Paylaş
Diyorum ve yazıyorum ki:
Bazı fanatikler dışında, bu ülkenin, bu ülkede yaşayan insanların “Büyük Atatürk”ü ile sorunu yoktur.
Diyorum ve yazıyorum ki:
Bu ülke ve bu ülkenin halkı, Kurtuluş Savaşı’nın kahraman komutanını, o savaşı veren insanları sever.
Hem de gönülden sever.
Sadece sevmekle kalmaz, yaptıkları reformları, bu ülkeye getirdiği ilkeleri, özellikle de laikliği benimsemiştir.
İspatı mı?
Buyurun Konda’nın
Türkiye Ekonomik ve
Sosyal Etüdler Vakfı için yaptığı anketin sonuçları.
Halkın yüzde 82’si yapılacak anayasanın temel ilkeleri arasında “Atatürk ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine yer verilmesini” istiyor.
* * *
Sana sesleniyorum, o adam...
Yıllardır gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında Atatürk’e insafsız bir öfkeyle çullanan adam, sana...
Hadi şimdi bu sonuca bir bahane bul...
De ki, ankette artı eksi 10 yanılma payı var.
Üstü gider yüzde 92’ye, altı düşer yüzde 72’ye...
Yine de etti mi sana halkın üçte ikisi...
Başka ne bahane uyduracaksın?
“Aptal Kemalistler” mi diyeceksin...
* * *
Geçen gün yazdığım Ayşe Böhürler’in gözlemi haklıymış...
Şehirlerde, arabasının camına Kemal Atatürk çıkartması yapıştıran insanların sayısı artıyor.
Tekrarlıyorum...
12 Eylül darbesi, halkı Atatürk’ten soğuttu.
Bugün büyük kahramana hayâsızca saldıran ekran şımarıkları ise onu halkın gözünde büyütüyor.
Elinize, dilinize, klavyenize sağlık aslanlarım...
Devam...
Ekranlardan her gece Atatürk’e sövmeye, saydırmaya devam...
Dilinizden geleni ardınıza koymayın.
Siz sövdükçe, siz hakaret ettikçe, siz iftira attıkça...
O büyük insan, bu büyük halkın gönlünde daha da büyüyecek...
* * *
Yeni anayasa yapıyorsunuz...
Meclis’te üçte iki çoğunluk lazım.
Buyurun daha şimdiden size Edirne’den Kars’a kadar muazzam bir üçte iki çoğunluk...
Aklın yolu Hürriyet’te de birdir, Yeni Şafak’ta da
DÜN okuduğum en güzel, en duyarlı, en yüklü, en üsluplu, sesi en derinden gelen, en samimi yazı Yeni Şafak gazetesinde, Dücane Cündioğlu’nun yazısıydı.
Yazı Çamlıca’ya yapılacak camiyle ilgiliydi.
Cündioğlu, Kuran ilimleri üzerinde çalışan bir yazar.
Tarih, dilbilim, mantık ve felsefe dersleri veriyor.
Bir dönem Berlin’de yaşamış bir aydın.
Yeni Şafak gazetesinin yazarıydı ama 2011 yılında “Son günahım” adlı bir yazıyla gazetesine veda etmişti.
O günden beri ilk defa bir yazı yazıyor.
Size bu yazının bir bölümünü aktarmak istiyorum:
* * *
“Şayet Sayın Başbakan’a bir mektup yazacak olsaydım, kendilerine, Sayın Başbakanım, derdim; İnsan yaptıklarından çok, yapmadıklarıyla insandır.
Yapmamayı becerebildiklerimizle insan haline geliriz.
İşte bu mülahazalarla, söyleyiniz lütfen, derdim, kaçınsınlar, yapmasınlar, aman o güzelim Çamlıca tepesine ehven-i şerr’i layık görmesinler. Kötülerin en kötüsünü.
İstanbul’un sabık Şehremini olarak zevksizliğin, çirkinliğin, düşünce yoksunu o beton dövmenin Çamlıca’nın sırtına basılmasına lütfen izin vermeyin diye yalvarırdım.
İşgüzar idarecilerin, mabedlerimizi, şehirlerin en yüksek tepelerine demirden kocaman haçlar diken Sırplara, Hırvatlara, Makedonlara, Latinlere eş bir meydan okuma haline getirmelerinin önüne geçiniz diye inlerdim.”
* * *
Yazı beni şaşırttı. Ama olumlu manada şaşırttı.
Önce Yeni Şafak gibi Başbakan’a yakın duran bir gazetede yayınlanması etkiledi.
Daha önemlisi şuydu.
İslami kesimin bazı fanatikleri, Çamlıca’ya cami yapılmasına karşı çıkan insanları, “cami yapımına karşı çıkmakla” suçluyorlardı.
Yeni Şafak bu yazıya bir tam sayfa ayırmış.
Ayrıca “Çamlıca için yakarış” başlığı ile gazetenin sürmanşetine taşımış.
Bu, gazetenin de yazıdaki görüşü desteklediği izlenimi veriyor.
Yazıyı büyük zevkle okudum.
Çok zarif ve zengin bir dille yazılmış.
Dediğim gibi samimiyeti her satırından belli oluyor.
Umarım Başbakan bu zarif aydının yakarışına kulak verir.
Dediğim gibi oraya bir cami yapılırsa ve bir de kötü bir kopya olursa, gelecek nesillerin ona hangi gözle bakacağını da düşünmek lazım.
* * *
Türkiye ilginç bir makuliyet ortak sahasına doğru gidiyor.
Eminim buluşma, ekranlardaki terbiyesiz, hayâsız curcunayı da bitirecektir.
Paylaş