Paylaş
Hayrünnisa Gül
UZUN masanın ucunda iki Türk bayrağı duruyordu.
İlk bakışta farklı hiçbir şey yoktu.
Masadaki komutan, önce beyaz güllerin altındaki gümüş tepsinin kenarındaki 4 heykelciği fark etti.
Ama bu biraz sonra fark edeceği şeyin yanında teferruat olarak kalacaktı.
Bu salonda daha önce de cumhurbaşkanı tarafından verilen yemeklere katılmıştı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül masaya oturduktan sonra, yemek başlamadan hemen önce komutanlardan biri, önündeki boş tabağa biraz dikkatle bakınca gözleri biraz daha açıldı...
Yanında oturan komutana tabağın üzerindeki işareti gösterdi...
Tarih 30 Ağustos 2012’ydi.
Cumhurbaşkanı Gül, o gün Yüksek Askeri Şûra üyelerine geleneksel yemeğini veriyordu.
Ergenekon ve Balyoz davalarının en gergin günleriydi.
Ama o gün yemeğe damgasını vuracak olan şey, tabağın üzerindeki o işaretti...
O işaretin hikâyesi, bir yıl öncesine gidiyordu.
BİR YIL ÖNCE ÇANKAYA KÖŞKÜ’NÜN DEPOSU
Hayrünnisa Gül, Çankaya Köşkü’ne geldiğinden beri, zaman zaman depoya gidip, oradaki eski tablolar ve eşyalara bakıyordu.
Depo yeni binanın iki kat altındaydı.
O sayede çok sayıda eser depoda çürümekten kurtarılmıştı.
O gün de gözünden kaçan bir şeyler var mı diye bakıyordu.
İşte o sırada, deponun ayrı bir bölümünde üstü üste yığılmış tabakları fark etti.
Yanında da bir takım gümüş parçalar duruyordu.
Üsttekini alıp baktı.
Üzerinde “Odiot” yazısı okunuyordu.
Tabağın tozunu biraz daha silince, gözleri açıldı.
Tabağın üzerinde bir tuğra vardı.
Sonra öteki tabaklara baktı.
Hemen hepsinin üzerinde aynı tuğra vardı.
O gün akşamüzeri, bazı tarihçiler Köşk’e çağrılmış ve tabakların üzerindeki tuğranın ne olduğu ortaya çıkmıştı.
Sultan İkinci Mahmud’un tuğrasıydı...
Biraz daha araştırılınca iş anlaşıldı.
TUĞRALI TABAKLAR
Bu tabaklar Osmanlı sarayında kullanılmıştı.
Saray o dönemde yemek takımlarını, Avrupa’nın önde gelen saraylarına yemek takımı hazırlayan Odiot’tan alıyordu.
Odiot, 17’nci yüzyılda kurulmuş bir şirketti. Asıl işi gümüş eşya yapmaktı.
Zamanla büyük sarayların yemek takımlarını veren şirket haline dönüşmüştü. Yemek takımı verdiği kişiler arasında Napoleon Bonaparte ve Borgia Ailesi vardı.
Mısır Hidivi Said Paşa’ya 3 bin parçalık bir servis vermişti.
Keza Rusya çarları da yemek takımlarını bu şirketten alıyordu.
Şirketin en prestijli müşterilerinden biri de Osmanlı sarayı idi.
Atatürk Çankaya’ya geçtikten sonra Dolmabahçe’deki bu yemek takımlarını Çankaya’ya getirtmişti.
Yemek takımları onun zamanında kullanılmış, ancak sonradan depolara atılmıştı.
Hayrünnisa Gül, depodaki tabakları bulup, uzmanlara tamir ettirdi.
Sıra bu takımların tekrar servise konulmasına gelmişti.
Bunun için de anlamlı bir gün seçilmeliydi.
TABAĞIN ÜZERİNDEKİ TUĞRANIN SIRRI ÇÖZÜLÜYOR
O gün, 30 Ağustos 2012 idi.
Yüksek Askeri Şûra gergin bir toplantıdan sonra yemeğe geçiyordu.
O gün komutanın önüne gelen tabağın üzerindeki tuğra Sultan İkinci Mahmud’a aitti.
