LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN hafta Hürriyet’in ekonomi sayfalarında yer alan bir haber, nedense çok yankı yapmadı.
Ama ben bu haberi bir kenara not ettim.
Çünkü bu haber, Türkiye’nin geleceği bakımından önemli bir tehlikenin işaretiydi.
* * *
Haberin özeti şuydu:
Ekonomi Servisimizin başı Vahap Munyar, önceki hafta Almanya’da MAN şirketinin başındaki kişilerle görüştü.
Şirket, önümüzdeki günlerde eski Doğu Bloku ülkelerinden birinde yeni kamyon montaj hattı kuruyormuş.
Türk gazeteciler, ‘Bunu neden Türkiye’de kurmuyorsunuz’ diye sorunca, bazı nedenler arasında şunu da söylemiş:
‘Türkiye’deki işgücü maliyeti artık sandığınız kadar avantaj değil. Örneğin Türkiye gibi otobüs ürettiğimiz Polonya’da işçilik yüzde 70 daha ucuz.’
Evet yanlış anlamadınız.
MAN’ın Ticari Araçlar Grup Başkanı’nın verdiği rakam bu.
İşte ben de yıllardır bunu yazıyorum ve yazdığım için de çok eleştiri alıyorum.
Bizim acı gerçeğimiz bu.
Daha uzun yıllar düşük ücretlerle çalışmak zorundayız.
Türkiye’de, düşük ücretlerden şikáyet edenlerin şunu bilmesi gerekiyor:
Düşük ücretin alternatifi her zaman daha iyi ücret değil.
Bizimki gibi ülkelerde düşük ücretin alternatifi ne yazık ki işsizlik olabiliyor.
Çünkü düşük ücret, bizimki gibi ülkelerde, rekabetin en önemli unsurlarından biri.
Böyle olduğu için de iş garantisi haline dönüşüyor.
Biliyorum bunlar, kulağa hoş gelen şeyler değil.
Değil ama gerçek.
* * *
Bir başka gerçek daha.
Büyüme hızı ve milli gelir rakamlarının açıklanmasından sonra beklediğim gibi büyük bir karamsar taarruz başladı.
Yine aynı kişiler, yine aynı nakarat.
‘Gelir dengesizliği büyüyor.’
Ben de yıllardır aynı şeyi söylüyorum.
Gelir dengesizliğinin büyümesi, tek başına hiçbir şey ifade etmiyor.
Dahasını söyleyeyim.
Dünyanın bütün ülkelerinde gelir dengesizliği giderek artacak.
Çünkü iletişim ve internet, borsa hareketleri, eski sosyalist ülkeler, her 10 yılda yeni bir zengin sınıfı ortaya çıkarıyor.
Önemli olan gelir dengesizliği değil, alt gelir düzeyinin yükselip yükselmediğidir.
* * *
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin.
Türkiye’de insanlar, bundan 20-30 yıl öncesine göre daha mı kötü yaşıyorlar?
Öyleyse bu kadar arabayı, bu kadar televizyonu, bu kadar evi kimler alıyor?
Kimse çıkıp bana o köhnemiş ‘mutlu azınlık’ demagojisini yapmasın.
İsteyen gidip Kahramanmaraş’ta, Şanlıurfa’da, Kayseri’de, Konya’da sabah ve akşam saatlerindeki trafik sıkışıklığına baksın.
Migros’ta, Carrefour’da, Tansaş’ta, BİM’lerde ortalama sepetin ne olduğu ortada.
İnsanların kılık kıyafetleri hepimizin gözünün önünde.
Türkiye’de en alt ile en üst gelir düzeyleri arasındaki fark açılıyor.
* * *
Bu bir gerçek.
Ama bir başka gerçek de şu:
Alt gelir düzeyi de yükseliyor.
Yani birlikte yukarı doğru hareket ediyorlar.
İşte o nedenle diyorum ki, gelir dengesizliği tek başına bir şey ifade etmez.
Modern ekonomik analizler, çok daha başka etkenler üzerine kurulmalı.
Çünkü bugünün sosyal mücadelesi, 20’nci yüzyılın ilk yarısında kalan bir ‘garibanizm’ ideolojisinden medet umamaz.
Ummamalı...
Gaf deyip geçecek miyiz
GEÇEN yıl Moskova Şeremetyovo Havaalanı’ndayım.
İstanbul’a dönmek için uçağı beklerken bir şey dikkatimi çekiyor.
Orada bulunduğum 45 dakika içinde 6 Rus yolcu uçağı Antalya’ya doğru havalanıyor.
Antalya için ‘Rusya’nın en güney şehri’ diyorlar.
Bu yıl Antalya’ya gelecek turist sayısında yüzde 40 artış bekleniyor.
Ve bakın bu ülkenin turizm bakanı neler söylüyor.
‘Gaf’ deyip geçiştirecek miyiz?
‘Zevzeklik’ deyip gülüp geçecek miyiz?
Kararı hep birlikte verelim.
Biz vatandaşlar, milletvekilleri, bakanlar.
Bir başka ülkenin bakanı bizler için bu sözleri söyleseydi ne hisseder, ne yapardık?
Ne yapılmasını isterdik?
Çuvaldızı kendimize batıralım.
Ne hissediyorsak, gelin onu yüksek sesle haykıralım.
Bakarsınız en azından küçük bir özür gelir.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları