Paylaş
Ama şu yargı cümlesi College de France’ın onur üyesi, yıllarca Michel Foucault ile çalışmış tarihçi Paul Veyne’e ait:
“Asıl ciddi olan aşk değil, evliliktir..”
* * *
Kahvaltı masasında “Hadi ya olur mu öyle şey” ile “Adam köküne kadar haklı” tezlerine sarılıp sonu mutlaka kavga ile bitecek bir pazar münazarasına başlamayın.
Adam bugünü değil eski Roma’yı anlatıyor.
* * *
Önce “sadık ve ahlaklı çift” kavramını Romalılar icat etti diyor.
Bir Romalıya göre “Evlilik vatandaşlık görevidir...”
Mezar tablolarında bile çiftleri el ele çizen bu anlayış, tam anlamıyla sadakat üzerine kuruluydu.
* * *
Mesela ölmüş bir erkeğin mezar taşına şunun yazılması neredeyse ortak bir anlayış haline gelmişti:
“25 yıl boyunca karımla ‘Sine guerela’ (ondan hiçbir şikâyetim olmadan) yaşadım.”
* * *
Tabii şunu söylememe hiç gerek yok.
O dönemde hayat çok kısa olduğu için, 25 yıl evli kalmak da çok uzun sayılıyor.
Bugün ise ayrılık için neredeyse ideal bir süre...
* * *
Dönemin büyük ahlakçıları için, ‘Sine guerela’ erkek için de geçerliydi.
Yani erkek de bütün evliliği boyunca eşine tam bir sadakatle bağlı kalmalıydı.
Bu satırları okuyan yerli ahlakçılar da ne kadar sevinmiştir değil mi...
* * *
Arkadaş...
Pek sevinme, yazının sonunu bekle derim.
Paul Veyne değerlendirmesini şu cümleyle bitiriyor:
“Dönemin resmi görüşü buydu. Ama bütün bunlar büyük bir yalandan ibaretti...”
* * *
Sonra o dönemde erkeğin kadını bir köle, “servetini daha da büyütecek bir çeyiz”den ibaret gördüğünü, başka kadınlarla yatmanın basit günlük alışkanlık haline geldiğini bir güzel anlatıyor.
(*) Le Point dergisi: Grand Format Temmuz-Ağustos-Eylül özel sayısı: “L’Amour au fil des Siecles”
BULAŞICILIK İŞTE BÖYLE BİR ŞEYDİR ARKADAŞ
ÜÇ hafta önce Paris’te dolaşırken, bir blucin ceket gördüm. 1970 yılında öğrenci olarak Paris’e gittiğimde aldığım Levi’s ceketlerin birebir aynısıydı.
Aradan 45 yıl geçmişti ve bu ceket birden beni kendine çekmişti.
* * *
Geçen hafta Wired derisinin son sayısının kapağında Steven Spielberg’ün fotoğrafını gördüm.
Dergi son filmi “Big Friendly Giant” filmi dolayısıyla onu kapak konusu yapmıştı.
Üzerinde benim Paris’ten aldığım blucin ceketin çok benzeri vardı.
Ama asıl ilgimi çeken içerideki arkadan çekilmiş fotoğraftı. Sanki bu ceketi özellikle göstermek istiyordu.
* * *
Aklıma 3 ay önce aldığım “Contagious” (Bulaşıcılık) adlı kitap geldi.
Bu yüzyılda başarının sırrı, bir duyguyu, fikri, filmi, tasarımı virütik biçimde başkalarına geçirmek.
* * *
Giydiğim blucin işte böyleydi...
Bana ve Spielberg’e sanki aynı hafta bulaşmış bir duyguydu.
KRALİÇENİN KÖPEKLERİ KRALİYET ÇİFTLEŞMESİNİ NEDEN BIRAKTI
BUCKINGHAM Sarayı’nın, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in 90’ıncı yaş günü için yayınladığı fotoğraflardan biri çok dikkatimi çekti.Fotoğraf, Windsor Sarayı’nın doğu terasının merdivenlerinde çekilmişti.Kraliçenin yanında 4 köpek vardı.
* * *
Bu fotoğrafa bakarken, Kraliçe’nin yıllarca önce gördüğüm bir fotoğrafını hatırladım.On yaşındayken çekilmiş.Yanındaki köpeğe o kadar güzel sarılmıştı ki o fotoğrafı hiç unutmadım.
* * *
Vanity Fair dergisi bu ayki sayısında kraliçenin köpekleri hakkında çok güzel bir makale yayınladı.Prens William, sarayda sabahlara kadar köpek havlaması işitildiğini yazmış.
* * *
Bu makaleden öğrendim ki, Kraliçe’nin köpekleri “Corgi” cinsiymiş.Corgi çoban köpekleri türünün en küçüklerindenmiş.¡ ¡ ¡Kraliçe’nin kendine ait ilk köpeği 1944 yılında 18 yaşına girdiğinde olmuş.Adı “Susan”mış...
* * *
İlk köpeği 14 nesil boyunca “Kraliyet çiftleşme programı” çerçevesinde üretilmiş.Bu arada küçük bir de kaza yaşanmış.Kraliçenin Corgi’si kız kardeşinin av köpeklerinden biriyle çiftleşmiş.Kraliçe Elizabeth’in annesinin öldüğü 2002 yılından sonra kraliyet çiftleşme programı sona erdirilmiş.
* * *
Hayvanların, hayatımızdaki yeri ve önemi ne kadar büyük...Köpek seslerinin eksilmediği bir saray ne kadar güzel bir yer...
CEM YILMAZ’IN ŞU GÜNLERDE EN SEVDİĞİ SANATÇI
ARTKOLİK dergisinin Kış 2015-2016 sayısında Cem Yılmaz’la yapılmış bir mülakat okudum ve çok hoşuma gitti.Cem, birkaç senedir Laurie Lipton adlı sanatçının karakalemle yaptığı çalışmaları çok sevdiğini söylüyor.
“Birçok arkadaşımdan elimdeki isimleri ilk defa benden duyduklarını öğreniyorum. Bu hoşuma gidiyor” diyor.Aynı duyguyu ben de müzik için yaşadığım için çok iyi biliyorum.Laurie Lipton ismini ben de ondan öğrendim ve bir desenini size tanıtıyorum.
Bu arada dergide kullanılan Cem Yılmaz fotoğrafların da onun bugüne kadar gördüğüm en iyi fotoğraflarından olduğunu söyleyebilirim.Aytekin Yalçın çekmiş.
İFADELER KARAKTER AYNASI ‘ŞAHSİYET KİM KİMDİR’İ GİBİ
DÜN İstanbul’un eski valisi Mutlu’nun ifadesini okudum.
İçimden “Helal olsun” dedim.
Dik duran, ne olduğunu iyi anlatan, ne olmadığını daha da güzel anlatan bir insan profili çıktı gözümün önünde.
Bu devlette Ferhat Sarıkaya gibi kişilik enkazları da varmış...
Vali Mutlu gibi olanları da...
Bazı paşaların ifadelerini okurken içim sızlıyor..
“Vah benim ordum, sen ne haldeymişsin” diyorum...
Yani bu şahsiyetle, bu strateji sığlığıyla, bu karakter deformasyonuyla, Cumhuriyet boyunca tek santimetrekare toprak kaybetmememiz bir şansmış...
Paylaş