Çankaya’da Atatürk’ten sonra, Osmanlı ile Cumhuriyet arasında kopan ilişki o gün tekrar kuruluyordu.
Ertesi gün bütün gazeteler bu haberi verirken, Hayrünnisa Gül’ün Çankaya’da başlattığı büyük devrimin kamuoyuna yansıyan ilk işareti gelmişti.
Ama bu aysbergin sadece görünen kısmıydı.
Köşk’ün duvarları arasında, tarihinin en büyük değişimi başlamıştı.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
BURASI TÜRKİYE’NİN SARAYI SAYILIR
Hayrünnisa Gül, o gün ekibiyle toplantı halindeydi.
Artık Çankaya Köşkü’nden ayrılık günleri yaklaşıyordu.
Orada geçirdiği 7 yılın bir bilançosunu çıkarmak istiyordu.
Bunun için Türkiye’nin en yaratıcı reklamcı ve tasarımcılarından biri olan Bülent Erkmen’le çalışacaklardı.
O gün çıkacak kitabın adı tartışılıyordu.
Şu isim üzerinde birleşildi?
“İhtimam, Zarafet, Lezzet... Çankaya Köşkü’nün mutfağı, sofraları, davetleri...”
Çankaya’nın sofraları Atatürk’ten sonra artık konuşulmaz olmuştu.
Hayrünnisa Gül, o kaybedilmiş estetiği buraya tekrar kazandırmak istemiş ve bunu başarmıştı.
Bu kitap, onun Çankaya’da gerçekleştirdiği gizli devrimin hatıratı olmalıydı.
Bunun için Aras Selim Bankoğlu, Hadiye Cangökçe ve Cemal Emden gibi fotoğrafçılarla çalışılacaktı.
Çankaya’nın First Lady’si o gün yapılacak işin çerçevesini şöyle çizmişti:
“Burası ‘Türkiye’nin Sarayı’ sayılır.”
Dolayısıyla bu kitap da o sarayın tuğrası olmalıydı.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
KRALİÇE’NİN DİKKATİNİ ÇEKEN TABAK
Kraliçe Rania Hayrünnisa Gül ile birlikte
5 Mart 2013 günü, Çankaya Köşkü’nün önemli bir misafiri vardı.
Ürdün Kralı II. Abdullah İbn el Hüseyin Türkiye’yi ziyaret ediyordu.
Eşler resmi görüşmeleri yaparken, Hayrünnisa Gül, Ürdün Kralı’nın eşi Rania’ya Çankaya Köşkü’nü gezdiriyordu.
Bir ara mutafağa girdiler.
Kraliçe Rania, üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsu olan tabaklara özel bir ilgi gösterdi.
Dikkatini çeken bir başka şey ise hazırlanan yemeklerin sunumundaki zarafetti...
Yemekler Michelin yıldızlı bir restoraninki kadar estetik biçimde sunuluyordu.
Bu yemek estetiği, onun Çankaya’da yaptığı devrimin sadece bir parçasıydı.
Kitap hazırlanırken, seçilen yemeklerin hepsinin bu estetiği yansıtmasına özel bir önem verildi.
Onun için profesyonel yemek fotoğrafçılarıyla çalışıldı.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
DENİZ TARAĞI KÖŞK MÖNÜSÜNDE
Deniz tarağı
Kitaba girecek yemeklerin fotoğraflarını seçmek kolay olmadı.
Önce 3 çorba seçildi. Mengen çorbası, yuvalama çorbası ve börek aşı...
Soğuk mutfak şefi Hüseyin Okatan’ın özel önem verdiği vişneli yaprak sarmaya özel bir sayfa ayrıldı. Benim en çok dikkatimi çeken ise bugüne kadar hiç duymadığım Enginarlı yaprak sarma oldu.
Enginarlı yaprak sarma
Ama Çankaya mönüsünün asıl sürprizi, soğuk deniz mahsulleri tabağıydı.
Tabakta somon ve levrek yanında kalamar da kullanılıyordu. Hemen onun yanında ise kadayıfa sarılı karides duruyordu.
Mönüde dikkati çeken bir başka deniz ürünü ise deniz tarağı. Böylece gelen misafirlere buranın bir Akdeniz ülkesi olduğu da gösterilmiş oluyordu.
