisyenleri kastetmek için. Sarhoş müdavimlerin sözleri için.
- MÜZİSYEN RACONU: “Herkesin sahneye odaklanmasını sağlayacaksın.”
- MASA DAĞITMAK: Bir ‘kons’un bir başka ‘kons’un masasındaki bardakları dağıtarak müşterisini elinden alması.
ANKARA MÜZİĞİNİN EN EN’LERİ KİMLER
- Merkezi: Şentepe Mahallesi.
- Müzisyenlerin gurusu: Mehmet Demirtaş.
- Gözde klipler: Mehmet Demirtaş’tan “Apaçi”, “Pantolonum söküldü kendim dikerim Eminem”, Alemci Murat’tan “Söyle Ona Sebastiyan”.
- En gözde kadın oyuncu: Kirli Dilek.
- En gözde sahne performansı: Dövmeli Sarı Bebetto.
PAVYON MİZAHI
SARHOŞ MÜDAVİM KIVIRCIK ALİ’DEN HANGİ ŞARKIYI İSTER
- “MÜDAVİM”, pavyona belli aralıklarla gelen müşteriye verilen isim.
Kons’lar, patronlar, servis elemanları boş kaldıklarında tabii ki en çok bu sarhoş müdavimlerle dalga geçiyorlar.
Mesela, masasına gelen kadının kendine âşık olduğunu sanan sarhoş müdavimlerin kons’lara en çok söylediği iki cümle şuymuş:
“Seni burada tanımak istemezdim.”
“Ben seni ötekiler gibi görmüyorum...”
Sahnede profesyonel olarak oynayan kadın ve erkek oyuncuların, iyi oynadığını sanan müşteriler için söylediği söz de şu:
“Herkes oynar ama herkes kaynatamaz...”
- Ama en büyük dalga geçme klişesi şu:
“Sarhoş müdavim, müzisyene gönderdiği notta, Kıvırcık Ali’den Isırgan Otu şarkısını isterken, Isırgan Ali’den Kıvırcık Otu şarkısını ister.”
RAP’ÇİLERİN SOYAĞACI: MÜSLÜM BABACI MI, NEŞET ERTAŞÇI MI
DÜN Türkiye’nin en ünlü rap sanatçısı Ezhel’le yapılmış bir YouTube mülakatı izledim.
Cezaevine girip çıktıktan sonra yerleştiği Berlin’de ilk defa bu kadar kapsamlı bir konuşma yaptı.
*
Mülakatın en ilginç yanlarından biri Ezhel’in bağlama çalmasıydı.
İkincisi ise bağlama çalarken söylediği şarkıydı...
Neşet Ertaş’ın “Aslı Bozuk Deme” şarkısını söyledi.
*
Bir pop sosyolog olarak hep rap müziğin Türkiye’de bu kadar güçlü bir damarının bulunmasının nedenini düşünüyorum.
Şarkı sözlerinde çok güçlü bir itiraz var.
“Müesses nizama” yani yerleşik düzene isyan eden bir itiraz bu...
*
Aynı itirazı 1970’li yıllarda Orhan Gencebay’da ve arabesk müzikte görüyordum.
Galiba rap’çi kuşağında Neşet Ertaş damarı da var.
Tabii sözlerdeki “İkinci Yeni” şiirinin etkilerini unutmamak lazım.
O etki de bence Sezen Aksu şarkılarıyla rap nesline geçti.
EZHEL’İN ‘MARX NE DİYOR’ DİYE KİTABA BAKTIĞI GÜN
EZHEL mülakatında dikkatimi çeken birkaç cümle:
- “Dünyada hâlâ bir sınıf mücadelesi var. Hâlâ insanlar aç. Ne kadar rahat yaşarsam yaşayayım bu beni hep besleyecek. Açlığın bana vurduğu kırbacın yaraları hiçbir zaman gitmeyecek.”
- “Fabrikada çalışıp 1 ay sonra maaşımı aldıktan sonra hiçbir şeye yetmediğini fark ettim” diyen Ezhel, “O gün dedim ki ‘Marx ne diyor. Burada bir haksızlık var’.”
- “İlk zamanlarda ‘Bizi kimse dinlemediği için o zamana kadar pek de umursamazlar’ diye düşündüm. Safça düşündüm, ‘Sanata saygı vardır’ diye. Biz popülerleştikçe üzerimizdeki baskı arttı.”
◊ “Rap hiçbir zaman söylemekten korkmadı. Rap’i hiçbir şey susturamaz. Rap öyle bir onur benim için.”
EZHEL’İN GÖBEK BAĞINI DAYISI NEREYE GÖMMÜŞ
- “Cezaevinde kaldığım süreçte müzik açısından ilham gelmedi. Hâkim ‘beraat’ dedikten sonra salondan sesler yükseldi. Hâkim bile gülümsedi. Beklemedi böyle bir desteği. Beni kurtaran insanlardı.”
- “Dayım, Cumhurbaşkanı olmamı istediği için göbek bağımı Çankaya Köşkü’nün bahçesine gömmüş.”
SİZİ DÖVEN BİRİNİN KULAĞINA FISILDAYACAĞINIZ EN İYİ CÜMLE
DÜŞÜNÜN haksız yere dayak yiyorsunuz...
Eline gücü geçirmiş biri sizi fena halde dövüyor. Dayanma gücünüzün sonuna geldiğinizde dayak atanın kulağına onu gıcık edecek ne söyleyebilirsiniz?
Bunun cevabını geçen akşam bir kere daha izlediğim Muhammed Ali belgeselinde buldum.
Muhammed Ali, dönemin şampiyonu George Foreman’la dövüşüyor.
Rakibi çok güçlü ve durmadan vuruyor.
Maçın 5’inci raundunun sonunda Muhammed Ali artık yıkılmak üzeredir.
İşte o an kendisini döven adamın kulağına şunu fısıldıyor: “Yapabileceğin en iyi şey bu mu....”
Maçı dayağa çok iyi dayanan Muhammed Ali kazanıyor...
Paylaş