Devletin organlarının büyüklüğü ve işlevi

Geçen hafta olağanüstü bir kitap okudum: Aşk Varmış, Aşk Yokmuş. Yazarı Mine Kırıkkanat. Kırıkkanat’ı okurken anladım ki, siyasetin de olağanüstü bir magazini varmış. Anlattığı olaylar öyle baştan çıkarıcı ki... ‘Devletin Organları’ başlığı altındaki bölümde, bir Cumhurbaşkanının çırılçıplak halini seyrettim

Kadın ortadan biraz uzun boyluydu.
Beli inceydi. Kumraldı.
Uzun bacakları vardı.
Güzel bir Akdeniz kadını denilebilirdi.
O güzel bacaklarıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın merdivenlerini çıkarken, ilerde, o ülkenin vatandaşlarını şaşırtmayacak bir ilişkinin başlayacağını kimsenin /images/100/0x0/55eae5c4f018fbb8f89dbb55tahmin etmesine ihtiyaç yoktu.
O saray, böyle ilişkilere alışıktı ve o merdivenleri çıkan bir kadının, yaşayacağı aşk, olsa olsa şöyle değerlendirilebilirdi: Elysée’de bir aşk daha...
Herhangi bir aşk daha.
¡
O sarayda oturan erkek François Mitterrand’dı.
Bütün Avrupa tarihinde, kadınları etkileyen tarihi kişilik kimdir diye sorarsanız, bir numaraya kimi koyardınız?
Casanova’yı mı...
Eğer daha az abartılı bir şahsiyet koymak isterseniz, buyurun size iyi bir aday: François Mitterrand.
Fransız mizahçıların kurbağa olarak çizdiği siyasi bir figür. Öpen her kadının, Prens Charmant’a, yani yakışıklı prense çevireceğine emin olduğu, kibiri fazlasıyla hak etmiş bir Kermit.
¡
O gün merdivenleri çıkan kadınınsa bir özelliği vardı.
Geleceği okuyabilen bir kadındı.
Kurbağayı öpmeye değil, kimin öpeceğini söylemeye gidiyordu. Bir ihtimal de, kendisi öpecekti.
Adı, Germaine Elizabeth Hanselmann ya da kamuoyunda bilinen ismiyle Elizabeth Tessier’ydi.
Bir yetkili onu karşıladı, üst kata çıkardı, kapıyı açtı. Karşıda orta boylu bir adam duruyordu. Nazik bir şekilde kadına doğru yürüdü, çok zarif bir hareketle elini öperken, “Madame” dedi.
Fransız karşılama dilinde bu “Hoş geldiniz” anlamına geliyordu. /images/100/0x0/55eae5c4f018fbb8f89dbb57
Rahat ve geniş bir kanepeye oturdular. Kadın adama “Yıldızları okudum, astrolojik haritanızı çıkardım. Size her şeyi anlatmaya hazırım” dedi.
Adam “Anlatın öyleyse” dedi.
¡
Fransa’nın, bugüne kadar tanıdığı en şöhretli astroloğu, yani yıldız falcısı Elizabeth Tessier ile, Fransa tarihinin tanıdığı en ‘charmant’, en cazibeli cumhurbaşkanı olan François Mitterrand arasındaki aşk böyle başladı.
Kadın, “Cumhuriyetin başına ikinci defa geçeceksiniz ve tarihimizin en önemli kararlarını alacaksınız” dedi.
O bunları anlatırken, Mitterrand’ın gözleri kadının dolgun göğüslerindeydi.
Madame Tessier, o gün, astrolog olarak girdiği Elysée Sarayı’ndan, Cumhuriyet’in tanınmış bir metresi olarak çıktı.
Mitterrand iyi bir aşıktı.
Karısını ölünceye kadar terk etmemişti. Kendisine bir kız çocuğu veren sevgilisini de ölünceye kadar terk etmemişti.
Araya giren başka sevgililer, hayatının iki kadınını asla değiştirmemişti.
Ama Madame Tessier için aynı şey söylenebilir mi? Ben anlatanların yalancısıyım. Madame Tessier, kanser olduktan sonra onu terk etmiş.
“Elizabeth, Cumhurbaşkanı’nın ölmeden eskittiği bir metresti.”
Ona kızı Mazarine’i veren kadın, sevgilisiydi. Madame Tessier ise metreslerinden biri olarak kaldı.
¡
Geçen hafta olağanüstü bir kitap okudum.
Adı, ‘Aşk Varmış, Aşk Yokmuş’.
Yazarı Mine Kırıkkanat.
Mine Kırıkkanat’ı, Paris’te gazetecilik yaptığı yıllardan tanıyorum. Olağanüstü bir kadındır. Türk kamuoyu onu son yıllardaki siyasi yazılarıyla tanıdı.
Hayatının her alanında olduğu gibi, siyasette de bildiğini okuyan, ağzına geleni esirgemeyen, muktedir veya muktedirler şöyle düşünürmüş diye burnunun doğrultusunda gitmekten vazgeçmeyen, cüretkâr, cesur bir kadındır./images/100/0x0/55eae5c4f018fbb8f89dbb59
Çünkü delice kişiliklidir; büyük erkeklerle, büyük aşklar yaşamıştır.
Son zamanlarda böyle eğlenceli, keyifli bir kitap okumadım.
İki-üç sayfalık bölümler halinde, müthiş hınzır bir üslupla, anlattığı olaylar öyle baştan çıkarıcı ki... Mine, harikulade bir ‘entelektüel paparazzi’...
Claudia Cardinale’nin, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın sevgilisi olduğunu ondan öğrendim.
‘Devletin Organları’ başlığı altındaki bölümde, bir Cumhurbaşkanı’nın çırılçıplak halini seyrettim.
¡
Bir arkadaşım geçenlerde tuhaf bir şey söyledi. “Tesettürün de magazini vardır” dedi...
Mine Kırıkkanat’ı okurken anladım ki, siyasetin de olağanüstü bir magazini varmış.
Mine, siyasi yazıları yüzünden, dokuz köyün yirmi birinden kovulmuş bir yazar.
Sevgili Mine, boş ver. Ben de artık siyaseti sevmiyorum. Gel, kendi dünyamıza, en başarılı olduğumuz aleme dönelim.
‘Devletin siyasetini’ bu işi iyi bilen, dozunu ayarlayabilenlere bırakıp, ‘Devletin organlarıyla’ oyalanalım.
‘Naked truth’, çırılçıplak hakikat, bize daha çok yakışır.
Hem daha çok eğleniriz, hem daha çok eğlendiririz.

(*) Mine Kırıkkanat: ‘Aşk Varmış, Aşk Yokmuş’, Destek Yayınevi, 2011. (Yazın bitimine daha bir ay var. Tam şezlongluk bir kitap. Türkbükü’ne de gider, Alaçatı’ya da. İstanbul’da, İzmir’de evinde kalana da... Ankara’da kalanlara gelince; vallahi devletin organlarının muhafızlığını yapanlar da mazoşist bir zevk alabilirler. Hiç olmazsa devletin organlarının büyüklüğü mü yoksa işlevi mi daha önemli anlarlar.)
Yazarın Tüm Yazıları