Paylaş
Önceki akşam Berlin Konferans Merkezi'ndeki güzellik yarışmasında çok ilgi çekici olaylara tanık oldum.
Kanal D'nin Avrupa yayınları ve Alo Vatan grubunun düzenlediği güzellik yarışması, son yıllarda gördüğüm en güzel organizasyonlardan biriydi.
Salon tıklım tıklım doluydu.
ALMAN GELİN
Bana verilen bilgilere göre, yarışmaya katılan genç kızların biri haricinde hepsi Avrupa doğumluymuş.
Hepsi doğdukları ülkenin dilini anadili gibi konuşuyorlar.
Türkçe'lerine gelince...
Dikkat ettim, çoğu belli bir aksanla konuşuyor.
Aksanları, vurguları birbirine çok yakın.
Sanki yeni bir Avrupa şivesi doğuyor.
Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İtalyanlar gibi.
Bu şive ne Doğu'nunkine, ne Ege ve Akdeniz'inkine, ne de Karadeniz'inkine benziyor.
Bazı tiyatro oyunları ve filmlerde gördüğümüz ‘‘Alman gelin’’ şivesine benzeyen yeni bir dil oluşuyor.
Anne ve babalarının orijin şiveleri onlara geçmemiş, ama Avrupa onlara ortak bir şive yaratmış.
Dikkatimi çeken ikinci özelliğe gelince...
Kızların hangi ülke ve şehirden yarışmaya katıldığı sorulduğunda verilen cevaplara gösterilen tepkiydi.
Almanya'nın başka şehirlerinden veya başka ülkelerden gelen kızlara normal bir alkış gelirken, Berlin'den katılan kız anons edildiği zaman salon bir anda ayağa kalktı.
AVRUPALI TÜRK
Yine belli ki, burada yeni ‘‘hemşerilik biçimi’’ gelişmeye başlamış.
Anne ve babaların geldikleri yere ait ‘‘hemşerilik’’ duygusunun yerini, orada doğulan yere ait ‘‘yeni hemşerilik’’ duygusu almaya başlamış.
Bütün bunlar Almanya'da yeni ‘‘Avrupalı Türk’’ tipinin doğmakta olduğunu gösteriyor.
Bu da çok olumlu bir gelişmedir.
Dikkatimi çeken bir üçüncü nokta ise, yabancı medya kuruluşlarının yarışmaya gösterdiği büyük ilgiydi.
Daha önce de böyle bir yarışma düzenlenmişti. Ama o zaman böyle büyük bir ilgi yoktu.
Reuters ve öteki ajanslar yarışma ile ilgili haberler ve fotoğraflar geçtiler.
Alman televizyonları salonda bol bol mülakat yaptılar.
Salonda en büyük alkışı kimlerin aldığına dikkat ettim.
Öger Tur'un sahibi Vural Öger çok alkışlandı.
Ama en büyük alkışı alan kişi Hülya Avşar oldu.
Jüri masasında onun yanında oturuyordu.
Onlarca kişi birlikte fotoğraf çektirmek için yanına geldi.
Yabancı medya kuruluşları da onunla çok ilgilendiler.
İlgi toplayan bir başka kişi de ‘‘Yılan Hikáyesi’’ dizisinin oyuncusu Mehmet Ali Alabora oldu.
ASENA SÜRPRİZİ
Tabii Serdar Ortaç da sahnede aynı alkışı aldı.
Aynı şekilde Meltem Cumbul da ilgi odaklarından biriydi.
Esin Maraşlıoğlu'nun hazırladığı giysiler hakikaten çok güzeldi. Artık kendine ait bir stili oluşmaya başlamış.
Ama gece beni en çok şaşırtan olay, Asena'nın danslarıydı.
Müthiş bir dans gösterisine tanık olduk.
İnanılmaz bir gövde hákimiyeti, ona uygun estetik emprovize bir kareografi, yine müthiş bir ritim duygusu...
Dansın bir sanat olduğunu herkes kabul eder. Ama nedense oryantal için aynı şey aynı kolaylıkla telaffuz edilemez.
Asena önceki akşam, oryantalin gerçek bir dans sanatı olduğunu herkese gösterdi.
Bu sadece benim fikrim değil.
Gösteriyi seyredenlerin çoğu benimle aynı fikirdeydi.
HAKSIZLIK
Dönüşte havaalanında kendisini gördüm.
Üzerinde sade bir eşofman vardı.
Hemen hiç makyajı yoktu. Küçük bir kız gibi duruyordu.
Sahnede devleşen o kadın, genç bir kız haline gelmişti.
‘‘Dans dersi aldınız mı’’ diye sordum.
Hiç almamış. Tamamen kendi kendine öğrenmiş.
Geçenlerde dansözler üzerine bir yazı yazmıştım.
Orada yeni Türk oryantalcilerinden dikkatimi çekenlerin adını vermiştim.
Ondan bahsetmeyerek, Asena'ya haksızlık etmişim.
Bu yazıda onu da düzelteyim.
Paylaş