Paylaş
“Postalcı hocalar gözaltında...”
Prof. Erol Manisalı’nın bir fotoğrafını koymuşlardı.
İçlerinde bir de kadın vardı.
Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Bölümü’nden mezundu.
Evliydi. İki çocuğu vardı.
İstanbul iş dünyasının en parlak yöneticilerinden biriydi.
İstese, Avrupa’nın, Amerika’nın en büyük şirketlerinde yüksek ücretli bir üst düzey görev elde edebilirdi.
***
Bir sabah gelip evinden terör örgütü muamelesi yaparak aldılar.
Çocuklarının gözünün önünde yapılabilecek bütün hoyratlıkları yaptılar.
Dolaplarının en mahrem köşelerine, kadınlık gururunu ve mahremiyetini düşürülebileceği en derinine kadar düşürerek didik didik aradılar.
Bilgisayarına, telefonlarına el koydular.
Özel hayatını kevgire çevirdiler.
“Tak” diye servis ettikleri her malzemeyi “şak” diye yapan embedded gazetecilerine, ağızlarından salyaları akıtacak bütün fabrikasyon bilgileri verdiler.
Özel hayatını darmadağın ettiler.
***
Geceler boyunca hücrede, bir insana yapılabilecek bütün manevi işkenceyi yaptılar.
Verilen yemekten şikâyetçi oldu diye, güya liberal, güya demokrat, medya neferlerine, “Ne yani Çırağan kahvaltısı mı verilecekti” diye yazdırıp alay ettiler, aşağıladılar. O andan itibaren hayatı darmadağın oldu.
***
Geçen cumartesi günü Hürriyet’te bir haber okudum.
Tüm dünyada kız çocuklarının hakları için mücadele edenleri onurlandıran “Girl Effect” ödülüne bu yıl ilk defa Türkiye’den de bir kişi girmiş.
Hanzade Doğan Boyner.
Ödül ona “Baba beni okula gönder” kampanyasının başarısı için verilmiş.
Bir anda arkadaşlarımın önünde ağlamaya başladım...
Çünkü bu muazzam ve özverili kampanyayı yürüten ekibin içinde Hanzade Doğan Boyner’in yardımcısı olarak çalışan bir kadın vardı.
Tijen Mergen...
Ergenekon denen, tarihimizin en karanlık rejimi, işte o kadını, bu kampanyadaki faaliyetleri nedeniyle gözaltına almıştı.
Böyle bir kampanyadan bile terör örgütü imal edecek kadar alçaklaşmışlardı.
***
Ergenekon zindanlarının, insafsız savcı ve polislerin cehennem imtihanından geçen o fedakâr insanların yürüttüğü kampanya şimdi dünya çapında ödüllendiriliyor.
Hem de kimlerle birlikte.
Desmond Tutu...
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri Mary Robinson.
Oprah Winfrey...
***
Önce, Hanzade Doğan Boyner’i arayıp kutladım.
Sonra Tijen Mergen’i arayıp uzun uzun konuştum.
Şimdi kurduğu bir şirketin başında tek başına hayat mücadelesi veriyor. Yine müthiş işler yapıyor.
Haksızlıklar derin acılar da bıraksa, unutulmasa da, neticede hayat devam ediyor.
Sonra bir bakıyorsunuz, tarih sizi ödüllendiriyor.
Her Egenekon, her Balyoz, her şu bu mazlumunun ille de alınmış bir ahı olmasa da, yapanların verilecek bir hesabı oluyor.
Hep diyorum ya, bugünün alkışları, bugünün şakşakları hiç önemli değil.
Önemli olan şu...
Yarın alkışlanacak mıyız...
Şunları bir kenara yazın ileride ya alkışlarsınız ya da yuhalarsınız
ÖNÜMÜZDEKİ yıllarla ilgili kehanetim şudur:
EĞİTİM Türkiye’nin Suriye’deki ılımlı muhalefete askeri eğitim ve silah vermesinin hiçbir etkisi olmayacak.
SİLAHLAR Tekrar IŞİD ve fanatik örgütlerin eline geçecek.
ESAD Kolay kolay devrilmeyecek. Ilımlı Müslümanların küçümsenmeyecek bir bölümü orta vadede Esad rejimi ile ittifak yapacak.
BATI Bugün Türkiye’ye “Tamam Esad’ı devirmek için de mücadele edeceğiz” dese de birinci önceliği IŞİD’e verecek. El altından Esad rejimi ile ittifak yapmaya devam edecek.
ESAD GİDERSE Küçük bir ihtimal ama Esad rejimi yıkılırsa, Suriye kurtulmuş olmayacak. Büyük bir ihtimalle Suriye’nin çok büyük bölümünü IŞİD ve fanatik İslamcılar ele geçirecek.
ESAD Ayakta kalırsa Türkiye sınırını geri almaya uğraşmayacak, orayı Türkiye’nin her dakika başını ağrıtacak fanatik İslamcı ve Kürtçü örgütlerin savaş alanı olarak bırakacak.
GÖÇMENLER Bu politikanın sonunda, Türkiye’ye en az 3 hatta 4 milyon göçmen daha gelecek.
ORTADOĞU Çok uzak olmayan bir vadede Batı’nın Ortadoğu’daki en kuvvetli müttefikleri Mısır, İsrail, Esad rejimi ve Kürtler olacak.
FATURA Ortadoğu’da yaşanan bütün dramların, acıların psikolojik faturası Türkiye’ye kesilecek.
TÜRK DÜŞMANLIĞI İslamcılığın paramparça ettiği Arap dünyasında yeni bir Baas milliyetçiliği başlayacak. Bu hareketin birleştirici temeli de Türk düşmanlığı olacak.
Karanlık bir tablo değil mi...
Yazın bir kenara. İleride bakar, ya “Adam bütün bunları demişti” ya da “Adam saçmalamış” dersiniz.
Ömrüm yeter mi bilmem. Ama şu an için Allah’tan dilediğim tek şey ileride benim için “Saçmalamış” demeleri.
Ilımlı Müslüman niye çok korkak
SON 2 yılın bize öğrettiği en büyük gerçek şu.
Maalesef ılımlı Müslümanlar silahlı mücadele konusunda çok istekli ve cesur değil. Amerika, Irak’ta 10 yıldan fazla süredir bir ordu yaratmaya çalıştı.
Yaratamadı.
Adamlar silahları bırakıp kaçtılar. 300 bin nüfuslu Musul bir avuç fanatik İslamcıya direnemedi. Silahlar IŞİD denen belanın eline geçti.
Türkiye, Suriye’deki ılımlı muhalefeti eğitmeye, silahlandırmaya kalktı.
Durum ortada.
İhvan, Mısır ve Suriye’de dersini almış vaziyette.
Maalesef denebilir ama ben yine de bütün iyi niyetimle “İyi ki” diyeceğim.
Medeni insan silahlı çatışma istemez.
Meselesini demokrasi ile çözmeye çalışır. Allah’ın ipine sarıldığı kadar demokrasinin ipine de sarılır.
Türkiye halka bugüne kadar böyle yaptı.
O yüzden hayatımın geriye kalan kısmında hep şunu tekrarlayacağım.
Yaşadığımız ülkenin kıymetini bilelim.
Atatürk’ün bize hediye ve emanet ettiği Cumhuriyet’in kıymetini bilelim.
Yarım yüzyıl önce yola çıktığımız Avrupa Birliği istikametinden vazgeçmeyelim.
Korkmak, insani duyguların en kuvvetlisidir.
Korkunun kaynağına çare bulmak da aklın en büyük meziyetidir.
Paylaş