BİLMEDEN, hiç fark etmeden, Türklük tarihinin en büyük komplolarından birinin içine düşmüşüz.
Bırakın farkında olmadan düşmeyi, o tarihi komplonun en büyük aktörlerinden biri olmuşuz.
Siz bizi AKP’ye eleştirel bakıyoruz sanıyorsunuz değil mi?
Hayır, tam aksine, AKP’yi ve Erdoğan’ı kurtarma operasyonunun tam merkez karargáhındaymışız.
Yaptığımız iş ne mi imiş?
Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtacak "operasyonun" en önemli aktörlerinden biri olmak.
* * *
Başbakan Erdoğan’ın, fenalık geçirerek arabasının içinde sıkıştığı o meşum güne dönelim.
Yanında AKP Milletvekili Ömer Çelik var.
Başbakan Erdoğan apar topar hastaneye kaldırılıyor.
Türkiye ve bütün dünya, Erdoğan’ın hastalığını merak ediyor.
İşte öyle bir günde Hürriyet 9 sütun manşetle çıkıyor:
"Latan diyabet."
Yani "gizli şeker".
Manşetin hemen yanında Başbakan’ın hastanedeki kan tahlilinin sonuçları:
Şeker: 154
Trigliserit: 300
Total kolesterol: 250
Kötü kolesterol: 134
İyi kolesterol: 50
Bu manşetin, Türk siyasi hayatındaki en büyük "komplonun", en inanılmaz "manipülasyonun" ifadesi olduğunu düşündünüz mü?
Ben, Genel Yayın Yönetmeni olarak düşünmemiştim.
Türk basınında bundan acayip komplo teorileri çıkaracak köşe yazarlarının bulunduğunu biliyorum.
Ama işin böylesine derin bir "CIA thriller"ına döneceğini rüyamda görsem inanmazdım.
Buyurun size, Aydın Doğan’ın, benim, Prof. Doktor Osman Müftüoğlu ve Güven Hastanesi yetkililerinin karıştığı, Türk siyasi hayatının en büyük, en derin operasyonunun hikáyesi.
* * *
Efendim, Başbakan Erdoğan, Mercedes’inin içinde kapalı kaldığı gün, bir "epilepsi" krizi geçiriyormuş.
Aslında bütün belirtiler bu yöndeymiş.
Hatta Ömer Çelik’in o gün orada bulunması bile "derin bir senaryo"nun parçasıymış.
Ömer Çelik, hemen arabayı, senaryonun parçası olan "bilinen bir hastaneye" yönlendirmiş.
Başbakan, hastanenin kapısından girerken, herkes bunun bir "epilepsi" krizi olduğunu biliyormuş.
İşte o noktadan itibaren Aydın Doğan’ın,Hürriyet’in, benim ve Osman Müftüoğlu’nun adının karıştığı müthiş bir operasyon başlamış.
Operasyonun amacı da Tayyip Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmakmış...
Aydın Doğan ve Hürriyet’in amacı, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaparak Abdullah Gül’ü Başbakanlığa getirmekmiş.
Çünkü bu sayede, Erdoğan’ı pasifize etmeyi planlıyormuşuz.
Ancak Erdoğan’a "epilepsi" teşhisi konulursa, bu plan bozulacakmış.
* * *
İşte o nedenle, Erdoğan, Güven Hastanesi kapısından girdiği an, bizim "melun" planımız uygulamaya konulmuş.
Tabii bunun için, Ankara siyasetine çok yakın bir kişi olan Prof. Doktor Osman Müftüoğlu devreye girmiş.
Müftüoğlu, hemen Güven Hastanesi’ndeki arkadaşlarıyla temasa geçmiş.
Erdoğan’ın kan tahlilleri anında manipüle edilip teşhis konmuş.
"Latan diyabet."
Böylece onu, Çankaya yolundan geri çevirecek bir epilepsi ihtimali saklanmış.
Bu sayede, bizim melun planımız da bozulmamış.
Tabii geriye bazı sorular kalır.
Bugün Çankaya’da kim oturmaktadır? Tayyip Erdoğan mı?
Hayır, Abdullah Gül.
Demek ki araya bizden daha şeytan, daha deccal başka güçler girmiş ve bizim derin senaryomuzu bozmuş.
Bu soruya, Yalçın Küçük’ün, deccalden de deccal muhayyilesi bile cevap veremiyor.
Yani hepimizi aşan bir "derin deccal" var ki, bizler şuursuz aktörlerden ibaret zavallı mahluklarız.
* * *
Türkiye ne yazık ki, böyle hastalıklı komplo teorisyenlerinin kitap satabildikleri eğlenceli, komik bir Disneyland haline geldi.
İnanmasak bile sırf eğlenmek ve kızdıklarımıza daha da kızmak için bunları okuyoruz.
(*) Çok riskli olduğunu bildiğim halde, sırf çok güleceğiniz bir komedi filmi seyretmeniz için bu kitabı size tavsiye ediyorum: Yalçın Küçük: "Epilepsi ve Orgazm", Arkadaş Yayınları. (İlk 172 sayfasını okuyarak vakit kaybetmeyin. Asıl eğlence 172’den sonra başlıyor.)