Hamur işlerini ise haluçka, yağ mantısı ve kır pidesi temsil ediyordu.
Yağ mantısı
Hepsinin sunumu Michelin stardardındaydı.
İlginç bir ayrıntı; kitaptaki en güzel fotoğraflardan biri sahanda pastırmalı yumurta ve yanında bir çay bardağı ile iftar mönüsüydü...
Her yerde olduğu gibi, o fotoğrafta da çiçekler dekoru oluşturuyordu.
Mönüde olmayanlara gelince...
Büryan kebap, adana, çiğköfte ve tandır...
Adı bile geçmiyor. Tabii “maklube” de yok...
Hünkâr muhallebili kabak tatlısı
Geleneksel Türk yemeklerinin hepsi üstün bir estetik kazanmış.
Hünkâr muhallebili kabak tatlısının fotoğrafı ise bir sanat eseri...
----------------------------------------------------------------------------------------------------
ISO 22000 BELGELİ 740 M2 MUTFAK 200 KİŞİLİK MANGAL
Maria Teresa
“Biliyor musunuz, gördüğünüz şu mutfağın ISO 22000 belgesi var...”
24 Haziran 2013 günüydü ve Hayrünnisa Gül, Lüksemburg Büyük Dükü Henri’nin eşi Maria Teresa’ya Çankaya’nın mutfağını gezdiriyordu.
Abdullah Gül Çankaya’ya çıktıktan sonra mutfak 2010 yılında büyütülmüş ve 740 metrekareye çıkarılmıştı.
Mutfağa turbo fırınlar, tek parça pişirme ünitesi ve bu arada 200 kişiye aynı anda servis yapmaya elverişli dev bir mangal alınmıştı.
Ama en önemli yenilik, ISO 22000 standardına çıkarılmasıydı.
Bu, Çankaya’ya “Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi” alınması anlamına geliyordu.
Bu standardın temel felsefesi ise şuydu:
“Yazdığını yap, yaptığını yaz...”
Artık her şey kayıt altındaydı ve devletin hafızasına giriyordu.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞARAP MÖNÜSÜNDE DEVRİM
Atatürk’ün Ekim 1934 yılında verdiği bir resepsiyonda mönüye giren şu şarap listesi hâlâ konuşulur.
Bunu izleyen yıllarda Çankaya mönülerinin değişmeyen şarapları, birkaç istisna ile Kavaklıdere ve Doluca şarapları oldu.
Ancak 28 Ocak 2014 günü Fransa Devlet başkanı François Hollande onuruna verilen yemekte Çankaya mönüsüne yeni bir şarabın girdiği görülecekti... Sarafin Chardonnay 2011 yanında Sevilen Centum Shiraz 2010.
Çankaya’nın şarap devrimi hazırlanan kitaba da girecekti.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
FATİH ERKOÇ KRAL HARALD’I ŞAŞIRTIYOR
5 Kasım 2013 akşamı Çankaya Köşkü’nde tarihi bir an yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Norveç Kralı V. Harald onuruna yemek veriyor.
İki ülke arasında diplomatik ilişki Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 1926 yılında kurulmuş. O dönemden beri ilk defa devlet başkanlığı düzeyinde bir ziyaret gerçekleştiriliyor.
Yemekte sahneye Fatih Erkoç çıkıyor.
Önce Münir Nurettin’in “Kalamış” şarkısını söylüyor.
Onu “Ellerim Bomboş” şarkısı izliyor.
Sonra herkesi şaşırtan bir şey oluyor. Fatih Erkoç, bir Norveç şarkısını mükemmel bir şekilde söylemeye başlıyor. Kral Harald dahil herkes şaşırıyor.
Anlaşılıyor ki, Fatih Erkoç aynı zamanda Norveç vatandaşıydı.
YARIN
Obama ziyaretinde Çankaya’ya sızan düşman
Komplo teorisyenlerine önemli not:
Bu yazı dizisindeki bilgileri hangi kaynaktan aldığımı yarın açıklayacağım. Komplo teorilerinizi yazmaya başlamadan önce 24 saat lütfen.
Paylaş