Paylaş
Bir çuval incir yine mahvolacak...
Cümlede “sivil itaatsizlik” ve “şiddetsiz eylem” gibi bugüne kadar hiç duymadığımız iki suç türünden söz ediliyordu.
Bunlara bağlı olarak da dışarıdan eylem için“duran adam, kırmızılı kadın ve piyanolu adam” getirtmek gibi dünyada aklı başında kimseye anlatamayacağınız bir iddia...
O sabah 20 kişi işte böyle gerekçelerle gözaltına alınmıştı...
Peki bunun sonucu ne oldu?
New York Times gazetesinin geçen cuma günkü manşeti oldu...
Aynen şöyleydi:
“Kaşıkçı’nın yasını tutarken, aydınları içeri atmak...”
Şimdi söyler misiniz, kime hizmet etti o 20 insanı kumpas davaları sırasındaki uygulamaları andırır biçimde sabahın köründe evinden aldırmak...
Türkiye’nin Kaşıkçı olayında, katledilen bir gazetecinin çatır çatır hakkını aradığı, bütün dünyada takdirle karşılandığı bir dönemde...
Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye ve bütün dünyaya “daha fazla hürriyet, daha fazla adalet” vaat ettiği...
“Ortadoğu’da demokratik yönetimleri destekleyeceğiz” dediği...
Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın yurtdışına gitmiş akademisyenlere ‘yurda dönme’ çağrısı yaptığı bir günde...
Bu manşeti attırmak kimin işine yaradı...
Neyse ki akıl, vicdan, izan ağır bastı...
Ve çok çabuk dönüldü bu hatadan...
ÇINGIRAKLI YILAN KANTİNDEKİ DEVRİMCİ ARKADAŞLARIN BURJUVA YANLARINI AÇIKLADI
GAZETECİ arkadaşımız Tuğrul Eryılmaz Hürriyet Pazar’da Çınar Oskay’a çok ilginç bazı açıklamalarda bulundu.
O mülakattan öğrendim ki arkadaşları Eryılmaz’a “çıngıraklı yılan” derlermiş.
Meğer 68’li yıllarda Siyasal Bilgiler kantininde birlikte kaldığı devrimci arkadaşlarının yıllar boyunca bizlerden saklanan baya burjuva alışkanlıkları varmış.
İşte bunlardan bir potpuri...
DİSKOCU MAHİR, BURJUVA YATAĞI DÜŞKÜNÜ DENİZ
Bir akşam Ankara’nın o günlerdeki en ünlü diskoteği olan ‘Modern Disko’da dönemin en efsane devrimcisi Mahir Çayan ve sonradan evleneceği kız arkadaşı Gülten Çayan’a rastlamış.
Çayan, onu “Bana bak, gidip orda burda anlatma Mahir Çayan’ı diskoda gördüm diye” şeklinde uyarmış.
Deniz Gezmiş, iki defa başından aşağı su dökmüş. Çünkü yurtta onun yatağında yatmak istiyormuş. Nedenini de şöyle açıklamış:
“Bunlar burjuva, daha temiz. Bunların yatağında yatacağım.”
Bu arada bir gün “Faşistler yurda geliyor, ne yapacağız” dediğinde Deniz Gezmiş, “Salak! Ne yapacağız, kaçacağız” demiş.
Bütün bunlar çok güzel, insani şeyler.
Niye bu insani taraflarını yıllarca bizlerden saklamışlar anlamadım.
Tabii bir de diskoya bile giden bu insanların, 1970’li yıllarda ODTÜ’de kızların erkeklerle elele gezmesini takipçilerine yasaklamalarını da gülümseyerek hatırladım.
NARCOS’UN DÖRDÜNCÜ SEZONUNU SEYRETTİM
NETFLIX merakla beklediğim Narcos’un dördüncü sezonunu da yayına soktu.
Cumartesi gecesi oturdum ve sabaha kadar 10 bölümün tamamını izledim.
BİR: Pedro Pascal’ın oynadığı çok sevdiğim Javier Pena karakterinin gitmesine üzüldüm ama yerine gelen karakterleri de çok beğendim.
İKİ: Javier Pena yerine gelen yeni uyuşturucuyla mücadele ajanı karakteri Kiki Camarena da başarılı. Michael Pena bu rolü çok başarılı oynuyor.
ÜÇ: Yeni uyuşturucu baronu Felix Gallardo ilk 3 dizideki kartel tiplerinden çok farklı. Daha hırslı olmasına rağmen daha sakin ve rasyonel davranan, daha sıradan bir uyuşturucu şefi karakteri çiziyor. Bu rolü canlandıran Diego Luna da çok iyi...
DÖRT: Müzik bundan önceki Narcos sezonlarına göre daha vasat. Ama iki şarkı özellikle dikkatimi çekti.
Grupo la Rebelion’un “Vuelve a Mi” ve Trio Vino Blanco’nun “El Camino de la Vida” adlı şarkıları.
MACARİSTAN VE DÖNÜP GELDİĞİM TÜRKİYE
İŞTE üç günlük Macaristan gezimin raporu.
Türkiye’nin yolları, Macaristan’ınkilerden çok çok ileride...
Caddelerdeki vitrinler, alışveriş merkezleri ve buralardaki ürünler açısından Türkiye çok ilerde...
Yollardaki arabaların model ve yenilikleri bakımından da Türkiye çok ilerde...
Restoranların kalitesi, iç tasarımları Türkiye’de çok daha iyi...
Lüks butikler ve vitrin tasarımları bakımından Türkiye karşılaştırma götürmeyecek şekilde ilerde...
Havaalanları bakımından bırakın yeni havalimanını, Atatürk, Esenboğa ve Adnan Menderes havalimanları en az 30 yıl ilerde...
Kısaca, Macaristan’da komünizmin yıkıldığı 1989 yılından bu yana Türkiye çok çarpıcı bir ilerleme göstermiş.
Kabul etmek gerekir ki bu ilerleme son 15 yılda daha da belirgin hale geldi.
Artık yapmamız gereken son hamle kalmış. Demokrasi, insan hakları ve adalet konusunda Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinin gerçekleşmesi...
Paylaş