Paylaş
Acaba Mehmet Barlas bu fotoğrafa bakınca ne düşünmüştür?
Başbakan Erdoğan Fransa gezisinden dönüyor.
Uçakta, yanındaki gazetecilerle fotoğraf çektirmiş.
Sağında, yani baş köşede Akit gazetesi yazarı Hasan Karakaya oturuyor.
Ötekiler şunlar:
İbrahim Karagül (Yeni Şafak)
Mehmet Ocaktan (Akşam)
Ergün Diler (Takvim)
Erdal Şafak (Sabah)
İsmail Kapan (Türkiye)
Yusuf Ziya Cömert (Star)
Hepsi, kayıtsız şartsız iktidara bağlı gazetelerin yöneticileri.
* * *
Bir başbakan, uçağına alacağı gazetecileri seçebilir.
Meslek hayatım boyunca niye beni almadın diye şikâyette bulunmadım.
Ama hak etmiş bir rakip gazete yoksa, “Niye onu da almadınız” diye sordum.
Çünkü onu almayınca asıl zararı bana verdiğine inandım.
Ama bu fotoğrafa bakınca, ister istemez aklıma başka bir fotoğraf geliyor.
Kenan Evren’in uçağında çekilen fotoğraflar.
Hani şu geçen gün darbe yaptı diye ömür boyu hapis cezasına çarptırılan eski Cumhurbaşkanı.
O uçaklarda başka gazeteciler de vardı. Mesela Cumhuriyet gazetesinin o dönemdeki genel yayın Yönetmeni Hasan Cemal...
Yani askeri yönetime en büyük muhalefeti yapan, mücadele eden, o yüzden kapatılan bir gazetenin genel yayın yönetmeni...
Evren’in uçağına o bile davet ediliyordu.
Demek istediğim, askeri darbe döneminin Cumhurbaşkanı Evren’i destekleyen gazeteci olarak Mehmet Barlas uçaktaydı, ama askeri yönetime karşı çıkan Hasan Cemal de aynı uçaktaydı. Dün Hasan Cemal’i arayıp “Yanlış mı hatırlıyorum” diye sordum.
“Hayır, doğru hatırlıyorsun. Evren’in bütün dış seyahatlerine ben de davet ediliyordum” dedi.
İnsan, bugünün uçak fotoğrafı ile 12 Eylül askeri darbe döneminin uçak fotoğrafını yan yana koyunca ister istemez düşünüyor...
Acaba hangi dönem basın açısından daha büyük bir felaketti...
O uçağa binen gazetecilerin bir bölümü şimdi başbakan Tayyip Erdoğan’ın en büyük destekçisi...
Acaba o kişiler, bu fotoğraflara bakınca onlar da benimle aynı duyguyu yaşıyor mudur...
Haa hayat bana şunu da öğretti...
Bir gazeteci için, başbakanın uçağında olmamak, olmaktan daha güzel bir şey...
Evren’e uçakta ikram edilen kaçak sigara
Yukarıda, Evren’in uçağından bir sahneyi anlattım. Daha önce yazmıştım, okumayanlara ve unutanlara hatırlatayım.
Evren, hafif bulduğu için Kent sigarası içtiğini söylüyor.
O dönemde yabancı sigara yasaktı. Ancak kaçak bulunuyordu.
Bu durumda gazeteci kaçak sigara içiyor. Devlet Başkanı kaçak sigara içiyor.
Ve kimse bunu yadırgamıyor.
Bir gazeteci Parliament ikram ediyor.
En ilginç sohbetlerden biri ise Kuveyt gezisi sırasında yaşanıyor.
Ünlü bir gazeteci “terörün bitmesinden dolayı milletin çok memnun olduğunu” söyleyince Evren, “Henüz bitmedi” diyor.
Ünlü gazeteci devam ediyor:
“Artık sokağa çıkabiliyoruz, Sayın Devlet Başkanım. Nefes aldık. Eskiden arabayla eve giderken akşamları hep tedirgindim. Önüme biri çıksa ezip geçeyim gibi düşünceler içindeydim.”
