Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

GEÇEN pazartesi öğleden sonra...

Haberin Devamı

Yer Kanyon’daki sinemalardan birinin salonu...

 

Cem Yılmaz’la yan yana koltuğa oturuyoruz.

 

Salonda bizden başka kimse yok.

 

Tam film başlayacakken, Hürriyet’in şahane fotoğraf editörü Sebati, elinde iki çift sarı çizme ile salona giriyor.

 

Cem’le birlikte bu tuhaflığa bir anlam vermeye çalışıyoruz.

 

Meğer o çizmeleri bize giydirip filmi öyle seyrettirecekmiş.

 

Sebati, bir insanı “maymuna çevirme” üstadıdır...

 

Haberin Devamı

Ehh Cem’le bende de bu “maymuna çevrilme” merakı olduğuna göre...

 

Ve böyle durumlarda Sebati’ye direnmenin mümkün olmadığını da başarılı şekilde sonuçlanmış çeşitli maymun transformasyonu tecrübeleriyle öğrendiğimize göre, yapacak tek şey var.

 

Sarı çizmeleri giyiyor ve koltuğumuza oturuyoruz.

 

Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

 

Bayanlar ve baylar...

 

Şimdi lütfen bize katılın...

 

Harika bir film seyredeceğiz.

 

Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

 

VALİ ASLAN, DANIŞMANI KOYUN, POLİS ŞEFİ YABANİ MANDA:  HARİKA BİR ‘ZOOTROPOLİS’

 

DISNEY’in dün vizyona giren yeni çizgi filmi “Zootropolis”, hayali bir hayvan şehrini anlatıyor.

 

Haberin Devamı

Gökdelenlerle yağmur ormanlarının birbiri içine girdiği bu dev metropolisin özelliği, en yırtıcı, en dev hayvanlarla, en küçük ve en evcil hayvanların yan yana barış içinde yaşamasıdır.

 

Disney Animation’ın yaptığı, ancak büyük ölçüde Pixar etkisi taşıyan film gerçekten harika.

 

3D versiyonu da var ama biz 2D’sini seyrettik.

 

Bugüne kadar seyrettiğim en güzel çizgi filmlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

 

Şehirde büyük bir barış düzeni kurulmuş.

 

Kimse kimseye saldırmıyor.

 

Şehrin valisi bir aslan. Ama en etkili danışmanı dişi bir koyun.

 

Polis şefi “Bogo” bir yabani manda.

 

Polis memurlarının çoğu iri yarı hipopotamlar, gergedanlar...

 

Ve şehirden uzakta yaşayan

 

Haberin Devamı

küçük bir dişi tavşan bir gün polis olmaya karar verir.

 

Film onun mücadelesini anlatıyor.

 

Bütün ailelere tavsiye ediyorum.

 

Lütfen çocuğunuzu alın, ailecek birlikte izleyin.

 

Vahşi hayvanlarla evcillerin bile birlikte yaşayabildiği bu hayal şehrinden alınacak çok ders var.

 

ÜÇKÂĞITÇI BİR TİLKİNİN İYİ DOSTA DÖNÜŞMESİ

 

CEM Yılmaz filmin en önemli şahsiyetlerinden biri.

 

Ama kendisi değil, sadece sesi var.

 

Filmin ana karakterlerinden biri olan Nick Wilde isimli tilkiyi seslendiriyor.

 

Nick Wilde, biraz “Organize İşler” filmindeki Yılmaz Erdoğan karakteri gibi.

 

Her şehirde görülen küçük üçkâğıtçılardan biri.

 

Ekmeğini onu bunu dolandırmaktan çıkarıyor.

 

Tavşan Judy’nin yolu işte bu tilkiyle kesiştikten sonra değişiyor.

 

Haberin Devamı

İkisi birlikte şehirde giderek yayılan esrarengiz bir olayı çözme işine girişiyorlar.

 

Filmin İngilizce orijinalinde Jason Bateman’ın seslendirdiği karakteri Cem Yılmaz da harika biçimde seslendirmiş.Tilki konuşurken Cem’i görür gibi oluyorsunuz.

 Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

TİLKİNİN YANCISINI DA SESLENDİRMEK İSTERDİM

 

FİLMDEN sonra Cem’le sohbet ediyoruz.

 

Bu karakteri seslendirmeyi sen mi istedin?

 

“Hayır seslendirme teklifi Disney’den geldi. Daha önce de ‘Arabalar’da seslendirme yapmıştım.”

 

Filmde başka bir karakteri seslendirmek ister miydin?

 

“Tilki’nin yancısı var. O küçük yaratık. Onu seslendirmeyi de çok isterdim. İçine girdikçe, birden fazla kişiyi seslendirmek geliyor içimden. Hatta keşke hepsini ben seslendirsem bile diyorum.” (Gülerek, “Tabii ücrette anlaşmamız lazım, Disney’in o kadar bütçesi var mı bilmem” diye şaka yapıyor.) 

 

Haberin Devamı

Seslendirme yapmak kolay mı?

 

“Hayır hiç kolay değil. Karakterler öylesine mükemmelleşmiş ki, normal oyunculardan bile çok daha fazla mimik var.”

 

Ben çevirileri çok beğendim. Türkçede uyum sağlamayı kolaylaştırıyor mu?

 

“Çeviriler gerçekten iyi. Çeviri yaparken seslendiricileri de düşünmüşler. Çünkü bazı sesleri Türkçede yapabilmek kolay olmuyor.”

