Paylaş
Dünyanın en başarılı devlet yöneticisi kimdir?
Eminim çoğunluk Almanya Şansölyesi Merkel diyecektir.
16 yıllık iktidarı sırasında başardıklarına bakın...
2008 gibi dünyanın ve Avrupa’nın gördüğü en kötü ekonomik krizden ülkesini neredeyse hiç zarar görmeden çıkardı.
Hatta ülkesini bir süper güç haline getirdi.
*
Fransa ve başka ülkeler içlerindeki göçmenlerle anormal sorunlar yaşarken, o ülkesinin göçmenlerinin entegrasyonunda çok sağlam bir siyaseti götürdü...
Bugün 5 milyona yakın Müslüman göçmeniyle göreceli bir huzur içinde yaşıyor ülkesi...
*
Sadece Almanya mı...
Bin bir sorunla karşı karşıya bir Avrupa’nın iki yakasını hâlâ bir arada tutuyor.
Sağduyulu ve dolduruşa gelmeyen sakin üslubu ve karakteri ile giderek daha saygın bir devlet insanı imajı oluşturuyor.
Almanya ve Avrupa’nın gücünü uluslararası sorunlarda giderek daha etkili bir hale getiriyor.
Ve bütün bunları tehdit, sindirme, şantaj veya askeri güçle değil, barışçı yöntemlerle yapıyor.
Evet Almanya tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı siyasetçilerinden biri...
*
Ama ne görüyoruz...
Partisi Hıristiyan Demokrat Parti geçen pazar iki eyalette yapılan seçimlerde büyük oy kaybına uğradı.
Sizce bir çelişki değil mi... Dünyanın en başarılı başbakanının partisi seçimde büyük bir dayak yiyor...
New York Times “Almanya belki de ilk Yeşil başbakanını seçecek” diyor.
*
Dünyanın en başarılı başbakanının bu yenilgisini neyle açıklayacağız?
Bir “Yetti gari” rüzgârı mıdır...
Karizma yorgunluğu mu? Yoksa lider bıkkınlığı mı...
Yoksa aşırı güç kaygısı mı...
*
Hayatım boyunca hep Amerikan sisteminin, iki dönemden fazla seçilmeme kuralını destekledim.
Evet, hiç kimse iki dönemden fazla devlet yönetiminin başında kalmamalı.
Çünkü güç birikimi sadece kişiyi değil, devletin kurumlarını da bozuyor.
Polisi, ordusu, adaleti de o aşırı güçlenmeden payını alıyor.
Ve en başarılı insana da zarar veriyor.
Bunu Hürriyet’in başında 20 yıl kalarak bizzat kendim de yaşadım.
O yüzden Türkiye’deki “İki defadan fazla seçilmeme” maddesi de çok yerindedir.
BU İKİ KADIN BİRLİKTE ŞAHANE BİR İŞ YAPTILAR
ÖNCEKİ gün açıklanan Oscar adayları liste-sinde Laura Pausini de var.
İtalyan müziğinde son yıllarda en çok sevdiğim sanatçılardan biri.
Bu yıl çıkan “Io Si” adlı şarkısını Spotify Top 50 ve Number 1 FM’de pazar günleri yayınlanan Top 20 listesine almıştım.
Streaming kanallarında gösterilen Sophia Loren’in oynadığı “Onca Yoksulluk Varken” (La Vita Davanti A Se) filminin müziği...
Tavsiye ederim şarkıyı dinleyin.
Son yıllardaki en güzel İtalyan şarkısı diyebilirim.
Sophia Loren ve Laura Pausini...
İki şahane kadın, şahane bir film ve şahane bir şarkı...
İKİNCİ AŞIMI BU ÇOK ANLAMLI AFİŞİN ALTINDA OLDUM
İKİNCİ aşımı dün Kavacık’ta Beykoz İlçe Sağlık Kurumu’nun kliniğinde oldum.
Genç ve kendini işine adamış harika bir doktor ve sağlık personeli ile her şey saat gibi işledi.
Personelden tek ricam şu oldu.
“Aşıyı şu afişin altında yapabilir misiniz?”
Çünkü afişte şu yazılıydı:
“Şiddete uğrayan sağlık çalışanının hizmetten çekilme hakkı vardır.
Şiddet uygulayan hakkında çalışan şikâyetçi olmasa bile adli işlem başlatılır.”
Bir ilçe sağlık kliniğinde bir kere daha şunu gördüm.
Bu ülkenin olağanüstü fedakâr bir sağlık ordusu var.
Pandemi hepimize bu gerçeği bir kere daha gösterdi.
O nedenle bu afişte yazılanların hepimiz bekçisi olmalıyız. Yani sağlık personeline şiddet uygulayanlara sadece polisin, yargının karşı çıkması yetmez.
Bizler de tepkimizi göstermeliyiz.
Bir son nokta...
Eşim Tansu da ben de aşı işinde kimseden bir imtiyaz istemedik.
O Urla’da Devlet Hastanesi’nde, ben İstanbul’da Beykoz İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde başvurularımızı yaptık. Her şey saat gibi işledi.
Daha binadan ayrılmadan cep telefonuma “aşımın şu tarihte uygulandığı” mesajı geldi.
Sağlık Bakanlığı’na ve ilçe sağlık müdürlüğündeki herkese çok teşekkür.