Bir gazetenin sahibi Evren’e “Millet size çok ümit bağladı. Sizi baba gibi görüyor” diyor. O arada partilerin kapatılması gündeme geliyor.
Uçaktaki ünlü gazetecilerden biri, CHP’yi kapatmakla ne kadar iyi yaptıklarını söylüyor.
Değerlendirmeyi, Hasan Cemal’e bırakıyorum: “Üç-dört gündür yapılmakta olan yorumları hayretle okuyor ve dinliyorum. Bütün partiler kapatıldı ve karar alkışlanabiliyor.”
Hasan’a inanmazsanız Mehmet Barlas’a sorun. Evren’in uçaklarının vazgeçilmez yolcularından biri de oydu.
İki kanalda sabah kuşağı habercilerinin yükselişi
PAZAR gecesi Zorlu Center’da, “Magnum Altın Kelebek” ödüllerinin töreni vardı.
Arkadaşlar, en iyi haber programı sunucularının ödüllerini benim vermemi istediler.
İlk ödülü, Star TV Ana Haber sunucusu Nazlı Çelik aldı.
Çok başarılı bir kadın sunucu. Aynı zamanda cesur bir kadın. Babası Yücel Çelik 3 kanserle mücadele ediyor. Nazlı babasına destek olurken işini de başarıyla sürdürüyor.
İkinci ödülü Kanal D Sabah Haberleri’nin sunucusu İrfan Değirmenci aldı.
İrfan, Gezi sırasında sunduğu sabah haberleri ile zirveye çıktı.
Benim de çok beğendiğim ve takdir ettiğim bir gazeteci.
O akşam ödül almayan bir sabah televizyon sunucusu daha var.
Fox TV sabah haberlerini sunan İsmail Küçükkaya...
Genç kuşaktan yıllardır hayranlıkla izlediğim gazetecilerden biri.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği sırasında çok başarılı işlere imza attı.
Gazete, TMSF’ye geçip, bir iktidar bülteni haline geçtikten sonra ayrıldı ve kendine bambaşka bir kariyer çizdi.
Sabah TV sunuculuğu yaptı.
Renk ve ruh getirdi. Samimiyet ve güven getirdi.
Tabii ona bu görevi teklif edip oraya gelmesi için ikna eden Fox TV Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk’ü de kutluyorum.
Komplekssiz, başarıya kilitlenmiş bir yöneticiliğin ne olduğunu gösterdi.
Bu genç insanların adını bir yere kaydedin.
Medyanın büyük bölümünün Başbakan’ın uçağındaki fotoğraf karesine sığdığı bu ara rejim döneminde, gazeteciliğin ruhunu, rengini ve başarısını sürdüren insanların üçü de onlar.
Arkadaşım Rebekah Brooks beraat etti
İKİ yıl önce Berlin’de Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’la yemek yiyorduk. Masadaki peçeteyi aldık ve üzerine, İngiltere’de yargılanmakta olan arkadaşımız Sun gazetesinin eski genel yayın yönetmeni ve NewsCorp’un İngiltere’deki gazetelerinin CEO’su Rebekah Brooks’a şu mesajı yazdık: “Rebekah beraat edeceğine eminiz, kalbimiz seninle”.
Üç gün sonra bize birer mesaj attı: “Bu peçeteyi camlatıp, duvarıma asıyorum...”
Dün yazıyı yazdığım dakikalarda Times gazetesinin internet sayfasına beklediğimiz haber düştü.
Arkadaşımız Rebekah Brooks yargılandığı davada beraat etti.
Dün ona kısa bir mesaj yazdım ve şunu söyledim:
“Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin...”
Rebekah bir kadın gazeteci olarak başarısının doruğundaydı, yargılandı, beraat etti.
Kai, yöneticiliğinin doruğunda her şeyi bırakıp Palo Alto’ya gitti, bir yıl dijital hayatı yaşadı.
Yeniden stajyer oldu.
Şimdi Bild’i hem kâğıt hem de dijital olarak uçuruyor ve başarısının en doruğunda... İyi gazeteciler hayatlarına devam ediyor...
Paylaş