 

‘ÖNÜNE BAK LAN AYI’ CÜMLESİNİN SIRRINI ÇÖZMEDEN OLMAZ

 

Biz niye böyle barış içinde yaşayamıyoruz?

 

“Aslında böyle durumlarda herkes aynı şeyi söylüyor. Yani filmden çıkarken hepimiz ‘Ben anladım’ diyoruz. Arkadaş, senin gibi anlayan milyonlarca insan var. İyi de niye hâlâ anlamıyoruz? Niye hiç anlamamış gibi davranıyoruz?”

 

Yani hepimiz kardeşiz ama...

 

“Aynen, hepimiz kardeşiz ama daha kapıdan çıkarken, ‘Önüne bak lan ayı’ demeye başlıyoruz. 

 

Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

 

HAYVANA BAKIP İNSANI ANLIYORUZ AMA İNSANA BAKIP İNSANI ASLA

 

- Sence bu filmi niye bu kadar sevdik?

 

“Bunu ben de düşünüyorum. Aslında film klişe üstüne klişe. Yani bütün karakterler aşırı klişe. Ama baktığımız zaman hepimiz hangi karakterin, insanlarda neyin karşılığı olduğunu anlıyoruz.”

 

Ama sadece bu değil herhalde değil mi?

 

“Tabii ki değil. Bence en önemli şey, filmde şeytani bir numara yok. Şeytani olmayan bir şey bize iyi geliyor. Ama sinema salonunun kapısından çıkana kadar...”

 

250 BİN KİŞİ BEKLİYORDUK 3.9 MİLYON KİŞİ GELDİ

 

- Filmin ana teması, umutsuz da olsa denemek üzerine...

 

“Evet denemek gerçekten önemli bir şey. Bir gün aklıma, sahnede sergilediğim şovu sinema salonlarında göstermek fikri geldi. En yakınlarım bile karşı çıktı. Ama ısrar ettim, denedik.”

 

- Sonuç?

 

“Sonuç şu: 250 bin kişi gelir deniyordu, 3.9 milyon kişi geldi seyretmeye...”

 

TÜRK MİLLETİNİN EN BÜYÜK KEYFİ DURUP DURURKEN ŞAŞIRMAK 

 

CEM Yılmaz: “Tanımadığımız, ama hakkında hep bir şeyler işittiğimiz, yargılayıp kafamızda mahkûm ettiğimiz insanlarla karşı karşıya geliyoruz.
‘Ya abi hiç tahmin ettiğim gibi değilmişsin...’ Çok seviyoruz bu cümleyi. Ama önyargılarımızı o cümleden daha çok seviyoruz. Yani önyargım cebimde dursun ama ben şaşırmaya devam edeyim... Hepimiz böyle bir durumdayız...”

 

ZOOTROPOLİS DERSLERİ 1 - BARIŞ MÜMKÜN

 

GENÇ TAVŞAN JUDY: “Buradan sadece 400 kilometre ötede muhteşem bir şehir bulunuyor: Zootropolis! İşte orada, atalarımız barış içinde bir araya geldi ve dediler ki: Şey, herkes, ne isterse olabilir.”

 

ZOOTROPOLİS DERSLERİ 2 - HAYALLERDEN VAZGEÇMEK

 

JUDY’NİN BABASI: “Judy, hiç annenle benim neden çok mutlu olduğumuzu merak ettin mi canım ha?”

JUDY: “Yoo...”

JUDY’NİN BABASI: “Çünkü, hayallerimizden vazgeçip bir düzen kurduk, değil mi Bon?

JUDY’NİN ANNESİ: “Oh evet, haklısın Stu. Hem de ne düzen.”

 

 ZOOTROPOLİS DERSLERİ 3 - DENEMEK ÜZERİNE

  

 JUDY’NİN BABASI: “Dinle, huzur çok güzel bir duygudur Judy. Yeni bir şey denemezsen,  başarısız da olmazsın.”

JUDY: “Ama ben denemeyi seviyorum.”

JUDY’NİN ANNESİ: “Babanın söylemek istediği şu, polis olman çok zor, hatta neredeyse imkânsız gibi bir şey tatlım.”

JUDY’NİN BABASI: “Doğru. Bir tane bile tavşan polis yok.” 

JUDY: “Öyleyse ilk tavşan polis ben olacağım. Çünkü ben, dünyayı çok daha mükemmel bir yer yapacağım.”

 Cem Yılmaz’la ben aynı kovadan patlamış mısır yiyebiliyorsak

RİCA EDİYORUM: HAYVAN DA OLSANIZ,  EN BÜYÜK  FİL DE OLSANIZ... DENEYİN

 

JUDY: “Ben küçük bir çocukken, Zootropolis’te herkes çok iyi anlaşır ve herkes ne isterse olabilir sanıyordum. Görünüşe göre, hayat kamyon arkası yazılarından biraz daha karmaşıkmış. Gerçek hayat çok zor. Karşımıza engeller çıkıyor. Hepimiz hata yapıyoruz. Yani, bardağın dolu tarafından bakalım. Ortak çok noktamız var. Birbirimizi anlamaya ne kadar gayret edersek, her birimiz o kadar özel olacağız.Ama denemeliyiz. Ne tür bir hayvan olursanız olun, en büyük fil de olsanız, ilk tilkimiz de... Rica ediyorum... Deneyin. Dünyayı daha iyi bir yer yapmayı deneyin.Kendi içinize bakın ve değişimin sizinle başladığını fark edin. Sizinle, benimle, hepimizle.”

 

 

Yazarın Tüm Yazıları