Fazil Say'a açıkça sordum: Cumhurbaşkanı geliyor mu

Habertürk’ten Muharrem Sarıkaya’yı alkışlıyorum.

Haberin Devamı

Dünün haberi Fazıl Say’ın Cumhurbaşkanı’nı konserine davet etmesiydi.

İçimden “İşte budur” dedim...

Cumhurbaşkanı’nın bir taziye mesajı bakın ülkenin önüne ne güzel bir yol açtı.

Tabii şimdi herkesin kafasındaki soru şu:

Cumhurbaşkanı Erdoğan o konsere gider mi?

Dünkü gazetelerde “Gidecek” diye haberler vardı.

Direkt Fazıl Say’a sordum.

Cevabı aynen şu:

“Bir buçuk ay önce sorduk, gelmek istediğini söylediler...”

Yani katılacağına dair kesin bir cevap verilmemiş.

İnşallah katılır.

Tabii herkesin kafasındaki ikinci soru da şu:

Giderse salonda nahoş bir tepki olur mu?

Ben Türkiye’nin artık bu çizgiyi aştığına inanıyorum.

Tabii burası Türkiye... Her metrekareye düşen trol kafa sayısının çok yüksek olduğu bir ülke...

Kendi payıma tepkimi dile getireyim.

Eğer Cumhurbaşkanı bu daveti kabul eder ve konsere giderse... Ben de o salonda olsam...

Ayakta alkışlardım.

Haberin Devamı

Salondan biri terbiyesizlik yapmaya kalksaydı da...

Cumhurbaşkanı’nın korumalarından önce ben yerimden fırlar, o terbiyesizliği yapana, “Otur lan yerine” diye bağırırdım.

Fazil Saya açıkça sordum: Cumhurbaşkanı geliyor mu

‘DARK TURİZM’ KARARIMI GÖZDEN GEÇİRMELİ MİYİM

2019 yılı için programıma aldığım tema “dark turizm”di...

Hani şu belgeseldeki konu...

Tehlikeli yerlere gidip bir tür macera turizmi yapmak...

İlk hedefim Kolombiya’da Medellin ve Meksika’daki Guadalajara’ydı... Yani Narcos dizilerinin iki destinasyonu...

Ancak dün sabah Hürriyet’te bir Türk vatandaşının Medellin şehrinde ölü bulunduğu haberini okudum.

Kanada’da öğretim üyeliği yapan Prof. Ramazan Gencay’ın cesedi şehrin dışında bir nehrin kenarında bulunmuş.

Demek ki Escobar öldürülmüş olsa da Medellin hâlâ tehlikeli bir Narcos şehriymiş...

Peki oraya gitme fikrim değişti mi... Hayır...

BENİM İLK ‘DARK TURİZM’ FOTOĞRAFIM İŞTE BU

İLk “karanlık turizm” tecrübemi Yemen’de yaşadım.

National Geographic dergisinde Şibam şehrinin fotoğraflarını görünce “Buraya mutlaka gideceğim” dedim.

Bana yıllarca “Sakın Yemen’e gitme, kafanı keserler” dediler...

Haberin Devamı

Gittim ama bu fotoğraftaki gibi gittim.

Altımda Hadramut Valisi’nin özel zırhlı aracı. Önümde ve arkamda ağır makineliler taşıyan iki kamyon asker...

Gittim ve Şibam’da bu fotoğrafı çektirdim.

Ama gittim...

Çünkü içimde “karanlık bir taraf” var ve beni hep karanlığa davet ediyor...

Fazil Saya açıkça sordum: Cumhurbaşkanı geliyor mu

HERKES AYAKLARA TAKMIŞ BENSE O BAŞLARA TAKTIM

MİLLETİN vekili
ayaklarını uzatmış...

Herkesin gözü, kendisi görünmeyen adamın gözünde...

Benim gözümse görünen iki adamın gözünde...

Kılık kıyafete bakıyorum...

Maşallah slim mi slim fit...

İri kareli kısa kesim takım elbise desen, biraz çakma dursa da bayağı iyi...

Sakal desen...

LeBron James’ten biraz daha Batılı, Messi’den biraz daha doğulu, avangard Varvatos mankenine üç santim mesafede bir şey o da...