MEDYA KULİSİ
ADINI BİLMEDİĞİM 6 KADIN TANIDIĞIM GENEL YAYIN YÖNETMENİNİ İNDİRDİ
Julian Reichelt, Bild’de yazdığım yıllardan tanıdığım bir gazeteci.
Çok iyi bir muhabirdi.
Özellikle Ortadoğu konularında uzmanlaşmıştı.
Kai Diekmann gazetenin genel yayın yönetmenliğinden ayrıldıktan sonra yerine çok iyi tanıdığım ve çok başarılı bir kadın gazeteci olan Tanit Koch getirilmişti.
Bild’in ilk kadın genel yayın yönetmeniydi ve Alman medyasında bir devrimdi.
Ne yazık ki çok kalamadı o görevde ve yerine Julian Reichelt getirildi.
*
Dün Der Spiegel, New York Times, Deutsche Welle gibi büyük medya kuruluşlarında, Julian’ın da görevden ayrıldığı haberleri vardı.
Şirkette çalışan 6 kadın kendisini şikâyet etmişti.
Şikâyet nedeni de şöyle açıklanıyordu:
“Otoritesini kötüye kullanmak ve şirket içinde düşmanca bir hava yaratmak...”
*
Alman kanunlarına göre şikâyette bulunan kişilerin adları açıklanmıyor.
Ama tabii ki şirket koridorlarında “cinsel taciz” iddiaları da konuşuluyor.
Yönetim, “Somut bir delil yok” dedi ama bağımsız bir hukuk bürosunu şikâyetleri araştırmak üzere yetkilendirdi.
*
Medya tarihinde ilginç bir olay bu.
Şimdiye kadar daha çok cinsel taciz olaylarına tanık oluyorduk.
Bu defa “Kötü muamele” ve “Şirket içi şiddet” kavramları da gündeme geldi.
*
Makyavelik bir inançtır:
“Korku sevgiden daha etkilidir ve karşınızdakine istediğinizi daha kolay yaptırır...”
Hayatım boyunca otoriteyi, insanlara bağırarak, aşağılayarak, korkutarak, sindirerek kurmaya çalışanları anlamadım.
Ayrıca hayat bana, korkuyla kurulan otoritelerin ilk darbede paramparça olduğunu birçok örnekle gösterdi.
GEÇEN CUMA GÜNÜ MÜZİK SEKTÖRÜNDE BİR İLK YAŞANDI
BİR rock müzik topluluğu ilk defa yeni albümünü “NFT” formatında yayımladı.
Söz konusu albüm Kings Of Leon’un “When you See Yourself” albümüydü.
NFT’nin açılmış hali şu: “Non-fungible-token”...
Türkçeye “Değiştirilemez para çip” olarak çevriliyor.
Blockchain ağı üzerinde şifrelenmiş bir tür “kripto para” diyebilirsiniz.
Yani bu albümü aldığınız zaman, sadece sizde kalan bir format.
Bu sistemi ilk defa Amerikan Basket Birliği NBA, oyuncu kartları için yaptı.
Oyuncu kartları nasıl alınıp satılabiliyorsa bu da öyle oluyor.
Çoğaltılamıyor, takas edilemiyor, ama bir Blockchain sisteminde Bitcoin gibi işlem görebiliyor.
Bunu yazıyorum ama şunu da itiraf edeyim ki, henüz tam anlamıyla çözebilmiş de değilim.
ANONS 1
BU KÖŞE KÜNYESİNDEN BİR YÜKSELİŞ HİKÂYESİ DAHA
BİLİYORSUNUZ bu sayfanın Türk basınında daha önce hiçbir yerde görünmeyen bir “köşe künyesi” var.
Sayfanın hazırlanmasında katkısı olan arkadaşlarımızın isimleri bunlar.
Daha önce fotoğraf editörü olan arkadaşımız Umut Veis, Demirören Grubu Görsel Medya Direktörlüğü’ne yükseldi.
Şimdi de sayfa editörlerimizden Eyüp Serbest Hürriyet İstihbarat Müdürlüğü’ne yükseldi.
Ona da başarılar diliyoruz.
ANONS 2
AZİZ YILDIRIM’A OY VERMİŞ BİR FENERLİNİN 62 YILLIK TESELLİSİ
RAHMETLİ babamın bana çubuklu Fenerbahçe forması, sarı-lacivert tozluklar ve futbol ayakkabısı almasının üzerinden 62 yıl geçti...
Giyindim, beni elimden tutup bir fotoğraf stüdyosuna götürdü ve gururla poz verdim. Babam İzmirsporluydu, ben de onu tutuyordum ama gönlüm asıl Fenerbahçe’deydi. Bu formayı giydiğim yıl Fenerbahçe için ilk defa ağladım.
Bir de FETÖ’cü polisler Saracoğlu’nda maç sonrası taraftarın üzerine biber gazı sıkıp spor tarihinin en büyük provokasyonunu yaptığında da o gaz ağlatmıştı beni...
Sonra 3 Temmuz kumpası geldi...
Geçen pazar gecesi de çok üzüldüm.
Ve Aziz Yıldırım’a oy vermiş bir Fenerbahçe kongre üyesi olarak duygularımı ilk defa yönetime anlattım.
BUGÜN SPOR SAYFAMIZDA OKUYABİLİRSİNİZ.
Paylaş