Paylaş
“Hangisi daha tahrik edicidir: Deve süren kadın mı, yüzü örtülü araba kullanan mı?”
***
Soruyu soran bir Suudi devlet yetkilisi...
Hem de “Mekke’de din polisinde” görevli...
Yani Kâbe’nin bulunduğu yerde.
***
Adı Ahmet Kasım...
Yıllarca Suudi din polisinde görev yapmış.
Yani kadınlarla erkeklerin kamusal yerlerde bir arada bulunmasını yasaklamış, araba kullanmalarına mani olmuş, namaz saatinde dükkânını kapatmayanları yakalamış falan..
***
Sonra bir gün aklına şu soru takılmış:
“Acaba bu yaptığım işlerin Kuran’daki yeri nedir?”
***
Ne mi bulmuş?
“Görev diye yaptığım şeylerin çok büyük bölümünün Kuran’la, Hazreti Muhammed’in söyledikleriyle yakın uzak alakası yok... Bunların hepsi Suudilerin gelenek ve kültür diye yarattıkları şeyler...”
***
İşte bu adam şimdi Suudi Arabistan’da çok tartışılıyor.
Arkadaşları onunla konuşmuyor, ölüm tehditleri alıyor.
Dün New York Times gazetesinde onunla ilgili çok güzel bir yazı okudum.
DEVE ÜSTÜNDEKİ KADIN MI DAHA TAHRİK EDİCİ ARABA KULLANAN MI
AHMET Kasım diyor ki:
“Kadınlar Hazreti Muhammed zamanında erkeklerle aynı yerlerde bulunuyordu. Deveyi sürüyordu. Bugün arabayı neden süremesin...”
Bir de şunu söylüyor:
“Deve üstündeki kadın, araba kullanandan daha tahrik edici...”
Birinci soru mantıklı ama yargı fanteziye girdiği ve deve üstündeki kadınlarla ilgili hiçbir fantezim olmadığı için bu topa girmeyeceğim.
Ahmet Kasım, karısını alıp televizyona çıkmış.
Karısının yüzü açıkmış ve gayet de güzel makyaj yapmış...
Tunus’taki Nahda hareketinin lideri Gannuşi ne demişti?
“İslam diye bildiğimiz şeyin yüzde 90’ı tartışmalı şeylerdir...”
Acaba bütün bunlar İslam’ı konuşmaya başlayacağımızın işareti mi...
HUU KÖŞE TROLÜ: BAŞBAKAN NE DİYOR DUYUYOR MUSUN
HUUU “köşe trolü” arkadaş...
Sen öteki trol kafa...
Duydun mu Başbakan Binali Yıldırım ne dedi önceki akşam AKP Parti okulunda:
- “Biz, dostluklarımızı arttıracağız, düşmanlıklarımızı azaltacağız. Yeni dönemde bu kutlu yürüyüşte en önemli dış politika hedefimiz budur. Buna bir ilave daha yapıyoruz, içeride de dostluklarımızı arttıracağız.”
Üstelik seni benden daha iyi tanıdığı için, “dil sürçmesidir” falan diye kıvırtmayasın diye dün de parti grup toplantısında tekrarladı:
- “Hiç mutabakat olmayacak ülkelerle bile mutabakat yapıyoruz da kendi ülkemizde, vatandaşımıza hizmetten başka amacı olmayan partiler neden mutabakat yapmasın? Dostluk elimizi muhalefet partilerine de uzatıyoruz. Dostluğu muhalefetle de geliştirmeyi hedefliyoruz.”
Hadi şimdi sıkıyorsa ona da ‘baş kıro” de...
Biliyorum paniktesin...
Kutuplaşma biter, toplum barışırsa, kopar bu saadetli zincir diye geceleri uykun kaçıyor.
Merak etme vefalı insanlardır.
Geçmiş hizmetlerine binaen bulurlar yine sana çöplenecek küçük bir çöplük...
SİNAN ÇETİN’İN OĞLU OLMAK ZOR ZANAAT
KÖŞE komşum Akif Beki’nin geçen gün Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar’la ilgili yazısını çok sevdim.
Acaba Rüzgar, Sinan Çetin’in oğlu olmasaydı, bu kadar içeride kalır mıydı?
Özellikle bizim mahallede, sanki bu dava ile ilgili biraz önyargı var gibi...
Acaba bunun nedeni, Sinan’ın son yıllarda “yandaş” olarak algılanmasının etkisi olabilir mi.
Çünkü çevremde onu antipatik bulan çok insan tanıyorum.
Evet benim gibi Sinan da ilk yıllarında AKP konusunda çok umutluydu.
Ama AKP döneminde reklamcılıktan para kazanmadı.
Hatta kaybetti...
Sivri dillidir... Ataktır... Liberal bir kişiliği vardır.
Bizlere duyulan hıncın, çocuklarımızın sırtına haksızlıklar yapılarak yüklenmesi adil değil...
Ne meseleniz varsa gidin Sinan’la halledin derim.
Bu daha mertçe ve daha adil...
Tabii ki ortada hayatını kaybetmiş bir polis ve ailesi var.
Söylemek istediğim şey, hepimize önyargılardan ve baskılardan etkilenmeden adil bir yargılama yapılmasıdır.
SİZ YİNE DE PREZERVATİFİNİZİ YANINIZDA TAŞIYIN
BİLMİYORDUM... Meğer Fransa’da 1984’ten beri gay’lerin kan vermeleri yasakmış.
Lezbiyenlere ise serbestmiş.
Fransız gay’ler, geçen pazar gününden itibaren yeniden kan verme serbestisine kavuştular.
Bu karar acaba insanlığın AIDS’i en azından kontrol altına aldığının da bir işareti olabilir mi...
Siz yine de prezervatifinizi yanınızdan eksik etmeyin derim...
EN ROMANTİK ŞARKI SUKİYAKİ’NİN YAZARI ÖLDÜ
ŞARKIYI ilk defa lise 2’nci sınıfta çift dikiş yaptığım yıl, İzmir Çiğli Amerikan radyosunda dinlemiştim.
Adı “Sukiyaki”ydi.
Yıllar sonra hikâyesini öğrendim.
Meğer bir öğrenci protesto şarkısıymış.
Rokusuke Ei, sözlerini Japonya’daki Amerikan askeri varlığını protesto etmek için gittiği mitingden dönerken yazmış.
Orijinal adı Türkçede, “Yürürken başım diktir” anlamına geliyormuş.
Sukiyaki, müzik tarihinde Amerikan listelerinde 1 numaraya yükselen ilk ve tek “Hint Avrupa kökenli dilden olmayan” şarkı oldu.
Nedense onu gerçek adıyla değil, bir Japon et yemeği olan “Sukiyaki” olarak tanıdık.
İşte bu olağanüstü romantik başkaldırı şarkısının sözlerini yazan Rokusuke Ei geçen perşembe günü öldü...
Şarkıyı onun hatırası için Spotify’da “Top 50” listemin 1 numarasına koydum.
Paylaş