Paylaş
10 Ekim akşamı CNN Türk'ün İstanbul stüdyolarından ilginç bir program canlı olarak yayınlanacak.
CNN Türk, 11 Ekim günü birinci yılını kutluyor.
Bunun için CNN'in üst yönetiminden bazı kişiler Türkiye'ye gelecek.
ÜNLÜ SUNUCU
Gelenler arasında CNN'in bütün dünyaca tanınan ‘‘Q and A’’ programının sunucusu Riz Khan da var. Riz Khan, bütün dünyada canlı olarak sunduğu ‘‘Soru Cevap’’ programlarıyla tanınıyor.
Khan, CNN Türk'ün birinci yıl kutlamalarından bir gece önce Başbakan Bülent Ecevit'i konuk ediyor.
Bu program 40 dakika sürecek ve CNN tarafından bütün dünyaya verilecek.
Ecevit canlı yayında, izleyicilerin soracağı soruları cevaplayacak.
İzleyiciler ister telefonla, ister internetten e-mail aracılığıyla Ecevit'e sorular soracaklar.
Tabii böyle bir programda canlı yayın konuğu olmak, Türkiye gibi ülkenin başbakanı için çok riskli bir şey.
Çünkü bu programı bütün dünya izleyecek.
İsteyen herkes istediği soruyu soracak.
Böyle bir program, bazı çevreler için bulunmaz bir fırsattır.
O akşam, PKK'lılar, Kıbrıslı Rumlar, Türkiye dışındaki fanatik Ermeniler, Türkiye'deki ve dışarıdaki dinci çevreler, Ecevit'i zor durumda bırakmak için her türlü soruyu sorabilirler.
Ama Ecevit bu riski alıyor.
Daha önce herhangi bir Türk siyasetçi, bu programa çıktı mı bilmiyorum.
Bazı Türk siyasetçiler, CNN'de canlı yayına çıktılar.
Ama soru sorulan bir canlı yayına çıkıp çıkmadıklarını ben hatırlayamadım.
O nedenle Ecevit'in çıkacağı program her bakımdan ilginç olacak.
Bu bir anlamda ‘‘global basın toplantısı’’ olacak.
Sadece gazetecilerin katılmadığı, dünyanın her tarafından insanların katıldığı bir program olacak.
YÜREK İSTER
Kabul edelim ki bu, her siyasetçinin kolayca alabileceği bir risk değildir.
Son zamanlarda Başbakan Ecevit'e yönelik birçok haksız eleştiriyi, büyük bir can sıkıntısı ve isyan duygusuyla okuyorum.
Kendi iç dünyalarında hiçbir muhalif duyguyu, karşı fikri yaşatmayan bazı çevrelerin ona ‘‘faşist’’ diyecek kadar kendinden geçmesine, belki ben ondan fazla isyan ediyorum.
HAFIZA ZAAFI
Siyasi fikirleri yüzünden iki defa hapse girmiş, 40 yıllık siyaset hayatında, gururuna ve namusuna toz zerreciği kondurmamış, savunduğu fikirler için her platformda en cesur, en korkusuz mücadeleyi vermiş bu insanın karşısına, üç günlük dürüstlük ve hukuk modellerinin konmaya çalışmasını ibretle izliyorum.
Hayatı boyunca VIP salonlarını görmemiş, bütün siyasi mücadelesini sıradan bir minibüs içinde yürütmüş, makam arabası saltanatına ilk defa kendisi karşı çıkmış bu insanın alçakgönüllülük tarihini sıfırlamaya çalışan çevrelerin, hafıza kapasitesinin nasıl olup da bu kadar büzüldüğünü hayretle seyrediyorum.
Bu bir hafıza zaafı olamaz, olsa olsa kötü niyetliliktir diye düşünüyorum.
Kırk yıldır siyasette kalan bu insanın şatafat coğrafyasının Bahçelievler'deki bir bodrum katı ile Or-An'daki bir apartman dairesi arasında sıkıştığını, kendilerinden bile saklayan kötü niyetli siyasetçilerin, nankör hafızaları hakkındaki kanaati tarihe bırakıyorum.
Oysa bu toplumda yaşayan herkesin bilmesi gereken bir şey var.
Kırk yıl, bir insan hakkında fikir sahibi olmak için yeterince, hatta yettiğinden uzun bir süredir.
Böyle bir süre içinde kim yerle yeksan olmuştur, kim gövdesinin üzerinde dimdik kalabilmiştir?
Kalabilen tek tük insanımızdan biri Ecevit'tir.
Ama Ecevit'in hepimiz için çok önemli bir başka özelliği var.
O, hepimizin içinde kaybolan bir duyguyu yeniden hayata döndüren örnektir.
Yani, bu dünyada dürüstlerin de kazanabileceğini gösteren ender örneklerimizden biridir.
Şimdi o insan, 10 Ekim akşamı bütün dünyanın önüne çıkıp, bu ülke adına en kışkırtıcı, en tahripkár, en düşmanca sorulara bile cevap verecek.
BİLANÇOYU HAK ETMEK
O, siyasi haklarının elinden alındığı 12 Eylül döneminde bile karşısına çıktığı yabancı gazetecilere ülkesini şikáyet etmeyen siyasetçiydi.
Bütün şikáyetini içeride, kendi aramızda yapmıştı.
Kırk yıllık bir siyasi bilançoda eksiye geçmemek için mutlaka bir şeyleri hak etmek gerekiyor.
Paylaş