Haberin Devamı

Anlayacağın öyle klasik yakın koruma kıyafeti değil yani...

Ama o duruşlar yok mu... Ah o Ankara usulü, eller öndeki bir şeyi kapatmış vaziyette, hafif öne eğik ezik duruşlar...

Benim asıl meselem işte bu iki arkadaşla...

Yahu arkadaş... Milletin vekili seni oraya “danışman” kadrosundan almış...

Parasını biz vergi mükellefleri ödüyoruz.

Yani biz de biraz patronun sayılırız...

Bak adam üstüne “Emirerim” diye yazmış...

Hiç mi alınma yok sende... Hiç mi gücüne gitmez bu sümsük hallere düşürülmek...

Kadron danışman... Danışman nedir? Fikrine saygı duyulduğu, önem verildiği için danışılan kişi değil mi...

İyi de bu ne hal arkadaş...

Belli ki kendini bizden gizleyip, tabanını sana gösteren bu vekil, mahalleden çocukluk arkadaşın, sana bir kıyak yapmış...

Haberin Devamı

Şimdi de seni cadaloz aynası diye kullanıyor... Sana “Ayna ayna, söyle bana en güzel kim” dediği zaman sizden de şu cevabı istiyor:

“Abi ayakkabının tabanı bile bu kadar güzel olduğuna göre en güzel sensin...”

Bir de masanın üzerindeki o Louis Vuitton çanta var ya, işte ona da taktım...

Sahi o ne yahu...

Hadi ne olduğunu da yine ben söyleyeyim.

Sizin bu sakilliğe katlanmak için aldığınız bir yıllık danışmanlık maaşının iki katı...

Tabii o da sizin danışmanlığınız gibi çakma değilse...

Fazil Saya açıkça sordum: Cumhurbaşkanı geliyor mu

BAKIN O KİŞİ DİCAPRİO’YA VERDİĞİ KİTABA NE YAZMIŞ

LOS Angeles’ta kısa süre içinde Szukalski etrafında hayran bir sanatçı ve sanat koleksiyoncusu çevresi toplanıyor.

Bunlardan biri de DiCaprio’nun babası George DiCaprio...

Haberin Devamı

Bir gün oğlunu da bu dâhi sanatçı ile tanıştırıyor.

Szukalski o gün DiCaprio’ya bir kitap hediye ediyor ve “Sana bir tavsiyede bulunacağım” deyip kitabın girişine şunu yazıyor: “Sakın büyümek için acele etme...”

Leonardo DiCaprio, onun epey eserini toplamış. Bu belgeselin de yapımcılığını yapmış.

BU ÇOCUĞU TANIYORUZ DA ACABA YANINDAKİ KİŞİ KİM

FOTOĞRAFTA gördüğünüz çocuk Leonardo DiCaprio...

Muhtemelen yanındaki kişiyi tanımıyorsunuz.

Şimdi size onun hikâyesini anlatacağım.

Elinde bardakla poz veren kişinin adı Stanislaw Szukalski...

Muhtemelen bu isim de size fazla bir şey ifade etmiyor. Ben onun ismini ilk defa 1970’li yıllarda hayranı olduğum çizer Crumb’ın Weirdo adlı dergisinde görmüştüm.

Polonya asıllı bir sanatçı.

Crumb ve çevresi onu kıymeti bilinmemiş, gizli kalmış bir dâhi olarak biliyor ve tapıyordu...

Polonya’dan göç etmiş bir ailenin çocuğuydu. Los Angeles’ın bir kenar mahallesinde yaşıyordu ve eserleri neredeyse kaybolmuş bir vaziyetteydi.

Bir çizgi roman meraklısı bir gün kitapçıda onun kitabını tesadüfen görüyor ve alıyor.

Sonra bir başka kitapçıda posterine rastlıyor.

Kitapçıya kim olduğunu soruyor. O da “Vallahi bilmiyorum, buraya yakın bir yerde oturuyor, getirip bunu duvarına as diye verdi” deyince gidip onu buluyorlar.

Muhteşem eserleri var.

Şimdi bu gizli dâhinin bir belgeseli yapıldı...

Önceki akşam seyrettim ve çok sevdim.


SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları