Paylaş
Türk diplomasisine, Osmanlı’nın şaşaalı büyüklüğünü iade etmek.
Başka neydi:
Bulunduğumuz Ortadoğu’yu “nizam ve intizama sokmak”tı.
Kimsesizlerin kimsesi, mazlumların abisi, ezilmişlerin hamisi olmak...
Komşularla sıfır meseleyi, komşuları sustalı maymuna çevirmek, o ne derse onu yapmalarını sağlamak sanmıştı.
Öyle derin, büyük, mazimize yakışan, atimize sığmayacak bir vizyonu, hayali, ideali, ülküsü vardı.
Yeni büyük oydu, yeni Kissinger oydu, Ortadoğu’nun makûs talihi onunla değmiş, Jerusalem’in yeni miladını bile kendi elleriyle yeniden yazmıştı.
Bu bölgenin tarihi bundan böyle “DÖ” ve “DS” diye anılacaktı.
***
Heyhat... Bir hafta içinde neler olur...
Bölgenin gerçek yeni büyükleri, İran’la, bu yüzyılın belki de en önemli ilk büyük anlaşmasını imzalar.
Lütfedip sana bilgi verme ihtiyacı bile duymazlar.
Mısır’dan büyükelçini resmen kovarlar. Sen de buradakini kovmaya kalkarsın, bir bakarsın ki, adamın zaten burada büyükelçisi yok.
Adamın büyükelçini kovduğu gün, sen Meclis’ine “Mısır’a ambargo uygulamayacağız” diye, kargaların bile gülemeyeceği bir cevap verirsin...
Sen o cevabı verirken, Suriye ve Irak’ın kapattığı karayolundan gidemeyen TIR’larını Süveyş’te bekletmemek için yalvar yakar olursun.
Suriye’de, devletin başkanını ülkesinden kovmaya kalkarsın, o yerinde kalır... Oraya kendi elinle yerleştirdiğin, dünyanın en kanlı terör örgütü, seni kendi sınırından kovar.
***
“Şehvet belagati”, “derinlik şehveti” ile birleşince o dış politika diplomasi olmaktan çıkar, “deeplomasi” olur...
Yani en dipteki diplomasi...
Geçmiş olsun sayın Dışişleri Bakanımız...
Dâhiyane fikirleriniz, küçüklük hayalleriniz, öğrenci derneği hülyalarınız ve dünyaya sığmayan egonuzla, koskoca bir ülkenin itibarını dibe batırdınız...
Sizin şahane yalnızlığınız, mükemmel derinliğiniz, kısaca dâhiyane politikanızın hülasası, önceki gün Kadıköy Meydanı’nda ülkenin başbakanının sırtına pano gibi asıldı, mealen şu yazıyordu:
“El Kaide’ni Rojava’dan çek...”
El Kaide örgütünü, Amerika, Afganistan’dan, Pakistan Peşaver’den çekemiyor, bakalım siz buradan çekebilecek misiniz...
ARKADAŞ ‘DÜŞMAN’I İYİ TANI
ÜZERİNDE çok gizli anlamına gelen çift ay işareti var mı bilmiyorum.
Bildiğim devletin en üstünün bilgisine sunulmuş olduğu.
İşte o rapor önümde duruyor.
Sana nasıl ulaştı diye merak ediyorsanız, cevabını da vereyim,“AİT”ten ulaştı...
Yani “Açık İstihbarat Teşkilatı”ndan...
Kaynak “Türk Güvenlik Birimleri...”
28 Mayıs gecesinden 1 Eylül sabahına kadar geçen sürede meydana gelen, “Gezi” eylemlerinin bilançosunu çıkarmışlar.
Son derece çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmış.
Araştırma ile ilgili ön bilgiler şunlar.
BAYBURT HARİÇ 80 ŞEHİRDE 3 MİLYON 600 BİN KİŞİ VARMIŞ
KAÇ ŞEHİRDE: 112 gün içinde, Bayburt hariç 80 ilde Gezi olayları meydana gelmiş.
KAÇ KİŞİ KATILMIŞ: Eylemlere 3 milyon 600 bin kişi katılmış.
KAÇ EYLEM YAPILDI: Bu süre içinde 5 bin 532 eylem veya etkinlik yapılmış.
KAÇ GÖZALTI: 5 bin 513 kişi güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınmış ve işlem yapılmış.
KAÇ TUTUKLU: 189 kişi tutuklanmış.
KAÇ ÖLÜ VE YARALI: Beş kişi hayatını kaybetmiş. 4 bin 329 kişi yaralanmış. Bir polis ölmüş, 697 polis yaralanmış.
KADINLAR İLK DEFA BU KADAR AKTİF, BU KADAR ÖN SAFLARDA
İktidarın “düşman” kategorisinde gördüğü insanları tanımaya devam edelim.
En önemli sosyolojik bilgiden başlıyorum:
ŞÜPHELİLERİN;
YÜZDE 50: Haklarında adli işlem başlatılanların yüzde 50’si kadın.
YÜZDE 15: İlkokul ve ortaokul mezunu.
YÜZDE 24: Lise mezunu.
Yüzde 36: Üniversite öğrencisi
YÜZDE 25: Üniversite mezunu...
SONUÇ: Neredeyse hepsi okumuş çocuklar.
YANİ: Türkiye’nin geleceğini temsil edenler.
SADECE YÜZDE 1’İ 40 YAŞIN ÜZERİNDE
ŞÜPHELİLERİN;
YÜZDE 56’SI: 18-25 yaş arası.
YÜZDE 26’SI: 26-30 yaş arası.
YÜZDE 17’Sİ: 31-40 yaş arası.
YÜZDE 1’İ: 40 yaş üzeri.
SONUÇ: Yani, “kaşarlanmış profesyonel abiler”, “Ergenekon artıkları”, “darbeciler”, “statükocular”, en azından, yaş itibariyle olayın içinde değil.
YÜZDE 6 MARJİNAL YÜZDE 4 ‘TERÖRİST’
ŞÜPHELİLERİN;
YÜZDE 12’si siyasi partilerle ilişkisi olan kişiler.
YÜZDE 4’ünün “terörist” olduğu iddia edilen örgütlerle veya “onların uzantıları” ile ilgisi var.
Rapora bakınca iki şeyi çok merak ediyorum:
BİR: Acaba Türk güvenlik birimleri bu raporu nasıl değerlendirdi?
İKİ: Acaba yaptıkları değerlendirme, en üstteki değerlendirme ile birebir çakışıyor mu?
Yani onlar da bu rakamların arkasında “faiz lobilerini”, “yabancı örgütleri” ve “Ahmet Kaya’ya çatal bıçak atanları” mı görüyor?
NOT: Bu bilgileri dünkü Milliyet” gazetesinde, Tolga Şardan’ın haberinden aktardım.
‘Şerefsiz’ lafı bu kadar mı ayaklar altına düştü yahu
TÜRKİYE’den uzakta, Butan dağlarında dolaşıp geldikten sonra gördüğüm manzara karşısında üç hayali profile üç hayali soru sormak geldi içimden:
EY BANA; “Ahmet Kaya için şerefsiz dedin” diye durmadan yüklenen arkadaş...
GÖRDÜN MÜ; Başbakan’ın elinden tutup Şivan Perwer’in yanında sahneye çıkardığı İbrahim Tatlıses’in geçen cuma ve cumartesi attığı tweet’leri gördünüz mü?
Üç cümle içinde beş kere “Şerefsizler” diye haykırıyordu.
SORUYORUM: “Şerefsiz” kelimesini kullanmak, Türkiye’nin bu tarafında yasak, öteki tarafında serbest mi...
***
EY BANA; 15 yıl önce yazdığım “Bu defa silahsız kuvvetler halletsin” yazısı için her gün ihbar üstüne ihbar yağdıran gammazcı arkadaş...
DUYDUN MU: Başbakan’ın en baş danışmanı Yalçın Akdoğan, Batman’da “Bu defa işi silahsız kuvvetler çözsün” dedi.
SORUYORUM: Bu cümleyi, Türkiye’nin bu tarafında kullanmak yasak, o tarafında kullanmak serbest mi?
***
EY BANA; “Türk milleti” kavramını kullandığım, “Türk hassasiyetini de dikkate alın” dediğim için saydıran, hakaret üstüne hakaret yağdıran, ne “faşistliğimi”, ne “ırkçılığımı”, ne “darbeciliğimi” bırakan arkadaş...
OKUDUN MU: Başbakan Erdoğan Trabzon’da yaptığı konuşmada ne dedi okudun mu: Okumadınsa aktarayım:
“Milli kavramının içinde Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Boşnak’ı var. Türkiye’de ne kadar etnik unsur varsa, anayasal anlamda Türk milletinin içinde hepsi var.”
SORUYORUM: “Türk milleti” kavramını kullanmak bu tarafta bazı insanlara yasak, o tarafta bazı insanlara serbest mi...
Paylaş